Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

97 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Oscar Wilde'ın okuduğum 3. kitabı olduğu için öncelikle yazardan ve yazarın hayat görüşünden bahsetmek istiyorum, çünkü hakkında artık oturmuş düşüncelere sahibim. Daha sonra ise, bir senaryo olan "Önemsiz Bir Kadın" isimli bu kitaptan ve kitabın konusundan bahsedeceğim. O'Flahertie Wills Wilde - bildiğimiz adıyla Oscar Wilde - edebi hayatına şiirler yazarak başlamıştır. Yazdığı ilk şiirler dönemin eleştirmenleri tarafından "zehirli mantar" ve "parazit" gibi ifadelerle tanımlanmıştır. Bunun sebebi, hiç kuşkusuz onun feminen görüntüsü ve aşk kavramının diğer şairlerden biraz daha farklı olmasıdır... Bütün eleştirilere karşın, ün kazanmaya devam eden Wilde, giyim tarzı ve yazdıkları sebebiyle 1895 yılında "ahlaksızlık suçlamasıyla" hapis cezasına çarptırılır. Yazarın hapse girmesinin ardından çocukları soyadlarını değiştirir ve bu durum yazarı oldukça sarsar. Fakat Oscar Wilde bile hapisten çıktıktan sonra Sebastian Melmoth takma adını kullanmak zorunda kalır... O dönemin toplum baskısının ne kadar güçlü olduğunu rahatlıkla görmüş olduğunuzu düşünüyorum. Bu noktada birkaç soru sormak gerekir: -Ahlak nedir? -Ahlak, genel bir tabir midir, kişiden kişiye değişiklik gösterir mi? -Ahlaki değerlerimizi kim belirlemektedir? -Ahlak kavramı, toplumdan topluma değişen bir olgu mudur? -Ahlak kavramı zamanla değişen bir olgu mudur? -"Ahlaksız" olarak nitelediğimiz kişilerin ahlaksız olduğuna kim karar vermektedir? İşte Oscar Wilde'ın hayatı boyunca karşı olduğu olay da tam olarak budur. Belirsizliklerle dolu olan ve binbir rengin olduğu dünyada, hangi rengin siyah hangi rengin yeşil olduğunu kim belirlemektedir? Tanımlamaları kim yapmaktadır? İsimleri kim vermektedir? Oscar Wilde, hayatımda okuduğum en iyi romanlardan biri olan Dorian Gray'in Portresi'nde "TANIMLAMAK, SINIRLAMAKTIR." demektedir. Adeta iki kelimeden oluşan bir hayat felsefesidir bu cümle aslında. Yıllarca üzerine düşünülebilecek ölçüde güzel bir cümledir. Hayatımızda neleri tanımladığımızı ve neden o tanımların dışarısına çıkamadığımızı iyi düşünün. Bizi kim kısıtlıyor? Kim bizi tanımlayarak sınırlıyor? Sınırların ötesine neden geçemiyoruz? Oscar Wilde biz daha bunları düşünürken bir adım daha ileri giderek, insanın dahi kendisini tanıyamayacağını ifade ediyor. Diyor ki: "Yalnızca sığ insanlar kendilerini tanır." İnsan bile kendi tanımını yapamazken hangi davranışlarımızın ahlaki, hangi davranışlarımızın ahlak dışı olduğuna nasıl karar verilebilir? Şu dünyada bilmediğimiz o kadar çok şey var ki... Hep bilmek ve öğrenmek uğruna amansızca çaba gösteriyoruz. Bilinmezlerle dolu olan dünyayı, tanımlamak, dolayısıyla anlamak istiyoruz. Fakat bunu yaparken, eğlenmeyi ve mutlu olmayı unutuyoruz. Bu noktada Wilde diyor ki: “Bilmek her şeyin sonu olur. Çekici olan bilememektir. Sis her şeye harika bir güzellik katar." İşte Oscar Wilde böyle bir yazardır. Tanımlama yapmaktan nefret eder; fakat eserlerinde bolca genellemeler yaparak tepki toplamaktan çekinmez. Aslında genelleme yapmak da bir nevi kısıtlamak, sınırlamaktır. Fakat Wilde öyle düşünmüyor olacak ki, eserlerinde tanım yapmaktansa insanları kabul etmeyecekleri genellemelerin