'
Geceye ay düşer, aklıma gözlerin
Bu nasıl özlemek...
Özlemek ne demek?
Ucu bucağı yok,
Dibi sonu yok, koyusundan özledim...
Fırtınalar koparıyor gözlerim,
ve gözlerin aklıma mühür
Özlemek ne demek?
En delisinden,
Sonsuzundan, akla zarar deliye kâr
Özledim...'
Özlemek için Nazım var,
Mavi için Edip...
Rakı için Can Yücel,
Sevmek için Cemal Süreya,
Sevda için Ahmed Arif...
Bazen özledim diyemezsin, Nazım okuyorum dersin.
Aslında hepimiz , içi mermi dolu, gıcır gıcır bir tabancayla başlarız hayata. Sahip olmanın sevinci ve güçlü olmanın gururuyla bir süre kurcalarız orasını burasını. Sonra gerekli gereksiz, zamanlı zamansız çekeriz tetiğini, uçuşan mermilerin nereye gittiğini düşünmeksizin. Silahın hep elimizde olacağını ve mermilerin peş peşe patlayacağını sanırız. Oysa günün birinde tetiği çektiğimizde, tabancadan 'çılık' diye bir ses gelir. Telaşla tetiğe basmaya devam ederiz, ses değişmez; 'çılık, çıkık, çılık...'. Rasgele sıktığımız mermilerden dolayı içimizi büyük bir pişmanlık, güçsüz kalmış olmaktan dolayı büyük bir çaresizlik kaplar. Bir mermim daha olsaydı diye hayıflanırız. "Bir mermim daha olsaydı", diye düşündüğün olmadı mı hiç?🦋