Geleneksel toplum namus çerçevesinde kadın bedenini yok sayıyor, modern toplum ise hedonizm çerçevesinde yeniden tanımlıyor. Modern toplumda kadının kendi bedeni üzerinde inisiyatif alması olumlu bir gelişme olsa bile, bu defa da kadın cinselliğinin sunulma biçimleri kadını değersizleştirmeye itiyor; bu yüzden geleneksel toplum cinselliği tabu olarak nitelerken modern toplumun cinsel özgürlüğe vurgu yapması arasında temelde hiçbir fark göremiyorum çünkü ikisinin de nihai amacı kadını kendi bedenine yabancılaştırmaktır. Bu açıdan cinsel kısıtlama her ne kadar bir tabu ise sınırları çizilemeyen cinsel özgürlük de o derece kadını değersizleştiren, tam da kadından yapması beklenilen bir şeydir. Çünkü hem cinselliğin tabu olması hem de özgür olması nihayetinde yine kadının kendisine döner ve kadın üzerindeki tahakkümü güçlendirir. İki anlayışın da varacağı son nokta travmatiktir.
Foucault, bedenlerimizi değerlendirme sürecimizin tamamen toplumsal olduğunu savunur. Ona göre, cinsellik tarihsel olarak biçimlenmiş ve toplumsal olarak kurgulanmıştır. Günümüz örneğinde bu toplumsal yapıyı "tüketim" olarak nitelendirmek absürtlük olmaz. Tüketimin temel çelişkisi ise tatmin ve tatminsizlik arasında gidip gelmesidir. Bu açıdan kadının, kendi cinselliğini bir ihtiyaç şeklinde tamamlaması/tamamlamaması şeklindeki marjinal iki düzlemin ucunda yer alması sonuç olarak kadının kendi bedenine yabancılaşmasına yol açar. Geçmiş zamanlarda erotizm bir günah olarak tanımlanırken günümüzde ise bir saplantı haline gelmiştir. Cinsel zevkin hiç yaşanmaması ile daha büyük boyutta yaşanması birbirlerine ters düşerek veya karşı karşıya gelerek, birbirlerini kapsayacak şekilde birbirlerine karışıyor, farkında değil misiniz? Böylece cinsellik gerçek olmaktan çıkıp kurgusal bir olgu halini alıyor. Bu kurgusallık sadece insan bedenini taklit etmekle kalmıyor aynı zamanda insan bedenini birer nesneye dönüştürerek, o nesneden alınan zevki de kurgusal hale getiriyor; böylece kadın, modern toplumların önemli bir tüketim nesnesi haline getirilmiş oluyor. Bu nesne halinin, geleneksel toplumda “erkeğin malı olan kadının” nesneleştirilmesinden nasıl bir farkı var? Birinde kadın tek bir erkeğin nesnesi haline gelirken diğerinde toplumun birer nesnesi halini alıyor ama sonuç olarak nesnedir. Nesnelerin kendileri hakkında fikirleri olmadığını bildiğimize göre, kadınların kendi bedenleri ve onun kullanımı hakkında da herhangi bir fikirleri yoktur; halbuki kadın kimliği ve kadın bedeni nesne olmamalıdır, özne olmalıdır. Geleneksel toplumda kadın özgür değilken, modern toplumda özgür müdür pekala; hiç sanmıyorum. Kadın kimliği ile cinsel kısıtlama ve cinsel özgürleşme karıştırılarak kadın, etkisiz eleman haline getirilmektedir. Bazı feministlere göre, cinsel özgürlük kadınlar için bir tuzaktır ve erkeğin işine yaradığını savunurlar çünkü onlara göre mevcut durumda tüketimci cinsellik söz konusudur. Gerçekten de önceden kadın bedeni kirli bir günah olarak tanımlanırken, şimdi ise derhal tüketime sunulması gereken nesne halini almıştır. Böylece kadın bedeni tüketilebilen, ticareti yapılabilen bir endüstrileşmeye endekslenmiştir; bu nedenle cinselliğin ölçüsüzce özgürleşmesini geleneksel tabuları yıkmak şeklinde değerlendirmek üstünkörü bir anlayışın ürünüdür.
Nihayetinde kadın bedenine ve cinselliğine yabancılaşma sadece tasarruf çerçevesinde değil tüketim çerçevesinde de değerlendirilmesi gereken kaotik bir durumdur. Kendi bedeninden bihaber kadınlar ile kodlanmış bedenini çok iyi bilen kadınlar kendileri gibi olamazlar; kendileri gibi olamayan kadınların ise kendilerini bilmeleri mümkün değildir. Diğer taraftan, kendi bedenini tabu olarak gören kadınla, kendi bedenini nesne olarak gören kadın arasındaki uçurumda kaybolan makul bir erkek nesli…
Yok mu yahu şunun bir orta yolu?