Gönderi

499 syf.
9/10 puan verdi
Yoksa hepimiz 'Hayalet'in içinde miyiz?
Daha önce Uçurum İnsanları, Beyaz Diş, Martin Eden ve Demir Ökçe ile Jack London keyfini yaşamış biri olarak 'Deniz Kurdu'nun da keyifli ve önemli bir okuma olacağı yönündeki beklentim netti ve bunun aksi olmadı. Jack London Jack London'ın metinlerini deneyimlerinden ve anılarından faydalanarak oluşturmuş olması, yaşamı/yaşamını damıtması beni çok etkiliyor. Bir yazarı elbette ona dair yazılan metinlerden daha kolay tanımak mümkün ama onu kendi metinlerinin içinde bulmak ve anlamak beni her zaman daha bir heyecana sürüklemiştir. Her Jack London okumasının bende yarattığı keyfin temel sebeplerinden biri de bu. Müthiş bir gözlemci gözlüğüne sahip London. Kurduğu cümlelerdeki başarısıyla o gözlemci gözlüğünü metni okuyan okurun gözlerine de takmayı başarıyor. Fark ettiklerimizden etkilenmemizin seviyesini artıran da bu olsa gerek. London kadın karakterleri konuşturmada da çok başarılı. Deniz Kurdu’nda Bay Weyden ile Brewster arasında geçen diyaloglarda Brewster’e kurdurduğu cümlelerde gerçek hayattaki bir kadını çok iyi hissediyorsunuz, o kadar içimizden. Elbette çevirmenin de başarısı göz ardı edilemez. London’a dair son söylemek istediğim şey; metinlerine eklediği ayrıntıların her zaman etkileyici olduğu. Deniz Kurdu’nda uzunca bir süre denizde geçen yolculuğun sonrası Weyden ve Brewster’i ‘Emek Adası’na ayak bastırdığında denizdeki devinimin ardından karanın sabitliğinin kahramanlar üzerinde yarattığı şok etkisiyle London'ın kahramanlarını yere kapaklaması en hoşuma giden ayrıntıydı. Deniz Kurdu Humphrey Van Weyden, yakın arkadaşı Charley Furuseth'i her cumartesi akşamı gitmek ve pazartesi sabahı dönmek şeklinde ziyaret etme alışkanlığına sahiptir. Gemi yolculuğuyla gerçekleşen bu ziyaretlerin en sonuncusunda, bir pazartesi sabahı Bay Weyden’in dönüş için bindiği 'Martinez' adlı gemi bir gemi kazası yaşar ve batar. Yaşanan bu kaza sonucu denizde savrulan Humphrey Van Weyden, içine düştüğü bu durumdan, Japonya'ya doğru fok avına giden ve kaptanının Kurt Larsen olduğu 'Hayalet' -ad manidar- adlı gemi sayesinde kurtulur. Kurt Larsen; materyalist, hedonist, güçlü, acımasız, sert, yabani, ahlaktan uzak, korkulacak bir adamdır; ancak kitaplarla zaman geçirme, okudukları üzerine düşünme ve bunları birileriyle tartışma duyarlılığına sahip bir yapıdadır. Humphrey Van Weyden ise; akademisyen, sanat ve edebiyat meraklısı, eleştirmen, nâzik yetiştirilmiş ve nâzik yaşamış, rahatına düşkün, zor işlerde bulunmamış, durağan, olaysız, sabit, güvenceli, iyi bir gelire sahip ve münzevi bir yaşam süren bir yapıdadır. Deniz Kurdu, farklı tipteki bu iki adam arasında oluşturulan kontrast ile Darwin, Nietzsche, Schopenhauer, Ömer Hayyam, Milton gibi insanların düşüncelerine de yer yer değinerek yaşama, yaşamaya, ahlaka, ahlaksızlığa, haklılığa, haksızlığa, güce, güçsüzlüğe, doğruluğa, yanlışlığa, insanlığa, aşka ve kısacası yaşamdaki varoluşsal pek çok sürece dair olan fikirsel tartışmalar merkezinde ilerliyor. Bu fikirsel tartışmalar okuyucuda o kadar güzel bir sorgulama ve düşünme süreci oluşturuyor ki Jack London bir bilge edasıyla parlıyor. Kurt Larsen ve Humphrey Van Weyden ikilisine ilerleyen sayfalarda yine bir gemi kazası sonucu Maud Brewster adlı kadın katılıyor. Bu andan itibaren Weyden ve Larsen arasındaki tartışmalara daha az olarak Brewster'da katılmış