Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

110 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
29 saatte okudu
Camus'un okuduğum ilk eseriydi. Onunla ve satırlarıyla tanışmayı neden bu kadar ertelediğimi bilmesem de, zihnimin en telaşsız olduğu bu günlerde "Yabancı"yı okumak, belki de diğer zamanlarda okuyacağımdan çok daha tesirli oldu. Can Yayınları'ndan yayınlanan bu kitabın arka kapağındaki tanıtımında, eser yazarın ilk ve en çok ses getiren yapıtı olarak tanıtılıyor. İşlenen olayla suçun değil, karakterin "gerçek" duygularının ön planda olduğu, toplumun istediği kalıplara gitmemeyi seçtiği için dışlanan bir "yabancı" oluşu ve burdan hareketle yazarın 20. yy insanının içine düştüğü yabancılaşmayı anlattığı da tanıtıma eklenmiş. Kitabın olay basamaklarını kısaca anlatacak olursam: Eser, Bay Meursault'un annesinin ölümünü öğrenmesiyle birlikte bakımevine gidişi ve cenaze işleri ile kısmi ilgilenişinin anlatılmasıyla başlıyor. Cenaze başında bekleme ritüelinden, annesinin bakımevindeki arkadaşlarından, idari personellerden ve tüm bu kişilerin karakterimize ve onun "duygusuz"luğuna bakışından söz ediliyor. Ardından annesinin ölümünü izleyen gün, eskiden tanıdığı sekreter Marie ve onunla başlayan ilişkisi anlatılıyor. Daha sonra Meursault'un komşuları (Bay Salamano ve köpeği, Raymond Sins) tanıtılıyor, onların karakter şemaları da okura aktarılıyor. Bunu izleyen sayfalarda Meursault ile Raymond arkadaş oluyorlar. Sonra, bir gün Marie, Raymond ve Meursault'un sahile gidişi, Raymond'un belalılarıyla karşılaşması ve Meursault'un ettiği ateş ile işlediği cinayetten bahsediliyor. Bunu izleyen süreçte, tutuklanmasına, avukaç ve yargıçla aralarında geçen konuşmalardan, onun hapiste geçen günlerinden, kendine yarattığı döngüden kesitler veriliyor. Ardından, mahkeme gününden bahsediliyor. Sanığın (Meursault) işlediği cinayet ile annesinin ölümüne üzülmemesi bağdaştırılıyor ve cinayetin planlı olduğu, onun duygusuz bir insan olduğundan dem vuruluyor. İddia ve savunma makamlarının konuşmalarıyla uzun uzun anlatılan bu süreç, idam kararı ile son buluyor. Eserin son bölümünde de, Meursault'un idam kararının ardından idama dair derin düşünceleri, varoluşsal sorgulamaları, toplum nezdinde davasını genelleyerek açıklayışı, rahiple hesaplaşması ve onun yüzüne yüzüne bağırdığı iç döküntülerini okuyoruz. Kısaca, eser birey ile toplumun çatışmasını, dış dünyadan kopuşu, tanrı tanımazlığı, yabancılaşmayı, Camus'un varoluşçu izler taşıyan "saçma" felsefesini işliyor. Kişisel duygularıma gelecek olursak, kitabı kapattıktan sonra bir kayaya toslamışım gibi hissettim. Beynimdeki nöronların hızla çarpıştığını duyumlarken kendimi nasıl da karakterle bağdaştırdığımı, aslında kendime de içinde yaşadığım topluma da en az onun kadar yabancı kaldığımı anladım; varlığımı, inancımı, vicdanımı, kendimi sorguladım. Eserde çok yerin altını çizdim, çok yere de işaret bıraktım dönüp dönüp okuyarak düşünmek için. Yazarın karakter aracılığıyla ilettiği mesajlar çok derinime dokundu. Bir de doğa tasvirlerinin aşığı oldum. Güneşi, kırları, göğü, o tüm betimlemeleri benim nazarımda öyle iyi yapmıştı ki gözlerimi kapatıp onun sözleriyle bir bir hayal ettim. Ara ara yaptığı bu tasvirler, karakterin tüm o yoğun düşüncelerinin arasında okura derin ve temiz bir nefes aldırır gibiydi. Ekleyeceğim bir şey daha var. Kitabın incelemelerine bakmak ve daha da özümsemek istediğimde listelist'te "Albert Camus’un Yabancı’yı Kendi Depresyon Terapisi İçin Yazdığına Dair 10 Madde" adlı bir başlık buldum ve adeta aydınlandım. Daha detaylı olarak bu başlığa bakmanızı tavsiye ederken, o 10 maddeyi kısaca aktarmak istiyorum: " •Toplumsal Yalnızlık Depresyonun en önemli aşaması bu adım. Acaba Meursault'un yalnızlığı kendi tercihi miydi, değil miydi? Her şeye tepkisinin aynı oluşu ve kayıtsız kalışı Camus'un bir yansıması mıydı? •Baba Karakterin babasının da ideal bir insan olmayışı mı onu bu olaylara sürüklüyordu? Karakter, dolayısıyla Camus, başkaldıran değil başkaldırmaya ihtiyacı olmayan biriydi. •Anne Bayan Meursault ve oğlu Bay Meursault'un ilişkisi, annesinin ölümüyle Meursault'un yolculuğunun doruğa varışı, aslında Camus'un kendi vicdan azabını, kendi annesi temsil ediyor. •Marie Marie, Meursault'un odipal yanını temsil ediyor. Ona bir arzu duyuyor fakat onunla annesi ölmeden hiçbir şey yaşamıyor. Annesinin ardından ilişkisi başlıyor. Ve ardından tıpkı annesinden uzaklaştığı gibi ondan da uzaklaşmaya başlıyor. •Raymond Sins Meursault'un içindeki gizli anksiyeteyi temsi ediyor. Camus, Raymond üzerinden içindeki kaba, sert ve maskülen yana eleştirisini aktarıyor. •Cinayet Eserde işlenen bu konu, aslında Camus'un depresyonunda depresif hâlde iken yaptığı ve pişmanlığı sebebiyle de faturasını depresyona çıkardığı durumların bir temsili. •Bir El, Ardından Dört El Silâh Sesi Bu duraksayış ve devam ediş aslında depresyondaki kontrolsüzlüğün temkinsizliğin bir temsili. Karakterin paisf hâlde iken aktif oluşunun, risk alışını, depresyondan çıkmaya çalışışının bir çırpıntısını temsil ediyor. •Uyku Uyku, depresyonun kaçma boyutunu temsil ediyor. •Mahkeme Kabullenme sahasının temsili. Hikâyedeki tüm insanların tanıklığı ile bir yüzleşme değil kabulleniş anlatılıyor. •Rahip Camus'un yol gösterme ayağına onu boğan kişilere verdiği agresif tepkinin aktarımı bu rahip-karakter konuşması ile temsil ediliyor." Üzerine düşüneceklerim çok, ama söyleyeceklerim sanırım bu kadar. 1957'de bir de Nobel Edebiyat Ödülü almış olan Camus'un "Yabancı"sını elbette hepinize tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar.
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2020111,3bin okunma
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.