içerisine sokmayı tercih etmiştir. Nihayet kitaba gelecek olursak, yukarıda da belirttiğim gibi, kitap bir senaryo eseri. Roman olmadığı için okuması biraz daha zor ve zahmetli. Fakat konuya hakim olduktan sonra gayet akıcı bir şekilde ilerliyor. TRT tarafından eserin 1 saatlik seslendirmesi de internette mevcut. Ben dinlerken çok sıkıldım; ama ilgisi olanlar bakabilir. Oscar Wilde, Önemsiz Bir Kadın isimli bu senaryosunda, Victoria Devri'nde insanların verdiği klasik davetlerden birine konuk ediyor bizi. Tabii Wilde bolca toplumun ikiyüzlülüğünü ve hiyerarşik düzenini eleştiriyor. Konu, oldukça basit ve Yeşilçam filmi havasında. Hatta Yeşilçam'ın da bu eserden bir hayli etkilendiğini düşünüyorum. Okuduğunuzda gözünüzden kaçmayacak detaylar olduğunu göreceksiniz. Aslında kitabı başladığım gün bitirdim; ama içerisindeki aforizmalar o kadar muazzamdı ki, peş peşe 20 alıntı paylaşmaktansa, 2 gün daha beklemeyi tercih ettim. Çünkü aforizmaları hepinizin görmesini istedim... Oscar Wilde'ın acımasız genellemelerine kulak asmayacak ve onu 150 yıl önce yaşamış bir "ahlaksız" olarak görmeyecekseniz, mutlaka okumalısınız.
Önemsiz Bir Kadın
Önemsiz Bir KadınOscar Wilde · Karbon Kitaplar · 20194,349 okunma
··
3.585 görüntüleme
Kaan okurunun profil resmi
İki tip insan davranışı bulunuyor. Bunlardan ilki, güvende olmak isteyen ve bu nedenle sınırları olan bir dünyada yaşamaya yönelik bir davranış şeklidir. Bu davranışa uygun olarak insan, kendi üzerinde bir otoritenin varlığını kabul edip onu kendi dizaynlariyla kutsallastirir ve kendisine uzaklastirarak ulaşılmaz kılar. Bu otorite tarafından hayat hakkında hazır bir paket sunulmasını ister. Bu paketin de başat aktörü ise ahlaktır. İkinci tip insan davranışı; Aristo'nun Metafizik eserinin başında söylediği gibi "İnsan doğal olarak bilmek ister," doğrultusunda bilmekten haz duyan ve sürekli arayışta olan insan tipinin davranış şeklidir. Bu davranış şeklinde merak, ön plandadir. Meraka eşlik eden kankasi ise sorgulamadir. Sorguladikca prangalardan kurtulduğunu hisseden insan, rahatlar ve mutlu olur. Bir süre sonra ise gerçeği veya mutlak gerçeği bilmeyi arzular. Lakin Oğuz Atay'in bir kıtabinda ifade ettiği üzere "2×2= 4 olmayabilecegini görünce felsefeyi bıraktım," doğrultusunda belki felsefe ve sorgulamayi bırakmaz ancak gerçek denilen olgunun olmadığını fark eder. Yani, Nietzsche'nin perspektivizmi kapsamında değerlendirilebilecek bir olgu olduğunu anlar gerçek'in. Haliyle bundan çıkarılan sonuç da, uyulması gerekilen evrensel hazır yaşama paketleri yoktur. Nietzsche'nin dediği gibi yine "Ahlaksal olay yoktur, olayların ahlaksal yorumu vardır," doğrultusunda iyi ve kötünün, ahlakın ve tüm değerlerin insan ürünü olduğunu kavrar. Bir devrin ahlaksal yorumuyla bir başka devrin ahlaksal yorumu farklılık gösterir. Antik Yunan devrinde eşcinsellik ve birçok insanın Osmanlı'daki oğlancılık formatında yanına aldığı hemcins sevgililer olağan yani ahlaksal olarak geçerli görülürken, aradan yüzyıllar geçince aynı olay ahlaksal olarak geçersiz görülüyor. Tarihin önemli bir bölümünde haram, yasak ve büyük cezalara malolan zina davranışı günümüz dünyasında ahlaksal yorum olarak farklılık gösterir ve normal olmuştur. Bunun gibi daha birçok örnek verilebilir. Ayrıca