Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

143 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
Merhaba herkes! Nasılsınız, var mı bir değişiklik? Bugün size çok değişik bir kitap incelemesiyle geldim. Böyle cüretkar isimli bir kitap okuyunca inceleme de hayli cüretkar olmalı diye düşünüyorum. Kiminiz kitap ismini duyunca hemen tüydünüz, kiminiz tövbe estağfurullah deyip okumaya devam ediyorsunuz. Kiminiz de gerçekten söyleyeceğimi merak ediyor ve ben işte onlar için buradayım. Bütün cesur yürekler adına! Ülke ülke gezip kadınlarla vajina konuşmak pek de kolay değil hele de bundan 20 küsür sene önce… o zaman bakalım neymiş bu kitap. İncelemeye geçmeden kendimden bahsedeceğim size biraz. Yaklaşık 2 senedir aldığım eğitimler doğrultusunda aile danışmanlığı/cinsel terapi alanında çalışan, alanında çok iyi bir cinsel terapistin asistanlığını yaptım/yapıyorum. (birazdan gelen vakalardan da bahsedeceğim.) Ben bu işe ilk başladığımda okulda yakın diyebileceğim bir arkadaşıma söylediğim zaman yaa çok sevindim, hayırlı olsun demeden ilk tepkisi ‘baban biliyor mu’ oldu. Açıkçası hem şaşırdım hem şaşırmadım bu soruya. Biliyor evet dedim ki gerçekten de bilir, tepkisini merak etti ve onlarca soru sordu. Soru sorması değildi mesele, babamın nasıl kabullendiği konusunda tatminkar cevaplar vermiş olmama rağmen kanırtırcasına bir ısrarla aynı soruları sormaya devam etti. Türkiye’nin en merkezi şehri olan İstanbul’da oturan; arkadaş çevresi her anlamda çok çeşitli bir insan olarak benim bir şeyleri kabul etmem toplum geneline göre daha kolay. İnanç, yaşantı, hayat pratiği, dünya görüşü, değer ve kabuller konusunda bütün yakın arkadaşlarım bende çok farklıdır. Ama saygıyla her şeyi hallettik. Ondan dolayı bu ısrarlı soruları gerçekten anlıyorum. Kitapta da bolca yer alan vajinanın ulaşılmaz ve ayıp bir şey olması mevzusunda,ailem tarafından kitaplardaki gibi uç örneklerle uyarılmadım açıkçası. Kısıtlarsak daha çok merak uyandırırız gibi bir düşünceyle yok saymış da olabilirler çünkü düzgün bir cinsel eğitim almadım ve herkes gibi arkadaş ortamında öğrendim. Pornonun ne olduğunu öğrendiğimde 6. Sınıftaydım ve anneme sorduğumda tatminkar cevap alamadığımda açıp izleyip şok olduğumu hatırlıyorum. Hahahahah, maalesef. Hatta arkadaşıma başka yolu yok mu bile demiştim. Burada asıl mesele benim izlemem ya da o yaştaki başka çocuğun bunu bilmesi değil, bakım veren kişinin çocuğa yaşına uygun cevaplar vermesi gerektiği konusudur. Yapılan araştırmalar yaşına uygun verilen cinsel eğitimlerin erken seks deneyimlerini azalttığını göstermiştir. Ama biz ne sanıyoruz? Bir şey söylersek çocuk onun peşine düşer ve deneyimlemek ister. Aksine, öğrenen çocuk rahatlıyor ve uygun zamanı bekliyor. Uygun zaman da tartışılır tabii, toplum yapısı, aile dinamiği ve inanca göre değişim göstermektedir. Unutmayalım ki isteği doğrultusunda olsa bile 18 yaş altı zaten tecavüz. 18 yaşından sonra kendini ve isteklerini bilen birey yavaş yavaş kendi normunu oluşturacaktır MI ACABA? Asistanlık yaptığım süre boyunca genel olarak gördüğüm vakalar vajinusmustu. Vajinusmusun ne olduğuna girmeyeceğim google amcaya sorarsınız ama genel olarak gelen her kadında ilk gece ya da ilk geceye hazırlık dönemlerine ait travma çıktı. Başka öyküler olsa da, şemaları yeniden düzenlemek gerekse de özü sonuç itibariyle budur. Biz bu kısımla ilgileneceğiz. Anne veya yakın akrabanın yatağın ortasına ekstra beyaz çarşaf sermeleri, saçma sapan öğütler vermeleri, görülme ihtimali trilyonda bir olan ve çoğu abartı olan ilk gece hikayeleri anlatmaları kadınları travmatize etmektedir. Sevişecek