Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

280 syf.
10/10 puan verdi
Oscar'lık roman.
ARTIK, EN SIRADAN ÇİÇEĞİN AÇMASI İÇİN BİLE DÜNYANIN ŞİDDETLİ DOĞUM SANCILARI ÇEKMESİ GEREKİYOR... (İlk kısımda anlatılanlar yarı gerçektir.) 1890 yılı FA Cup finalinde Blackburn Rovers ile Sheffield Wednesday takımları karşılaşmaktadır. Maç bitince Kraliçe Victoria saraya dönmüş beş çayını yudumluyordu. Güneşli bir Londra akşamüstüydü. Kapı vuruldu ve içeri Heinrich girdi: ''Kraliçem, Engels'in manifestosundan daha büyük bir problemle karşı karşıya olabiliriz.'' Kraliçe: ''Nedir sorun Heinrich?'' Heinrich sıkıntılı bir ifadeden kurtularak elindeki Lippincott's Monthly Magazine adlı dergiyi kraliçeye uzattı: ''Wilde efendim. Yaklaşık 1 yıl önce parçalar halinde yayınladığı eserin tamamını yayınlatmış, Birleşik Amerika'da şu an bu tefrikayı okuyor.'' Kraliçe kendinden emin bir şekilde Heinrich'in bu anlamsız yüz ifadesinden sorunun ne derece büyük olduğunu anlamaya çalışıyordu: ''Sen okudun mu içeriğini?'' Heinrich yüzünü buruşturarak ''deli saçması, bir erkek bir erkeği nasıl sever efendim'' Kraliçe belirsiz bir gülümseme ile ''zerafet Heinrich, bunun cinsiyet ile ilgisi yoktur, bana kalırsa da erkek kadından, kadın da erkekten hoşlanmalı, eseri okuyup bununla alakalı ne yapacağımızı sana bildiririm, şimdi çıkabilirsin.'' Kraliçe 2 gün boyunca bu eseri okudu ve aldığı edebi keyiften ötürü kendini yenilenmiş hissediyordu. Wilde'ı saraya çağırtıp iki kelam etmenin hazzını duyumsadı içinde. Sonra kendi ismiyle anılan Victoria devrinin katılıklarını ve bu katılıkların kendinden doğduğunu anımsadı. Yüzünü buruşturdu, 50 yıldan beri sürdürdüğü kraliçeliği ilk kez bu kadar ağır geldi. Dünyanın en güçlü devletlerinden birini yönetiyordu, sömürgelerle birlikte dünyanın yarısı neredeyse ona aitti. Yine de hayatın sınırı bu saray kadardı. ''Toplumun ahlaka aykırı saydığı kitaplar topluma kendi ayıbını gösteren kitaplardır.'' Bu kısmın özellikle altını çizmişti. (Durkheim'in ileride savunacağı ''sapma teorisi''ne ışık tutar bu alıntı) Buckingham Sarayı'ndan Londra'nın o büyülü atmosferine göz gezdirirken bile binlerce ayıp çarpmıştı gözüne. Ölümü düşünen insanın aldığı nefes bile onu taşırmış kulağına dedi. Sonra Wilde'a güldü içinden, Lord Henry'nin bilgeliği kendisine de bulaşmış olmalıydı. Heinrich'i çağırttı. Girer girmez yine yüzündeki endişeli ifade karşıladı onu. Arada sırada yükselen nefesi sinirlerinin yerinden oynadığını da gösteriyordu. Kraliçe Victoria kendisinden hiç beklenmeyecek bir tevazu ile toplumun bu kitaba karşı nasıl tepki vereceğini beklemeyi önerdi. Heinrich şaşırmıştı, demokrasinin ayak seslerini duyar gibi olmuştu bu cümlelerde. Şaşırarak, ''nasıl olur efendim, toplumdaki düzeni bozmak istiyor. Soylu, zengin ve kendince bilge olması bu yaptığı hadsizliği kapatmaz. Düpedüz başkaldırı bu!'' Kraliçe, Heinrich'in bu saygısızca ileri atılışına normalde