Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

SOLUNGACINA BETON BAĞLI BALIK
Gerçek mi rüya mı ayirt edemediğim incecik bir çizgide yürüyordum. Rüzgara bile direnemeyen kuş kadar hafif bedenimi zar zor taşıyan minik ayaklarım, benden bağımsız olarak takip ediyorlardı o çizgiyi. Gözkapaklarımı kapatamıyordum. Sanki üstten biri açık tutuyordu onları. Bir kuklaymışım da birisi tarafından yönetiliyormuşum gibi... O birisi, zorla çıkışa götürüyordu beni. Bacaklarım çekiliyordu. Kollarıma, haddinden fazla kan pompalıyordu kalbim. Kanın parmak uçlarıma yaptığı baskıyla patlayacakmış gibi oluyorlardı. Karanlıktı. Zaman kavramı, o an bulunduğum yerde yoktu. Belki aylardır, belki de sadece birkaç saniyedir yürüyordum. Kulağımda uğultular, çocukluğumun acı acı ağlayan sesi, yaşlılığımın veryansınları... Beynimin içinde yaşadığım yıllarla yaşayamadığım yılların mahkemesi kurulmuş gibiydi. Masanın altına girip ağlıyordu çocukluğum. Kendisini dolaba kilitliyordu... On yedi yaşındaki halim intihar ediyordu yine. On dokuz yaşındaki halim ağlıyor... Ölüyordum yine yirmi bir yaşımda Özgür'ün kollarında... Bütün bu duygular, aynı anda zihnime hücum ettiği için iflas etmişti sanki düşünme yetim. Bir şey hissedemiyordum gözümün önünden geçerken her bir anım... Günler mi, saniyeler mı bilmem ama bir süre sonra bir aynanın karşısında buldum kendimi. Kırpamadığım için kıpkırmızı olmuş gözler, her bir eklemimde onlarca ip ve belime inen saçlar... Konuşmaya çalıştığım an, ağzımın içinde şişip kocaman olan, tek bir harfe dahi izin vermeyen dilim... Ellerimi uzatmak istediğimde, titreyen ipler ama asla kaldıramadığım kollarım... Ölüm mü bu? Yoksa arafta mıyım Özgür? Bu her ne ise, yaşamaktan daha korkunç...
·
6 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.