ÖçÖznellik ve düşmanlık!
İnebahtı Deniz Savaşı’nda Kutsal Haçlı İttifakında bir asker olan Cervantes Osmanlı’yla savaşırken sol elini kaybetmesinin ve İstanbul’da bir süre köle olarak yaşamasının intikamını bu eseriyle almış gibi görünüyor. Neler var bu tiyatro eserinde?
* Bir Osmanlı hünkarı ki haremindeki soylu bir İspanyol kadının ona olan aşağılamalarından, hormalamarından, küçük gören davranışlarından etkilenip ona aşık oluyor. Haremindeki diğer bütün kadınları yok sayıyor. Bu İspanyol kadının soyismini dahi kullanmasına izin veriyor, Hıristiyan kalmasına göz yumuyor, çocuklarının Osmanlı İspanyollar olmasını istiyor gönülden.
* Bir Osmanlı hünkarı ki hareminde saklanan bir çift İspanyol aşığın (kadın kılığına girmiş bir erkek ve kadın) foyaları ortaya çıkınca aşık olduğu kadının isteğiyle bu çifti özgür bırakıp üstüne üstlük Rodos’un yönetimini onlara bırakıyor. Hımmm... Ayrıca bu çiftin erkek olanının erkeklerin ne kadar üstün olduğunu görüp Muhammed’den ve Tanrı’dan onu erkeğe çevirmelerini istediğini, gerçekleşen bir mucize olduğu yalanına inanıyor safça! İşin ilginci devletin kadısı da bu durumun olabileceğine kanaat getiriyor. Neden? Hem kolaya kaçıyor hem de kadının da erkeklerle ilişkisi var! Eşcinsel kadılar diyarı Osmanlı! Eşcinselliği yargılamıyorum sadece dönemin şartlarında bunu Osmanlı’yı küçük düşürmek için kullanılmasına tepkim.
* Bir Osmanlı hünkarı ki savaşın bitip bitmeyeceğine bir vezirinin sözüyle karar veriyor. Bu arada hünkarın düşman elçilerini dinlememe huyuna da vurgu yapılıyor alttan alta kitapta. Görüldüğü gibi burnu havada bir hünkar Osmanlı hünkarı!
* Osmanlı yöneticilerinden ve büyüklerinden biri olan kadı, adaletsiz biri olarak gösterilmiş kitapta. O kadar adaletsiz, kolay kandırılabilen ve kötülüklerle dolu biri ki mahkumlardan bir Hıristiyanın fili konuşturabileceğinden tutun da tüm canlılarla konuşabildiğine dek inanıyor. Bu arada hayvanların kendisi hakkında be söylediklerine dair dedkoduları da merak ediyor. İşte müslüman ülke algısı! Çok yazık!
Övgüye değer taraf olarak ise Osmanlı hünkarının aşka olan hürmeti ve sadakati sayılabilir. Bir de Osmanlı sarayını ve çevresindeki şartları betimlemesi.
Dinlerin gizliden gizliye karşılaştırılması ve kendi dinlerini öven bir dille yazılan bu eser Cervantes’in edebi olarak ortaya koyduğu bir eserden ziyade din ve milliyet propagandası gibi olmuş kanımca. Elbette derinden derine daha etkileyici şeyler var olabilir ama hoşuma gitmedi. Edebiyat anarşist ve devrimci olmalıdır ama bir zalimi yererken kendi zalimini yücelten bir anarşistlik olmamalıdır bu tavır.