kızmaz, hatta onunla çene çalıp görüşlerini almak isterdi ancak bu kez öyle olmadı. Sinirlendi ve ayağa kalkarak, ''sana ne diyorsam onu yapacaksın sersem, basit taşralı kafanla anlamayacağın işlere burnunu sokma!'' Heinrich sersemlemişti, çünkü tam olarak bunun için bulunuyordu sarayda. Görüş bildirmekti işi. Yine de tüm saygısıyla çekildi kraliçenin huzurundan. Aylar geçti, o zamanlar Osmanlı Devleti ve Rusya'nın iç işleri ile alakalı meseleler kraliçe Victoria'nın mesaisini alıyordu. Ne Engels ne de Wilde alaka sınırlarının dışına çıkmıştı çoktan. Dorian Gray'in etkisi de sönmüş olmalıydı. Heinrich ya da bir başkası bununla alakalı havadis getirmez olmuştu. İçten içe mutluluk duyuyordu bundan. Sanatın yaşamın önüne geçmiş olması ve onu taklitten payının bu kadar yüksek olması onu fazlasıyla memnun etmişti. Ta ki Londra ve çevresinde artan skandallar, olaylar onun keyfini kaçırana dek. Artık her sokak başında Dorian Gray'in yarattığı etki konuşuluyordu. Erkek erkeği sevebilirdi, kadın da kadını, sonra romanın içeriğinde yazılanlar tam bir düşünce devrimine denkti. Kendisi de etkilenmemiş miydi o nitelikli aforizmalardan. Lord Henry'nin dilinden dökülenlerin altını çizmemiş miydi? Kaçınılmazdı bu etki! Kraliçe Victoria'dan önce sarayın diğer gediklileri harekete geçmişti Wilde'a karşı. Davalar, skandallar birbirini kovaladı. İnsanlarının edebiyata bakışları, içinde yaşadıkları dünyayı, - özellikle cinsellik ve erkeklikle ilgili olarak - algılama ve anlama biçimlerinin değişmesine yol açmıştı bu eser. Wilde'ın cezalandırılması gerekiyordu. Yarım asırdır yönetmiş olduğu İngiltere'de böyle bir değişimin önü kesilmeliydi. Birçok yazar ve soylu, Wilde'ın eserinden çok kişiliğini övüyordu. Onlara göre ''Wilde iyi biriydi ancak iyi bir yazar değildi.'' Kişiliğine göre cezai yaptırımda indirime gidilmeliydi. Ancak bu savunu, iyi anlamda değil tam anlamıyla Oscar'ın hayatını değiştiren, edebi anlamda yolunu çizdiren bir dönüm noktasıydı. Reading zindanlarında bir hücre ayrılmıştı çoktan ona. Kendisini ressam Basil'in içine gizlemeyi başaramamıştı. Yaşamı aşıp kendi sınırlarını çizen insanların arasında farklı fikirleriyle birlikte ezildi. Kabul görmekten veyahut saygıdan öte cezai yaptırımlarla karşı karşıya kaldı. Yaşam mı sanatı taklit ediyor, yoksa sanat mı yaşamı bilemiyorum tek bildiğim insanların dünyada yarattığı dalga Wilde da dahil herkesi yuttu. ''Ben bütün dehamı yaşamıma harcadım; eserlerime yalnızca yeteneğimi harcadım'' diyen yazarın bir portreye yansıttığı yaşamı, birinin elinde fırça diğerinin elinde ise kalem. Sonu ölüm olan yaşamın içinde çiğnenen fikirler, düşünceler. Her şey tehlikeli, sevgili dostum... ...