"ŞİMDİYE AİT DEĞİLİM BEN.."Ayhan'ım,Zafer 'i arıyorum.
Ya da Zafer belki de ismim..
Kaybedilmiş kavgaları yeniden kazanmak için..
Sırtımda dayanılmaz bir ağrıyla, Iskenderun'da, bir otel odasında..
Ya da Adana -Antep arası sefer yapan eski bir otobüste..
Insanların ortasında ama yapayalnız, onu mu arıyorum kendimi mi?..
Içimde dalga dalga büyüyen intihar mı devrim mi ?
Geçmişimi kaybetmişken geleceğimi bulamıyorum.
Bildiğim tek bir şey var; artık dünyaya sığamıyorum..
Çözdüğümü sandıkça zorlaşan bir bilmecenin tam ortasındayım.
"Şimdiye ait değilim ben. Sonsuzluğa varmalıyım.."
Tanrı olmaya çalışırken Tanrı'dan sürekli yardım isteyen çaresiz, ölçüsüz bir adamın, tutkularının sınırsızlığında yuvarlanışının hikayesi.
12 Mart sonrası.
Kurulan yarı askeri bir yönetim, kırpılan özgürlükler, insanlığın yüz karası olarak hatırlanacak idamlar, işkenceler, kaybolan (!) insanlar.. farklı bir zaman diliminden yüreğimize ulaşan hikayeler..
Mekan olarak baş rolde Iskenderun var.
Derin karakter tahlillerine pek rastlamadım. Buna rağmen diyaloglardan oldukça keyif aldığımı söyleyebilirim. Bu okuduğum ikinci kitabıyla net olarak anladım ki, yazarın dilini çok beğeniyorum. Kurgu, sonlara doğru vurucu hâle gelse de tuhaf bir şekilde kendini okura bağlayan satırları var.
1985 yılında hem Orhan Kemal Armağanı'na hem de Madaralı Roman Ödülü'ne layık görülen kitap ,içerisinde oldukça zengin etnik ve kültürel motifler barındırıyor. Iskenderun bu anlamda çok başarılı bir seçim olmuş. Farklı karakterler, inançlar, hayatlar çok keyifli bir şekilde iç içe boy gösteriyor.
"Ben hep Ayhan 'dım, hiç Zafer olmadım.."
Keyifli okumalar..:)