Diderot bu romanında, 18.yüzyıldaki manastırların içyüzünü anlatıyor. Bu manastırlar, bir çeşit "kadın zindanı" olarak adlandırılabilir. Roman tamamıyla, insan doğasına ters olan din baskısına yöneltilmiş bir yergidir, bireysel özgürlüğe ise ateşli bir övgüdür.