Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

446 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
26 saatte okudu
İncelemeye İrvin D. Yalom'un tarzını çok beğendiğimi söyleyerek başlamak istiyorum. Yakın zamanda Nietzsche Ağladığında'yı da okumuştum. Her iki eserde de yazar, tarihsel kişileri birbirlerine güzel bir şekilde bağlayarak diyalog üzerine bina olunan başarılı eserler ortaya çıkarmış. Diyaloglar üzerinden giden eserler insanı bir süre sonra sıkabilir. Ancak Yalom'un ele aldığı konuları, diyaloglarda ustaca kullanması okurda, merak, keşfetme hissi ve bilgi ediminden alınan evrensel zevki tattırarak bu olası olumsuz duruma meydan vermemektedir. Yazar bu diyaloglarda; felsefik, tarihsel, psikolojik konulara doyurucu şekilde yer vermektedir. Bunu yaparken okurun, kendisini salt bu konuların belirtilmek istendiği için edebi yönün es geçildigi 'olmamış' bir romanın içinde bulmasına da fırsat vermemiş. Nietzsche Ağladığında'ndan farklı olarak Spinoza Problemi'nde konu daha zengindir. Eğer tarih, felsefe, din ve psikoloji alanlardan en az birine karşı ilgiliyseniz kitabın çok hoşunuza gideceğini düşünüyorum. Kitabın kurgusu, iki farklı zaman diliminde seyreden bölümlerden oluşmaktadır. Bir bölümde, 17. yy Hollanda'sinda Bento Spinoza'nin hayatına, peşinden gelen bölümde ise 20. yy Almanya'sinda Alfred Rosenberg'in hayatına konuk olmaktayiz. Spinoza'nin bölümlerinde diyalogların taraflarindan birisi, Spinoza'nin ait olduğu Yahudi cemaatinden Franco Benitez; Rosenberg'in bölümlerinde ise psikiyatrist ve Alfred'in eski arkadaşı Friedrich Pfister'dir. Bu iki karakter de yazar tarafından kurgulanmıştır. Kitabın ismi ve yazarın yazım için hareket noktası ise, Nazilerin Hollanda'yi işgalinden sonra Spinoza'nin eserlerinin bulunduğu müzeye Alfred Rosenberg'in başkanı olduğu ve işgal edilen bölgelerde bulunan kitap ve diğer tür eserleri toplamakla görevli ERR birliğinin gelmesi ve birliğin başındaki subayın elinden çıkan bir belgede, kütüphanenin ele geçirilmesinin Nazilerin "Spinoza Problemi'ni çözmelerine yardimci olabileceği ifadesine yer verilmiş olmasıdır. _________________ Alfred Rosenberg, Nazi Partisinin ideologudur. Gençliğinde Rusya'da bulunmuş ve Bolşeviklerin düzeni yıkıcı bir unsur olduğunu görüp ileride Almanlar için tehdit olacağını düşünmüş. Bununla birlikte fikirlerini etkileyen başat aktör ise, Ari ırkın üstünlüğünü savunan ve bu yönde eser kaleme almış ırkçı Houston Stewart Chamberlein'dir. İleride ona öykündüğü bir eser kaleme almış ve bu eser ne kadar Hitler de dahil olmak üzere çoğu kesim tarafından anlaşılmaz olarak görülse de çok satılmış. Hitler ve partinin diğer önde gelen isimleriyle Münih'te tanışan Rosenberg, Hitler'in antisemitist fikirlerinin şekillenmesine katkı verdiği ifade ediliyor. Sıkı bir şekilde Aryan ırkının üstünlüğünü savunmuş, ırkın kanının başka ırklarla birleşerek 'kirlenmemesini', özellikle de Yahudi kanıyla, savunmuştur. Tarih boyu Aryan ırkın üstün uygarlıklar kurduğunu ancak aşağı ırktan Yahudilerin sinsice buraya nüfuz ederek uygarlıklari yıktığı gibi mantık dışı fikirlerin baş savunucusu olmuş ve bundan dolayı da Avrupa'daki tüm Yahudilerin başka ülkelere uzaklaştırılmasini savunmuştur. Bu konuda genç Rosenberg'i kendisinin ırkçı düşüncelerinden endişelenmeye başlayan iki hocasıyla girdiği muhabbette, hocalarından birisinin Rosenberg'e yönelttiği "madem aşağı ırk bu Yahudiler, nasıl oluyor da üstün ırk olan Aryanları her defasında alt ediyorlar" manasındaki sorusu oldukça anlamlı ve okurken tebessüm ettiren bir noktaydi. Çünkü mantıksal tutarlılığa sahip olmayan fikirlere zaman zaman kapılabilir insan. Hayatta karşılaşılan çeşitli sorunlar nedeniyle