aynı zaman diliminde farklı topluluklarda bile ahlaksal yorumlar farklılıklar gösterir. Bundan dolayı, insanlar önce kendilerine sonra da cevresindekilere ahlaksal yorumlarla sınırlar koyarak güvende bir dünyada yaşamayı arzularlar. Ancak bu arzu çoğu kez, kendi gibi düşünmeyen insanların hayatını zehir etmeye varır. Bundan dolayı yine Nietzsche ile bitirmek istiyorum "Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu odur." Biraz gevezelik yaptım. Ama incelemeni çok beğendim. Önemli konulara değinmissin. Ben de konu hakkinda fikrimi söylemek istedim. Emeğine sağlık Semih :)
2 önceki yanıtı göster
Semih Doğan okurunun profil resmi
Senin de emeğine sağlık Kaan. Bazen düşünüyorum da iyi ki çok yakın görüşlere sahibiz. Yoksa seninle tartışmaya girilmezdi :) Aniden cebinden ansiklopedik bilgiler çıkarıyorsun. Bilgi birikimin göz ardı edilemez. Teşekkürler katkın için...
2 sonraki yanıtı göster
Eminkolnikov okurunun profil resmi
Öncelikle açıklayıcı, süslü, karmaşık yazıların, anlamsız karşılaştırmaların olmadığı açık bir inceleme olmuş. Parmaklarınıza kuvvet... Sorduğun sorulara cevap vermeye çalışalım hocam. +Ahlak nedir? - Ahlak, kişinin etik anlayışının dışına çıkmaksızın bazen taklit bazen de bunların ardı sıra gelen anlayışının belirtisidir. Kişi için ahlak anlayışı kimi zaman sınırlarının ötesine gitmemeye özen gösterir, çünkü bazı duygular baskınlık gösterir. Buna sorumluluktan doğan korku, içsel bir vicdan etkisi bazen de menfaat çakışmasıdır. Kendi emeline göre oluşturulan bir ahlak anlayışı haz değil, acı verecektir. Bu başlarda kişinin kendi içinde menfaat çakışması ile git-gel yaşamasına vesile olsa da uzun süreli bir çekişmeye vesile olacaktır. +Ahlak, genel bir tabir midir, kişiden kişiye değişiklik gösterir mi? - Ahlak genel bir tabir değil diye düşünüyorum. Herkesin olaylara, olacaklara ve durumlara göstermiş olduğu tepkiler değişkenlik gösterir. Nitekim vicdan yoksunluğu olan birinin vermiş olduğu x tepkisi ile ahlaki değerlerinin sınırı olmayan bir başkasının tepkisi olaylara göre geride kalacaktır. İki tarafın da anlayışı yoksunluk olduğu halde tepkileri her halükârda değişkenlik göstermesi durumun durgunluğu itibariyle olurunu koruyacaktır. -Ahlaki değerlerimizi kim belirlemektedir? -Ahlak kavramında da değindiğim gibi kişinin kendisi belirlemektedir. Peki tamamiyle etkili diyebilir miyiz? Elbette hayır! Buna çevre, çevreden oluşan tepkiler, aile ve aileden oluşan tepkilerle birlikte kişinin bakış duruma zemin hazırlayacaktır. Yalnız şunu söylemek isterim; baskı arttığı sürece kişi için çıkmaza ve sonunda artan baskının sonucu değişen değerler ortaya çıkar. Onun için normal ancak toplum için aşırıya, ciddiyetsizliğe veya komik bir hale dönüşmesi gibi... -Ahlak kavramı, toplumdan topluma değişen bir olgu mudur? - Buna rahatlıkla evet demek mümkün. Farklı toplumların edinilmiş kültür seviyesi ve öğretilmiş etik anlayışı haz almakla eşdeğerdir. Bazı toplumlar için dinen kabul edilmeyen ve günah olduğu için reddedilen bir olgu varken, bazı toplumların buna rahatlık sergileyip bu olguyu ortadan kaldırması gibi. Ek olarak etik anlayışın kendi ahlak anlayışının haz ile birebir olduğunu söyleyen, arkasına sığınan ve diğer toplumları ötekileştiren kesim ahlaksız bir tutum