miyiz savaşa mı gideceğiz ne bu hazırlık! Örnek verip bunları düzeltirsek; Şu kadar kan akarsa bacağını şöyle sandalyeye açıp oturacaksın ve kan akıp gidecek YANLIŞ. Kişiden kişiye göre değişmekle birlikte vajinaya ilk girişte kızlık zarı dediğimiz yere penisin girişiyle olan sürtünmeyle kan gelecektir. Etrafında olan kılcal damarlarla belki biraz daha fazla kan gelebilir ama vücuttan akan sıvılarla kıpkırmızı bir kan gelmesi pek mümkün değil DOĞRU. (kızlık zarı vajinayı tamamen kaplayan bir tabaka da değil ayrıca. Tamamen kaplasa kadınlar regl olamaz ve kanın akması için doktor tarafından yırtılırdı). Yatağın yanına kas gevşetici, pansuman zımbırtısı, telefon filan koy kocan içinde sıkışıp kalırsa ambulansı ara, kenarda çarşaf dursun ona sarılırsınız YANLIŞ. Vajina yapısı gereği esneyebilme özelliğine sahiptir ve trilyonda bir ihtimal kasların kasılması ile bu durum mümkün olabilir ama kolun, bacağın kasılması gibi düşünebilirsin DOĞRU. Çok ağrı ve sancıya gelirsek de; kişinin acı eşiğine, ön sevişmede rahatlığına ve partnerinin tutumuna göre değişecektir. Maalesef bu yanlış inançlar ve kadınların cinselliği yalan yanlış anlamasıyla birlikte kocalarının bile kısmen keyif aldığı, onların görevini yerine getirdiği bir sürece dönüşmektedir. Çoğu keyif almadığı için ıslanmamakta ve penis girişi zor ve ağrılı olmaktadır. Burada ben devlet eliyle evlilik öncesi çiftlere ev ekonomisinden cinsel eğitime, bebek bakımından aile içi iletişime kadar pek çok konuda ücretsiz birkaç haftalık eğitim verilmesinden yanayım. Kadın bu paylaşımın çift taraflı olduğunu fark etmeli, kendi libidosunu fark etmeli, nereden tahrik olduğunu bilmeli ve kişinin en yakınıyla en mahremini paylaştığı anda tamamlanmış hissetmelidir. Çoğu kadın orgazm olmamakta hatta tam olarak ne olduğunu bilmemektedir. Kendi cinselliğini (mastürbasyon) tanımaması bir yana, daha önce kendi vücuduna bakmamış ve dokunmamış pek çok kadın vardır. Vakalarda en çok kırılmalar bu farkındalıkla başlar. Hiç fark etmemiştir, hiç bakmamıştım derler. Bu kadınlara klitorisiniz nerede diye sormak da maalesef hakaret oluyor. (her sevişmede illaki orgazm olunacak diye bir kural yok ayrıca, bunu düşünüp de alacağınız zevki mahvetmeyin) Burada suçlu araştırmayan kadın mıdır, eril tahakküm müdür, anne midir, yanlış bilgi veren google mıdır, kimse kim. Bu başka bir yazının konusu. Bizim şu anki konumuz kitapta da geçtiği gibi kadının vajinasıyla tanışması her anlamda tanışması, isteklerini fark etmesi ve kendini her anlamda olduğu gibi kabul etmesi. Çok değişik istatiksel veriler var; kadınlar nasıl görüldüğünü önemsediği için orgazm olmaktan kaçınıyorlar mesela. Bu tarz makale ve çalışmalara bakabilirisiniz. Çocuk olunca neden aldatmalar artıyor? Bu bir bilimsel sonuca dayandırılmış bir soru değil ve bu tamamen kişi bazlı öznel bir sonuç olmakla beraber alt başlığı şudur; kadın ve erkek cinselliğe soyun devamı olarak bakmaktadırlar ve çocuk doğunca işlerinin bittiğini düşünürler. Anne baba olurlar ama karı koca olamazlar. Kitap tiyatro oyunu olarak çıkmış ve sonra yazıya dökülmüş. İyi ki de dökülmüş. Kadınlarla yaptığı etkinliklerde ortaya çıkan diyalogları sistematik şekilde sıraya koymuş ve gerçekten çok güzel bir iş çıkarmış. Kadın erkek herkes okumalı bu kitabı bence. Gerek kadın kendini tanıması ve utanmaması için; gerek erkek kadının savaşını görüp ona göre davransın diye. Sevişmek eylemi bir savaş ya da üstünlük mücadelesi değil, çift taraflı zevkli bir paylaşımdır. Cinselliğin ne olduğunu bilelim ve ömür boyu sürdüğünü de unutmayalım. (şekillere takılmayın, cinsellik illaki seks değildir.)
