Kalıyor seni görmek. Bu görmek, görüşmek deyimi senin. Bi tuhaf, bi tedirgin. Bana öyle geliyor ki sen beni ''görmek'' istemiyorsun. İşte oraya gelmeme engel ya da sebep olan asıl bu. Gelicem, kahveni, cıgaranı içicem, sonra da iyi akşamlar, iyi geceler, sayın bayan, sayın bay deyip boynumu kırıp gidicem; otele ya da bir gecekondu yatağına. Allah kahretsin, bunu düşündükçe geberesiye tiksiniyorum dünyadan. Ama gerçek bu. Senin bunu değiştirmeye arzun yok. Benim de bunu istemeye hakkım yok! Geleneği, yasayı, alışkıları böyle oturtturmuşsunuz bir kez. Öyle ya Tanrı hazretleri bana soracak değildi herhal. Ölümü bir kurtarıcı saydığım anlar bunlar. Bu kadar azap neye? Ne halkımın sevgisi, ne görev, sorumluluk duygusu buna baskın gelemiyor. Senden de umudu kestim. Ne umudu be! Hakkım yokken umut neye?