Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Tespit gibi tespitler
Ülkü devletinin milletine, ümmet diyoruz. Ümmeti teşkil eden fertler. Hudayınâbit olmayıp eğitimin imbiğinden geçmiş insanlardır. İlkin eğitim, bilâhare öğrenim görerek görgü, görenek ile gelenek ehli kılınırlar. Bakan', gören', 'bilfiil itinâ gösteren', 'koruyup kollayan' ilahî sevgi, sefkattir. Anne, ilahî sevgi demek olan şefkati, rahminde olduğu kadar, mürebbiyeliğinde dahî tecellî ettirir. Öyleyse, anne, ilahî tecelligâhtır; dolayısyla da kutsaldır. Bu bakımdan o, erkekten üstün¹ ve ona oranla çok daha fazla yükümlüdür: Maddeten ve manen hâmiledir.² Kadın, hayatın devamından, neslin yetişmesinden sorumludur. Erkekse, kadının bu ağır ödevi yerine getirmesi için gerekli sartlar ile imkânları hazırlayıp onu savunmakla yükümlüdür. Bu anlamda sağlıklı bir toplum, daha önce de belirtildiği üzre, karı - koca ilişkisi şeklinde deyimlendirdiğimiz, kadın - erkek ödevler denklemine dayanır. Bahsolunan denklemde bilkuvve yahut bilfiil anne ve zevce olan kadın, şefkat, iffet, rikkat ile güzellik kutbunu teşkil ederken; baba ve koca durumundaki erkek de mücâdele azmi, namus ile dayanıklılık yakasında yer tutar. İkisinin kaçınılmaz paydasıysa güvenilirlik ile sâdıklıktır. Zâten, ahlâk'ın dörd esâsından güven' ile 'sâdıklık', cinsiyet karşıtlığına dayanan kadın – erkek ilişkisinden sudûr ederken, diğeri Allah korkusu'dur. Dördüncü esâs olan 'sevgi'ye gelince; bu, hem ilahî kaynaklı hem de kadın – erkek cinsiyet karşıtlığı ilişkisinin verisidir. Bütün bu bildirdiklerimizin sonucu olarak, sağlıklı toplum, 'ilahî sevgi' ile 'korku'ya, kadın - erkek birlikteliğine ve hor görülerek tahrib olunmamış doğayla uyum içinde yaşamağa dayanır. Kısacası, sağlıklı toplum, âdil nizâma esâslanmıştır. Adil nizâmsa, herkesin üstüne düşen yükümlülüklerin bilincinde bulunmasını gerektirir. Bu nizâmın aksadığı hâllerde, en büyük kötülük demek olan sömürü başgösterir. Sömürünün, suiistimâlin ilk örnekleriniyse ailede, öncelikle karı - koca ilişkilerinde, özellikle de erkeğin, kadınına karşı yükümlülüklerini aksatmasında görürüz. Bilâhare sömürü ile suiistimâl, daire daire, çenber çenber öteki toplum katmanlarına doğru genişler. Tarihimizin çürük tahtası da tam bu yerdedir: Toplumun özellikle şehirleşmiş kesiminde kadın erkek ilişkilerinde yaşanmış fecîi sakatlıklar. Bir kere, kadın ile erkeği, haremlik ile selâmlık biçiminde birbirinden koparılmış, tecrît olunmuş iki ayrı dünyaya hapsetmek, bahsettiğimiz güvenilirlik ile sâdıklık esâslarını zedelemiştir. Erkeğin, erkekle yaşadığı ortamda bu iki esâs tam teşekkül edemez. Edemeyince de, kadın -erkek birlikteliğinin yol açmasından korkulan fuhuş ile zinâ dahî asla önlenemez. Bunun önlenmesinin tek yolu Allah korkusu ve güvenilirlik ile sâdıklık duygularının baştan beri kişiye aşılanmalarıdır. Ne var ki aşılama, yalnızca telkînle başarılamaz. Hayat, insana sınavdır. Aşılanan, kadın - erkek birlikteliğinde yürüyen hayatta yeşerip serpilebilir. Dağa çekilmiş münzevî yaşayışın pek bir kıymetiharbiyesi yoktur. İş, uzleti her bakımdan toplum ortamında yaşamaktır 1: Hz Muhammed'n, anneyi babaya üçe bir oranda üstün sayması ve cenneti annelerin ayakları altında olduğunu bildirmesi, iddiamızın kanıtlarındandır. 2: Hâmil(e): Yüklü, yüklenmiş, taşıyan, götüren.
Sayfa 337Kitabı okudu
·
25 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.