nce “Güz Sonatı”na (Höstsonaten)
gittim. Beyoğlu Sineması bir
Bergman filmleri gösterimi
yapıyordu ve hiç perdede görmediğim
“Persona”nın -çok daha şık- “Dul Bir
Kadın” havalı kimi sahnelerinde
hafiften uyudumsa da “Güz Sonatı”nı, video
günlerinde, ne derler, küçük ekranda
görmüştüm ve aklımda kalan birkaç Bergman
filminden biriydi. (Diğerleri, gene oldukça
şizofrenik biçimde, “Kurdun Saati”, “Sihirli
Flüt”, “Bir Yaz Gecesi Gülümseyişleri” ve “Kış
Işığı”.) Filmden önceki belgeselde Bergman
zuhur etti ve o salon adamı yakışıklılığından
eser kalmamış pembe yanaklı dede haliyle,
Ingrid Bergman’ı şikayet etti onca yıl sonra.
Ingrid B. onunla bir film yapmayı çok istemiş
ve hatta bir festivalde eline bir küçük not
sıkıştırmışmış: “...beş yıl önce benimle bir film
yapmaya söz vermiştin, hadi artık yapalım.”
Ingrid B., üstelik de kanser hastalığının
pençesindeyken, ‘kendi düşen ağlamaz’ tarzı
bir tuzağa ayak basmış böylece. Çünkü “Güz
Sonatı”, zalimce denecek kadar berrak biçimde
Ingrid B.’nin kendi hayatına göndermeler
yapar. Ünlü İsveçli konser piyanisti Charlotte,
küçük yaştaki iki kızını İsveçli babalarına
bırakıp fütursuzca daha parlak bir kariyere ve
İtalyan bir yeni sevgiliye kaçar. Tıpkı Ingrid
B.’nin İsveçli kocasını terk edip Roberto
Rossellini’ye varması gibi. Leonardo isminin
Roberto ismine gönderme olduğunu mu
hatırlamalı? Ingrid’in geride bir kız çocuk
bıraktığını ama İtalyan adamdan iki kız çocuk
edindiğini, dolayısıyla filmin Isabella ve kız
kardeşi hakkında tartışmalı, zalim bir hüküm
de verdiğini mi söylemeli? Ingmar B.,
belgeselde, Ingrid’in ilk provalarda ne kadar
tumturaklı bir Hollywood oyunculuğu
benimsediğini söyleyip şikayet etti bize bir de.
Gerçi önemi yok, ihanet insanın
hamurunda vardır. Temiz hislerle iyi bir insan
olunabilir ama iyi bir yönetmen olunmayabilir-
özellikle Ingmar B. gibi kirli hislerden
bahseden büyük bir yönetmenseniz. Küçük
intikamlar bu gibi istisnai durumlarda büyük
filmlere yol açabilirler.
Evet, Ingrid B. filmde de gördüğümüz gibi
‘tumturaklı’ oynuyordu ama Ingmar B. ne
kadar şikayet ederse etsin, onu zaten bunun
için seçmişti. Charlotte bir stardı ve starlar
böyle davranırdı tam da. Kaldı ki bir
beyazperde oyuncusu da değildi.