Tasarladığım aşama için onu yeterince
olgunlaştırdığıma inanınca, belirli bir saatte
gelmesini beklediğim bir gün, planım için
ortalıkta kimsenin bulunmamasına özen
gösterdim. Her şey hazır olduğu sırada yemek
odasının kapısına gelip,tıklattı. İçeri gelmesini
söyledim ve gelip, kapıyı ardından kapattı.
Ondan tam kapanmıyor bahanesiyle kapıyı
içerden sürgülemesini istedim. Tam Bay H’nin
ince zevklerinin sahnelendiği kanepede boylu
boyunca uzanmıştım. Kayıtsızlığın tüm
sahteciliğiyle bol ve gevşek bir şekilde duran
göğüslerimi ortaya çıkarması için en kışkırtıcı
dağınıklıkta bir gecelik giymiştim. Ne korse, ne
çember, aramızda hiçbir engel yoktu. O ise
biraz uzakta duruyor, taze çiçeklenen bir
gençliğin, düzgün, biçimli, sağlıklı bir
delikanlının mükemmel zindeliğini yansıtıyordu.
Kusursuz, parlak, siyah saçları doğal dalgalarla
yüzüne dökülüyordu ve kalan kısmı arkadan
bağlanmıştı. Dar kesimli, güderi pantolonu
dolgun, sağlam yapılı bacaklarının şeklini açığa
vuruyordu. Beyaz çoraplar, dantelli dizlikli
üniforma ve apoletler güzelliğin, giysinin
adiliğinden hiç etkilenmeyen bir endama sahipti.
Yanıma gelip mektubu vermesini söyledim, aynı
anda da gelişigüzel bir biçimde elimdeki kitabı
yere düşürdüm. Kızardı, beceriksizce uzattığı
mektubu teslim etmek için yanıma geldi, gözleri,
geceliğimin ayarlanmış aralığından hafifçe belli
olan göğüslerimdeydi. Yüzüne bakıp
gülümseyerek mektubu aldım ve usulca
gömleğinin kolundan yakalayıp kızaran, tüm
vücudu titreyen genci kendime doğru çektim.
Çekingenliği ve saflığı nedeniyle onu
yüreklendirecek tüm ilk adımları kesinlikle
benim atmam gerekiyordu. Gövdesi rahatça
bana doğru eğilmişti pürüzsüz, sakalsız çenesini
usulca okşayarak, benim gibi bir bayan
dan korkmaması gerektiğini söyledim. Elini
tuttum göğüslerime götürüp hafifçe bastırdım.
Artık güzelce donanmış, kabarmışlardı, öyle ki
elinin altında arzudan soluk soluğa inip
kalkıyorlardı. Çocuğun gözleri, alevlenmiş bir
doğanın tüm ateşiyle ışıldadı, yanakları da koyu
kırmızılaştı. Sevinç, haz ve utangaçlıktan dili
tutulmuş, konu-şamıyordu, ama bakışları,
heyecanı tüm duygularının harekete geçtiğini ve
korkacak hiçbir düş kırıklığı kalmadığını açıkça
gösteriyordu.
Öpmekten kaçamaması için uzattığım
dudaklarım onu yaktı, yüreklendirdi. Artık
bakışlarımı hazzın asıl noktası olan o bölüme
çevirmiştim, oradaki şişkinlik ve hareket açıkça
fark ediliyordu. Böyle elverişli bir ortamda artık
durmak için çok geçti ve kendimi tutamayıp
onun o bakir utangaçlığına daha fazla
sabredemediğimden elimi bacaklarına doğru
kaydırdım, yukarıda pantolonuna hapsedilmiş
sert, katı cismi hem görebiliyor, hem
hissedebiliyordum. Ancak parmaklarım bir türlü
sonunu bulamıyordu. O zaman meraka
kapıldım ve böyle dehşet verici bir esrarı açığa
çıkarmaya sabırsızlanarak, içerdeki canlı güçten ötürü patlamak üzere olgunlaşmış düğmelerle
oynamaya başladım. Kemeri bir dokunuşta
açılıverdi. Ve o an şaşkınlıkla gördüğüm,
gömleğinden sıyrılıp kurtulan şey adeta dehşete düşmeme neden olmuştu. Bir çocuğun oyuncağı ya da bir erkeğin silahı değil ama öyle muazzam ölçülerde bir parçaydı ki sanki bir insana değil, genç bir deveye aitti. Olağanüstü boyutları karşısında şaşkınlıktan sessizleşmiştim. Yine de bu uzunluk, bu genişlikteki canlı fildişini zevkle
izlemeden, hatta ona dokunmaya cüret
edemeden duramadım. Kusursuz biçimli ve
şekilliydi; mağrur dikliği ve kadife
yumuşaklığının en narin tenlerle yarışabileceği,
enfes aklığı dipteki kara, kıvırcık fonla daha bir
vurgulanıyordu. Bu manzara, güzel bir akşamda,
bir tepenin doruğunu kaplayan uzak ağaçların
dalları arasından berrak ışık demetlerinin
süzülüşünü izlemek gibiydi. Geniş başın
pembeliği, damarların mavi nüansı, her şey,
doğadaki şekil ve renklerin en çarpıcı bileşimini
oluşturuyordu. Kısacası bu, dehşet ve zevk
veren bir nesneydi