Öyle olmasaydı, hayat yaşamaya değmezdi. Öyle mi gerçekten? Hayat tehlikeli olduğu için mi cazip Wilde! Pragmatik yanımızı çağdaş kılan en yüce görüş bu mudur? Hiç sanmıyorum. Çünkü mevcut duruma bakınca tehlikeden çıkamaz oluşumuzu resmediyor dünya. Her daim insan eliyle nasıl daha çok insan ölür bunun deneyi içerisindeyiz. Sığamadığımız dünyanın içine saniyede 4.1 insan gelirken 2.2'si ise gidiyor. Aradaki dengeyi sağlamak adına muazzam tehlikeler atlatıyoruz. Roman kısaca kendisi yerine tuvaldeki portresinin yaşlanması dileyen ve bu dileği gerçekleşince yoldan çıkıp yozlaşan haz ve güzellik tutkunu yakışıklı bir adamın öyküsünü anlatır. Ancak bu haliyle dışarıdan sıkıcı ve sığ bir konusu olduğu aşikar. Bu romanı özel kılan içerisinde barındırdığı diyaloglar, zincirleme işlenen suç örgüsü, bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim'ler, iç monologlar, suç ve cezanın yeryüzüne roman anlamında ikinci inişi. Sadece bununla sınırlı olsa iyi romanın etkisi. Yayınlandıktan sonra insanların edebi bakışlarına ve yaşayışlarında bıraktığı etki. Tesire bir bakın. Sizce sadece anlatılanlar mı tetiklemiş bu insanları yoksa anlatılanın anlatılış şekli mi? Cidden büyüleyici bir anlatımı var Wilde'ın. Her bir sayfası kıymetli, betimlemesiyle, iç monologlarıyla, hayat hakkında atılıp tutulan o kıymetli öngörüleriyle, Dostoyevski'nin Suç ve Ceza'sına selam çakan harikulade bir kitap okudum. Basil'in portresi nasıl bir portreden fazlası ise, Wilde'ın romanı da bir romandan fazlası. Kitabın 3/2'sini alıntı niyetine buraya koyabilirsiniz. Kitabı öneren arkadaşıma da ayrıca teşekkür ederim. youtube.com/watch?v=Zg7Qx6-...
Dorian Gray'in Portresi
Dorian Gray'in PortresiOscar Wilde · Can Yayınları · 201872,6bin okunma
··
1 artı 1'leme
·
2.848 görüntüleme
Ayşe* okurunun profil resmi
Onur müthiş bir inceleme olmuş, İngiltere'de çokça tepki aldığını duymuştum ama bu kadarını bilmiyordum. Sanat mı hayatı taklit eder, hayat mı sanatı sorusu kafama takıldı. Sanırım buna net bir yanıt vermek ahmakça olurdu. Çünkü bir birey nasıl ki bir sanatçının yapıtını tam olarak idrak edemeyecekse, bir hayatı da onu yaşayan haricinde sanatına yansıtacak sanatçı mutlaka bir şeyler kaçıracaktır. Sanırım hayatın da, sanatın da güzelliği burdan geliyor. Benim de en sevdiğim klasiklerden birisi. Dipnot olarak filmleri izlemedim ama Penny Dreadful dizisinde bir çok edebi karakter yer alıyor, bunlardan birisi de Dorian Gray :)) ve ben dizi de kendisini izlerken büyük zevk almıştım. Sana bir öneri olarak kalsın istedim. Ağzına sağlık.
Homeless okurunun profil resmi
Ya Penny Dreadful önerisi kurtarıcı rolünde ve çok değerli :) Hele hele bu kitap ve karantina sonrası kıymeti ölçülemez. Teşekkür ederim. Sanat mı hayatı taklit eder, hayat mı sanatı sorusuna en iyi cevap Dorian Gray'in portresi olsa gerek. Hem madden hem manen. Yorumun için teşekkür ederim. Kal sağlıcakla :)
Neşe okurunun profil resmi
Her satırını keyifle okudum. Yüreğinize sağlık.
Homeless okurunun profil resmi
Neşe hanım çok teşekkür ederim :)
Murat Öz okurunun profil resmi
Muhteşem bir inceleme olmuş, elinize sağlık.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.