Gönderi

Kimliksiz kişilik
Her insan kendini aramış bir yerlerde. Farklı yollarda, ilimlerde, şehirlerde... Kimin aradığını ne kadar bulduğu da şüpheli... Gerçekten bulabilir mi insan kendini?!! Olmak istediği midir yoksa olduğu mudur insanın kendisi?!! Bunun cevabını bilmiyorum ama her hikayenin bu şekilde başladığını biliyorum. Ben kimim diyen kendi hikayesini başlatıyor. Ben kimim dediği anda geliyor insanın başına türlü maceralar. Kimi yanlış bir şey yaptığında sorguluyor kendini, kimi para uğruna taklalar atarken büründüğü kimliklerde... hatta daha nice şeylerde... Şunu bilmek lazım ki vicdana ağır gelecek her bir eylem bu soruya biraz daha yaklaştırıyor insanı. Kendisiyle baş başa kaldığında doğru cevabı verebilenlere selam olsun!... Benim hikayem de... (ben diyorum ama hala kim olduğum hakkında ucu açık sorularım mevcut ki ne kadar cevap versemde altını dolduramadığım bir sorudur bu!) yaşamımın orta yerinde bu soruyla anlamlandı. Orta yerinde diyorum çünkü derin bir buhrana girmeden bu soruyu kendine sorup eziyet eden kimseyi tanımadım. Gerçi o buhran denilen şey ki hiç içimden çıktığını bilmem. Belki de kendimi bildim bileli bu derin kuyuda o soruyla savaşıyorum ben, tam emin de değilim... Kendi kafasında konuşan insanlar zamandan bir haber olurlarmış bundan sebep herhalde... Yine de ben diyeceğim eksik kalan cevaplarımla... Ben kendini kitap satırlarında arayan, insanlarla ilişkisi mükemmel olup elle tutulur bir tane arkadaşı olmayan, kendime dost kendime düşman, kendimle alacak verecek defterim hiç kapanmayan ama ne alacağım için hesap sorabildiğim ne de vereceklerimin arkasında durduğum, her bakımdan kendime çok eksik yine de aynadaki bir yansımasına ölesiye aşık, zevklerinin esiri aklının sözünün geçmediği haşarı  çocuk... Hayatımın uzun bir zamanını bu soruyla geçirdim. Yaşamadım mı hiç? yaşadım. Herkes gibi işte... Okula gittim aşık oldum... Bir insan normal olarak neler yaşarsa... İki hayatım oldu. Bir gösterdiğim herkesin bildiğini sandığı, bir de göstermediğim sadece ve sadece bana ait olan. Hani şu kafamın içerisinde diyorum ya, işte o!... O hayat ki: ne güzel hayat gizli saklı, dışa karşı türlü yalanlara gebe, içeriye bütün girip çıkanların çetelesini kendi tuttuğum işte... Aşkımla gizlice seviştiğim, delicesine dans ettiğim, hem hükümdar olduğum, hem de bütün gizli ayıpları temizlemeye mahkum bir köle olduğum.... Çok az insan girebilir o hayatın içine, ya da belki hiç kimse giremez de kendi kafasıyla konuşa konuşa akıllanır insan....
·
41 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.