sergilemektedir bence. Çünkü kendi ahlak anlayışıyla çalıştığı için bir başka topluma müdahale etmek, hor görmek ve yadırgamaya çalışmak ahlak kavramının o toplum veya bireyler için yok hükmündedir diyebiliriz. +Ahlak kavramı zamanla değişen bir olgu mudur? - Zamanla değişen, değiştikçe de kendini güncelleyen bir olgudur. Ancak doğuştan veya çevresel bir ahlak anlayışı zaman döngüsüyle de olsa yine özünü yitirmeyecektir. -"Ahlaksız" olarak nitelediğimiz kişilerin ahlaksız olduğuna kim karar vermektedir? + Güzel bir soru. Bence bunun bir "karar" mekanizması olmasından ziyade buna zemin hazırlamak bir o kadar yaftalanmada bulunan kişiler kadar ahlak dışı bir eylemin simgesidir. Genellikle toplumda çoğunluk bu kararı vermeye kendine üstlenmiştir. Oysa kişinin aklı ve sorgulayıcı yapısıyla böyle bir durumun gereksiniminden uzak kalacağı aşikârdır. Çoğu durumda belki geçerli değildir ama unutulmamalı ki, çakışan bir ahlak anlayışı onu minimize etmez. Kıssadan hisse bireysel gözüyle bakmak, toplum gözüyle bakıp peşine takılmaktan çok daha iyidir.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Çok güzel cevaplar vermişsiniz. Adeta röportaj yapmışım gibi hissettim :) Sorulara bu kadar ciddi ve düşünülmüş cevaplar verileceğini tahmin etmezdim ama bu durum beni fazlasıyla memnun etti. Hem cevaplarınız için hem de yorumun başında söyledikleriniz için teşekkür ederim.
2 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Faljeska okurunun profil resmi
-Ahlak nedir? #69940189 bilmiyorum öyle midir?hala düşünüyorum..
Semih Doğan okurunun profil resmi
Ahlak, davranış ve tutumlarla ilgili olduğu için Alper Canıgüz’ün ifadesi ahlaklı davranış olarak tanımlanabilir...
1 sonraki yanıtı göster
•Nur okurunun profil resmi
Wilde aksiyologmuş da haberimiz yokmuş
Semih Doğan okurunun profil resmi
Aksiyolog nedir tam olarak bilmiyorum ama tanımına baktığım kadarıyla Wilde için söylenebilecek doğru bir kelime :)
Sezen B. okurunun profil resmi
Yine güzel sorularınla renklendirdiğin güzel bir inceleme olmuş. Soruna genel bir yanıt vermem gerekirse kısa bir süre önce okuduğum Böyle buyurdu Zerdüşt'ten bir alıntı yapmak istiyorum. "Ahlakı yok edenler benim gözümde iyiler ve adillerdir: Ahlak içermez benim öyküm." Her ülkenin gelenek ve görenekleriyle bağlantılı ahlak sistemleri vardır. Onlara normal gelen şeyler bizde ahlaksızlık olarak tabir edilebilir. Bana göre de başkasının yaşam hakkına zarar vermediğim adil olduğum sürece her şey mübahtır.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. Kesinlikle aynı fikirdeyiz. Aslında ülkeler arasında hangi davranışların ahkalı hangi davranışların ahlaksız kabul ediliği konusunda bir karşılaştırılma yapılsa, ahlak kavramının içerisinin ne kadar boş olduğu görülecektir. Umarım bir gün hrkes tarafından görülür...
Neşe okurunun profil resmi
Elimdeki kitap bitince Dorian Gray’in Portresi’ni okumayı düşünüyordum. Bu eseri de listeye dahil edeyim o halde:) Elinize sağlık.
Semih Doğan okurunun profil resmi
Bu zaten basit bir kitap. Dorian Gray’in Portresi’ni okuduğunuzda hem Wilde ile ilgili yeterince bilgi sahibi olacaksınız hem de seveceksiniz bence. Teşekkür ederim. Bakalım siz okuduğunuzda neler hissedeceksiniz :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.