Vajina Monologları
Vajina MonologlarıEve Ensler · Miron Yayınları · 2002208 okunma
··
740 görüntüleme
Ömer okurunun profil resmi
Alışık olmadığım türde bir kitaba alışık olmadığım bir inceleme. Sanıyorum ki bu hususlardaki cehaletimi görmüş oldum. Kalemine sağlık. Teşekkür ederim, Diana. Eğer PDF'i varsa gönderebilir misin?
diana okurunun profil resmi
Rica ederim. Cehalet... tam bunu demem senin için gerçekten çünkü hepimiz benzer durumlardan geçtik ve geçiyoruz. Bekaret kanının deli dolu akması inancı toplumda niye yaygın? Evlilik öncesi ilişki yaşanmasın diye. Bunu devlet politikası (siyaset) , ahlak ve aile kurumları açısından değerlendirebiliriz ama mesele şu; toplum bazı şeyleri engellemek için kendi içinde önlemler alıyor. Doğru ya da yanlış diyemeyiz bu da bunun sonucu. (Pdf’i hemen yolluyorum)
1 sonraki yanıtı göster
Sâki okurunun profil resmi
"Eğitim şart" diyordu ya Cem Yılmaz.. O kadar çok konu var ki bu "şart" ı sağlamayan. Sağlıklı kişilik geliştirmeyip lgbt dediğimiz topluluğa katılan insanlar ya da o bahsettiğiniz vajinusmus durumları. Birileri Sigmund Freud sapık derken, ne dediğini anlama zahmetine bile girmemiş. Bir sürü örnek verilebilir. Ama ben özellikle bu cüretkar konuyu bu kadar yararlı bir incelemeyle sunduğunuz için sizi tebrik ediyorum. Bizler her alanda çok çok iyi eğitimler almış insanlar değiliz. Bu yüzen okuyoruz, bu yüzden buradayız. İyi ki burası, iyi ki kitaplar ve iyi ki sizin gibi okuduğunu anlayan insanlar var. Elinize sağlık.
diana okurunun profil resmi
Teşekkür ederim🌸
Bu yorum görüntülenemiyor
Hades okurunun profil resmi
Geleneksel toplum namus çerçevesinde kadın bedenini yok sayıyor, modern toplum ise hedonizm çerçevesinde yeniden tanımlıyor. Modern toplumda kadının kendi bedeni üzerinde inisiyatif alması olumlu bir gelişme olsa bile, bu defa da kadın cinselliğinin sunulma biçimleri kadını değersizleştirmeye itiyor; bu yüzden geleneksel toplum cinselliği tabu olarak nitelerken modern toplumun cinsel özgürlüğe vurgu yapması arasında temelde hiçbir fark göremiyorum çünkü ikisinin de nihai amacı kadını kendi bedenine yabancılaştırmaktır. Bu açıdan cinsel kısıtlama her ne kadar bir tabu ise sınırları çizilemeyen cinsel özgürlük de o derece kadını değersizleştiren, tam da kadından yapması beklenilen bir şeydir. Çünkü hem cinselliğin tabu olması hem de özgür olması nihayetinde yine kadının kendisine döner ve kadın üzerindeki tahakkümü güçlendirir. İki anlayışın da varacağı son nokta travmatiktir. Foucault, bedenlerimizi değerlendirme sürecimizin tamamen toplumsal olduğunu savunur. Ona göre, cinsellik tarihsel olarak biçimlenmiş ve toplumsal olarak kurgulanmıştır. Günümüz örneğinde bu toplumsal yapıyı "tüketim" olarak nitelendirmek absürtlük olmaz. Tüketimin temel çelişkisi ise tatmin ve tatminsizlik arasında gidip gelmesidir. Bu açıdan kadının, kendi cinselliğini bir ihtiyaç şeklinde tamamlaması/tamamlamaması şeklindeki marjinal iki düzlemin ucunda yer alması sonuç olarak kadının kendi bedenine yabancılaşmasına