bir yere aidiyet duymak istenilebilir veya değişime karşı durulmak istenilebilir. Bu ve bunun gibi nedenlerden dolayı insan, ait olmak istediği topluluğun veya fikrin savunucusu olmaya başlar. Önce buna karar verdiği sonra topluluğun veya fikrin argümanlarina baktığı için de şartlanmış şekilde konuya eğilmiş olur. Haliyle de argümanlari şartlandığı kabullere uyarlamaya çabalar. Bu çabalar öyle yoğunluk kazanır ki insan kendisine alternatif bir tarih ve de gerçeklik kurgulamiş olur. Bu, onun etrafında bir fanus olarak konumlanır. Sürekli kendisi gibi insanlarla görüştüğü için de tek mutlak gerçeğin bu olduğuna inanmış olur. Bir gün biri çıkar ve fanusu, yönelttiği bir soruyla kırar ve insan o vakit kurguladığı gerçekligin ne kadar da çürük argümanlarin üzerine bina olduğunu fark edip sinirlenir ve kendini güçsüz, çaresiz hisseder. Rosenberg'in hocalarinin sorusuyla karşılaştığında yaşadığı gibi. Rosenberg bir Goethe hayranıdır. Hocaları da onu bu noktada yakalamak isterler ve Goethe'nin otobiyografisinden Spinoza ile ilgili bölümleri ezberlemeye yönelik ödev verirler. Yıllar içinde tanıştığı ve arkadaşı olduğu Freidrich'in de telkinleriyle Spinoza'ya ilgisi hiç kaybolmaz hatta gizli bir hayranlık duyar. Ancak aklına takılan temel soru ise Goethe gibi bir dehanın bir Yahudi olan Spinoza'dan nasıl etkilendiği ve neyinden etkilenmiş olduğudur. Rosenberg'in Freidrich'le olan diyaloglarinda ise yazarın psikiyatrist yönünün ortaya çıktığını görmekteyiz. Rosenberg hayatında iki defa psikolojik açıdan ciddi sorunlar yaşayıp hastanede yatmış. Bu bilgiyi Rosenberg'in küçük yaşta ailesini kaybetmesiyle bağlantı kurarak değerlendiren yazar, bir insanın hayatına bilinçli yönü kadar hatta daha fazla miktarda bilinçdışı yanının etkide bulunduğunu vurgulamak istemiştir. Buna göre ailesiz, yurtsuz bir insan olan Rosenberg bir yere veya insana karşı aidiyet duymanın özlemini duymaktadır. Nürnberg Duruşmalari'nda çark etmeyen ender insanlardan biri olup Hitler'i burada da savunup arkasında duran Rosenberg'in bu tavrının arkasında yatan etken belki de budur gerçekten. Ayrıca kitapta sık sık Rosenberg'in tutkuyla bağlandığı Hitler'in birincil kadrosuna bir türlü giremediği ve partinin üst kadrosu tarafından sevilmedigi ve fazla kaale alınmadığı bilgisi verilerek Rosenberg'in yaşadığı psikolojik sorunlar detaylandırılmaya çalışılmıştır. Nazilerin Hitler dahil üst kadro elemanlarının savaşın kaybedilmesinin hemen ardından intihar etmesiyle, Nürnberg Duruşmalari'nda mahkeme tarafından olayların baş sorumlusu olarak görülmesi üzerine Rosenberg hakkında yazar anlamlı şu kısa cümleyi yazmıştır: "Nihayet, nihayet Alfred iç çembere(birincil kadroya) girdi." ________________ Spinoza, Latince'de 'diken' ve 'dikenli'; Portekizce'de de 'dikenli bir yerden' manasına gelmektedir: 17. yy'da Hollanda'da yaşamış; liberal düşüncenin akla gelen ilk isimlerden olan ve insan hakları evrensel bildirgesinin de kendisinden etkilenilerek yazıldığı John Locke'u etkileyen, buna ek olarak ortaya koyduğu fikirlerle fiziğin Tanrısı Newton'i tahtindan indirerek konu hakkinda her şeyin bitmedigini aksine bilmediğimiz birçok şey olduğunu ortaya koyarak bilim dünyasında çığır açan Albert Einstein'in etkilendiği, büyük Alman şairi, yazarı ve düşünürü Goethe'nin hayran olduğu Benediktus Baruch Spinoza için oldukça manidar bir isim olsa gerek. Spinoza, tevrat konusunda ileri okumalar yapmıştır. Ancak aynı okumaları yapan diğer tüm insanlardan farklı olarak, kitaba akılcı şekilde yaklasmistir. Bunun sonucunda kutsal kitabın birçok çelişki barındırdigini ve haliyle bu kitabın Tanrısal olamayacağını ifade etmiştir. Kitabın barındırdığı mucizelerin ise gerçeklik