Çocuk yaşta Kafkasya’dan getirilip, İstanbul’da Dilber ismiyle satılan bir kızın macerasını anlatır. 15 yaşına geldiğinde varlıklı bir eve halayık olarak satılan Dilber, evin ressam oğlunun yeni oyuncağıdır. Dilber’i bazı günler Eski Mısır kıyafetlerini sokar, başını çiçeklerle donatır, bir odaya koyar, odanın denize bakan tarafındaki penceresini açarak Marmara’nın sonunda mavi, pembe bir takım sisler içinde batan güneşin odanın içine yansıyan ruh okşayıcı renkleriyle parıldayan kızın resmini yapardı. Zamanla kızın güzelliği ressam Celal beyi kalben etkiler ve aşk macerası başlar. Ama varlıklı ve soylu bir ailede yetişmiş eğitimli adamla bir halayık parçasının aşkına izin verilmez. Bu tatlı aşk hüzünlü bir sevdaya dönüşür.