yol açar. Geçmiş zamanlarda erotizm bir günah olarak tanımlanırken günümüzde ise bir saplantı haline gelmiştir. Cinsel zevkin hiç yaşanmaması ile daha büyük boyutta yaşanması birbirlerine ters düşerek veya karşı karşıya gelerek, birbirlerini kapsayacak şekilde birbirlerine karışıyor, farkında değil misiniz? Böylece cinsellik gerçek olmaktan çıkıp kurgusal bir olgu halini alıyor. Bu kurgusallık sadece insan bedenini taklit etmekle kalmıyor aynı zamanda insan bedenini birer nesneye dönüştürerek, o nesneden alınan zevki de kurgusal hale getiriyor; böylece kadın, modern toplumların önemli bir tüketim nesnesi haline getirilmiş oluyor. Bu nesne halinin, geleneksel toplumda “erkeğin malı olan kadının” nesneleştirilmesinden nasıl bir farkı var? Birinde kadın tek bir erkeğin nesnesi haline gelirken diğerinde toplumun birer nesnesi halini alıyor ama sonuç olarak nesnedir. Nesnelerin kendileri hakkında fikirleri olmadığını bildiğimize göre, kadınların kendi bedenleri ve onun kullanımı hakkında da herhangi bir fikirleri yoktur; halbuki kadın kimliği ve kadın bedeni nesne olmamalıdır, özne olmalıdır. Geleneksel toplumda kadın özgür değilken, modern toplumda özgür müdür pekala; hiç sanmıyorum. Kadın kimliği ile cinsel kısıtlama ve cinsel özgürleşme karıştırılarak kadın, etkisiz eleman haline getirilmektedir. Bazı feministlere göre, cinsel özgürlük kadınlar için bir tuzaktır ve erkeğin işine yaradığını savunurlar çünkü onlara göre mevcut durumda tüketimci cinsellik söz konusudur. Gerçekten de önceden kadın bedeni kirli bir günah olarak tanımlanırken, şimdi ise derhal tüketime sunulması gereken nesne halini almıştır. Böylece kadın bedeni tüketilebilen, ticareti yapılabilen bir endüstrileşmeye endekslenmiştir; bu nedenle cinselliğin ölçüsüzce özgürleşmesini geleneksel tabuları yıkmak şeklinde değerlendirmek üstünkörü bir anlayışın ürünüdür. Nihayetinde kadın bedenine ve cinselliğine yabancılaşma sadece tasarruf çerçevesinde değil tüketim çerçevesinde de değerlendirilmesi gereken kaotik bir durumdur. Kendi bedeninden bihaber kadınlar ile kodlanmış bedenini çok iyi bilen kadınlar kendileri gibi olamazlar; kendileri gibi olamayan kadınların ise kendilerini bilmeleri mümkün değildir. Diğer taraftan, kendi bedenini tabu olarak gören kadınla, kendi bedenini nesne olarak gören kadın arasındaki uçurumda kaybolan makul bir erkek nesli… Yok mu yahu şunun bir orta yolu?
diana okurunun profil resmi
Giddens, Bourdieu, Focu... hepsi aslında beden sosyolojisini bir yerde çok iyi anlatmışlar ama kadın öyle bir yerde ki, kendi için iyi olanın kararı bile kendisinde değil. Sistemin içinde savruluyor. Bu kitabı yazan kadın için de, yaptığı şey cesaret ister evet ama niye bu kadın çıkıp anlattı, niye bu yetkinliği gördü ve niye bir erkek çıkıp konuşmadı? Bu tarz reaksiyonlar da sanki ‘eksikliği’ ve ‘kusuru’ kabullenmeye yönelik gönderilen mesajlar mı? Bu konu günlerce konuşulur, katkıların için çok teşekkür ederim.💫
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.