barindirmadigini, yani bunların devrin insanlarının cehaletinden kaynaklandigini ve diğer açıdan ise devrin insanlarının konuşma ve yazma şekli olduğunu yani birer metafor olduğunu söylemiştir. Gerek Musevilik gerekse diğer dinlerinin insanbiçimsel tanrı tasavvur ettiklerini ortaya koyarak, kendisinin tanrı olarak adlandırdığının böyle olmadığını, Tanrının insana dair hislere sahip olamayacagini söylemiş; onu seven insanın ondan sevgi veya başka bir şey beklememesi gerektiğini ifade etmiştir. Nihayetinde ise Tanrının doğa, doğanın tanrı olduğunu söylemiştir. Bunla birlikte her şeyin doğal bir nedeni olduğunu, doğal yasaların her şeyin özünü oluşturduğunu, insanın da dahil olduğu nedensellige dayanan bir akışın olduğunu ifade ederek irade veya hür iradenin bir yanılsama olduğunu düşünmüştür. Mutluluğun ve gerçek bilginin, insanın 'Tanrıyı'/Doğayi/Doğa yasalarini kesfetmekten ve bunun için de aklını kusursuzlasmaktan geçtiği fikrine sahiptir. Hahamların ise bu konuda insanın önündeki en büyük engel olduğunu düşünmektedir. Çünkü hahamlar, insanları korku ve ümitle aklını kullanmaktan uzak tutuyorlar ve kendi konumlarının ve düzenlerinin devam etmesini sağlamaktadirlar. Bununla birlikte laikliği de savunan Spinoza'nin durduğu yeri şu alıntı çok iyi ifade etmektedir: "Ben sorgulamanın bir hastalık olduğuna inanmıyorum. Asıl sorgulamadan körü körüne itaat etmek bir hastaliktir." Keza kitaptan şu alıntılar da benzer şekilde oldukça anlamlıdır: * "Dinlerin olmadığı, bütün bireylerin Tanrıyı tecrübe ettikleri ve Tanrıya hürmet göstermek için akıllarını kullanabildiği bir dinin hâkim olduğu bir dünya hayal ediyorum." * "Akla sadık kalmanın Musevilik de dahil tüm dinleri ortadan kaldıracağını ümit ediyorum." Kitapta Spinoza, bu fikirlerini kendisine gelen iki kişiye anlatır ve daha sonra ağır bir aforoza uğrar; Yahudi cemaatinden kardeşleri de dahil olmak üzere kimseyle herhangi bir temas kuramayacak, yani cemaati tarafından yokmuş gibi algılanacaktir. Ancak iki kişiden birisi olan Franco, onun fikirlerinden etkilenmiş ve yıllarca ara ara yanına gelerek sohbet edeceklerdir. ________________ Kitabın iki karakteri farklı zamanlarda yaşamış olsalar da, iki benzer kutup arasında gitgeller yaptıklarını düşünüyorum, tabi kitap çerçevesinde değerlendirecek olursak. Gitgeller yapıldığı kutuplar; akıl ve bilinçdışı taraflaridir. Rosenberg; ailesizligin yarattığı bir baba ve aile özlemi ve köksüzlükten kurtulmanın oluşturduğu bir yere aidiyet duyma arzusunun olduğu bilinçdışının etkisinde kalmıştır. Spinoza ve fikirlerinin yer aldığı akıl tarafı ise güçsüz kalmıştır. Sonuçta da Nürnberg Duruşmalari sonucunda idam edilmiştir. Spinoza'nin bilinçdışı tarafını, her şeyi akılcı temelde almasının arkasında duygulara da bir özerklik tanıması gerektiğini işaret eden ailevi/cemaat bağlar oluşturmuştur. O ise aklı tercih etmiş ve bu doğrultuda yaşamıştır. Bundan dolayi cemaatinden aforoz edilmiş. Sakin ve çoğunlukla yalnız bir hayat geçirmiştir. Eserleri, kendisi yaşarken isimsiz olarak yayinlanmistir. Yine de yasaklanmış ama el altından satılmaya devam edilmiştir. Buna rağmen birçok büyük filozof tarafından yaşadığı dönemde hakkıyla anlaşılmamiştir. Nihayetinde ise sonradan anlaşılmış ve fikirleri dünya tarihinde önemli insanları etkileyerek yaşamıştır. İyi okumalar
Spinoza Problemi
Spinoza ProblemiIrvin D. Yalom · Kabalcı Yayınevi · 20131,813 okunma
··
1.019 görüntüleme
Medine okurunun profil resmi
Şu kitapla ilgili ilk defa bir incelemeye rastladım. İnanamıyorum! Hatta bugün aklımdan geçen şey " popüler olmayan çok güzel kitaplar var" idi. İncelemeyi ise uygun bir vakitte okuyacağım.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.