Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

BİLİMİN ADI
Bilgi, ilim ya da bilim ilk ne zaman insanlığın gündemine düştü desek, bilimsel kesin bir sonuçtan bahsetmek mümkün olmasa da, ben biliyorum ve inanıyorum ki Hz. Adem'den itibaren insan onu insan yapan aklını kullanmış, öğrenmiş, keşfetmiştir. Sümerler yazıyı bulup, keşfettikleri bilimsel bulguları kil tabletler üzerine yazana kadar insanlık neleri keşfetti, neleri öğrendi bilemiyoruz. Ama bilginin - zaman zaman bazı ilimlerde insanlığın çok ileri gittiğini; fakat o ilmin zamanla yitirildiğini bilsek de- üzerine eklene eklene ilerlediğini kabul ediyoruz. Bilginin, bilmin tarih sahnesinden bir daha inmemek üzere gösterime girmesi yazı sayesinde olsa gerek. Çünkü yazı bilginin yitip gitmesini, unutulmasını engellediği gibi, Mezopotamya'daki Sümerlerin elindeki bilginin Antik Yunan'daki Tales'lere ulaşmasını da sağlamıştır. Sümerlerin kil tabletlerinden öğrendikleri ile Tales güneş tutulmasını hesaplamış, öğrendiklerinin üzerine yeni bilgiler ekleyerek ilmi Avrupa kıtasına taşımıştır. Sokrates, Platon ve Aristoteles'in düşünce, akıl yürütme, bilgiyi değerli kılma anlamında insanlığa yadsınamaz katkıları olmuştur. Fakat Hz. İsa'nın mesajını, onun vefatından uzun zaman sonra İncil yazıp satmayı meslek haline getiren Hristiyan alemi felsefeyi, bilgiyi bırakıp Konsillerde toplanıp "Piyasadaki binlerce İncil'den hagisini kabul etsek?" diye tartışmış, dördünde karar kılmış, yetmemiş "İsa peygamber mi yoksa Tanrı mı?" Konusunu İznik'teki Konsil'de uzun uzun tartışıp oy birliği ile İsa'nın da Tanrı olduğuna karar vermiştir. Kendilerine yeni bir din uyduran Avrupa için karanlık, korkunç bir başlangıçtır bu Konsiller. En temeli saçma olan bir inancın saçmalıklarına her geçen gün yenileri eklenir ve DİN AFYON gibi insanları uyuşturan bir araç haline gelir. Ve Niçe'nin de dediği gibi, kiliseler artık Tanrı'nın mezar taşları gibidir. Öyle korkunç bir çağ başlar ki, bu kitap tam da o çağa ışık tutar, okurken bile dehşete düşersiniz. Hristiyan Avrupa karanlığa gömülmüş can çekişirken Mekke'de bir Ümmî'ye "Oku!" emri verilir. Ümmî bir Peygamber (s.av.) ümmetine "İlim Çin'de de olsa gidip alınız!" buyurur. Bazı genç sahabelerine dil öğrenmelerini tavsiye eder. Onun tebliğ ettiği bozulamayacak olan KİTAP: " Hiç düşünmez misiniz? Hiç akletmez misiniz?" diye sormaktadır. Ve edebiyat şiir dışındaki ilim ve bilgiden habersiz Müslümanlar yönlerini ilme dönerler. Tercüme evleri "Beyt'ül Hikme"ler kurulur, Avrupa'nın unuttuğu, kiliseye hapsettiği eserler Arapça'ya çevrilir. Hindistan'dan Antik Yunan'a oradan Mezopotamya'ya geniş bir yelpazede pek çok eser Müslümanların kullanımına sunulur. Camiilerdeki ilim halkalarında Sokrates okunur, Müslüman alimler mantık ilmini seve seve kullanır. Sadece öğrenmekle kalmaz bilginin üzerine yenilerini koymaya başlarlar. Dünya haritaları çizer, tıb konusunda keşifler yapar, rasathanelerde uzayın bilinmeyenlerini keşfe çıkarlar. Onları bilgiye iten şey inandıkları dinin emridir. Çünkü insan, dünyayı imar etmekle görevlidir. Her yeni keşif, yeni bilgi kişiyi Rabbine yaklaştırır. Avrupa'nın kilisenin tahakkümü yüzünden sefalet çektiği yıllarda, Müslümanlar Avrupa'nın kıyısında Endülüs'te yine Niçe'nin ifadesi ile bugün Avrupa'nın ulaşamadığı bir medeniyet kurarlar. Hatta romanın sayfaları arasında sık sık müslüman âlimlerin eserine atıflarda bulunan yazar, Müslümanların Camilerinde okunan eserlerin o dönemde Avrupa kiliselerinin kütüphanelerinde kilitli tutulduğunu söyler. Fakat zaman içinde müslümanlar gurura kapılmaya, herşeyi çözdük, hallettik sanmaya başlarlar. Allah'ın ilmi sonsuzdur ama Müslümlar ilmin tamamına ulaştık, fikrine kapılırlar. Kibir rehaveti getirir. Bu arada ilim ve bilgi Endülüs Emevileri ile Avrupa'ya taşınır. Yalnız Avrupa Müslüman alimlerin kitaplarından edindikleri bilgilere dipnot düşmek gibi bir ahlâka sahip değildir. Herşeyi yeni baştan buldukları iddiası ile üzerine de ekleyerek bilgiye sahip olurlar. Haklı olarak dini, Hıristiyanlığı reddederek ele geçirilen bilgi sayesinde bu defa Rahiplerin baskısından kurtulan insanlık, bilimi Afyon gibi kullanan bilim adamlarının eline düşmüştür. Tıp, artik sağlık için değil, ilaç firmaları için bilgi üretmeye başlar. Kimya ile etkili bombalar, matematik ile kapitalist ekonomi kurulur. Edebiyat, sanat ise bu düzene yardım ve yataklık yapar. Sümerlerden Müslümanlara kadar insanlığa selamet getirerek ilerleyen ilim, Avrupa'nın inançsız insanlarının eline geçince, sadece iki yüz yılda dünya yaşanmaz bir hale gelir. İnsanlık tarihî boyunca birikmeyen çöpler birikir, yedinci kıta olur. Denizler kirlenir, toprağa gdo ekilir. Bilginin, ilmin dini ya da inancı yoktur. Ama bilgiyi elinde tutanın inancı, hayat felsefesi, dünya görüşü bilginin ne kullanılacağını yönlendirir. Dünya daha fazla katledilmeden, bilginin ve ilmin doğru insanların eline geçmesi ümidiyle. (Bir kitap biterken, zihinde fikirler kapısını aralayarak bitiyor. Ve düşünce kağıda ya da dile dökülmedikçe zihin huzur bulamıyor. )
Umberto Eco
Umberto Eco
Gülün Adı
Gülün Adı
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.