oluyor. Brewster, Weyden gibidir. Brewster daha çok aşk temasıyla metne girmiş bir karakter. Weyden ve Brewster arasında işlenen aşk temasında Weyden’in aşka ve kadına dair önemli tespitlerine, içsel konuşmaları aracılığıyla tanık oluyoruz. Burada aşka ve kadına dair içsel konuşmalar gerçekten etkileyici. Özetle söyleyecek olursak; Deniz Kurdu'nda Kurt Larsen, H. Van Weyden ve M. Brewster üçlüsünün yaşam karşısındaki felsefeleri üzeriden tartışmalarına, birbirlerini etkilemelerine ve etkileyememelerine tanık olarak yukarıda sözünü ettiğim varoluşsal süreçlere biz de okuyucu olarak katılmış oluyoruz. Kendinizi de dahil ettiğiniz zaman bu dörtlü arasında kim kazanacak sorusu daha cazibeli oluyor. Hayalet, Dalga, Sis, Emek Adası Olayların geçtiği geminin adının ‘Hayalet’ olması, sert dalgaların varlığı, sisin kapladığı denizler birer imge olarak tam da yaşamın tablosu olarak karşımızda duruyor. Yaşam ve kaos. Bazılarımız bunun farkında olmadan bununla mücadele ediyor; bazılarımız da bunun farkında olarak bununla mücadele ediyor. Kurt Larsen ve Humphrey Van Weyden de metindeki bu iki tarafın birer izdüşümü gibi. Emek Adası, Weyden ve Brewster'ın 'Hayalet'ten sonra düştükleri adaya verdikleri ad. Burada pek de mümkün olmayan -gerçek dünyada yaşamın dışına çıkıp kendimizi var etme isteğimiz gibi- hayatta kalmayı amaçlayan yeni bir yaşam mücadelesi verirler. Ancak ilerleyen sayfalarda 'Hayalet' -belki de gerçek dünyada bizim için yaşam- tekrardan ortaya çıkar ve kurtulma umutlarını yeniden 'Hayalet'e -belki de bizim gibi gerçek dünyadaki yaşama- bağlayarak mücadele etmeye devam ederler. Sonrası mı? Sonrası okumanız için Deniz Kurdu sizi bekliyor. İletişim, Çocuk Klasikleri İletişim Yayınları’nın 'Mutlu Prens'le başlattığı 'Çocuk Klasikleri' serisi beni heyecanlandırmış ve seriyi takip etme kararı almıştım. Bu seriyi hâlâ keyifle takip ediyorum, tavsiye de ederim; fakat seriye dair söylemek istediğim bir şey var. Jack London'ın Deniz Kurdu serinin on birinci kitabı. Kitap hakkında önceden bilgim olduğu için bunun bu seride yer almasına şaşırmıştım. Bu kitapla birlikte serinin kapaklarındaki 'Çocuk Klasikleri' yazısı da kaldırıldı. Yayınevine bunun nedenini sorduğum zaman 'kapak tasarımını biraz ferahlatsak ve bu klasikleri çocuk kitabı olarak sınırlamasak daha iyi olacağını düşündük' şeklinde yanıt almıştım. Yayınevi 'Dünya Edebiyatı' adı altında zaten London'ın Uçurum İnsanları', 'Beyaz Diş' ve 'Martin Eden' adlı eserlerini basmıştı. Sırf içerdiği macera açısından 'Deniz Kurdu'nu 'Çocuk Klasikleri' grubuna almak ne kadar anlamlı? Tartışılır. Kapaktan 'Çocuk Klasikleri' yazısı kaldırıldı ama iç sayfa künyede 'Çocuk Klasikleri' ifadesi kullanılıyor. Deniz Kurdu'nu 'Dünya Edebiyatı' serisinde basmış olmalarını tercih ederdim. Bu hem eserin ağırlığı hem de içerdiği işkence etme, adam öldürme sahneleri ve intihar düşünceleri gibi bazı yerleriyle çok da çocuk kitabı olmaya müsait değil. Son olarak; Otobiyografik yansımalar, kurt imgesi, Darwinist, materyalist, varoluşçu yaklaşım, deniz, vahşet, emek, aşk ve daha fazlasıyla Deniz Kurdu için tipik bir Jack London kitabı diyebiliriz. Jack London yaşamını kimseye ve hiçbir şeye bırakmayıp kendi elleriyle ve gerçekliği ile var etmiş bir yazar. Zor yaşamlarınızdan mı şikâyet ediyorsunuz? Jack London’ı tanıyın. Tanıyor musunuz? Öyleyse daha derine inin. Herkese iyi oku... Bir dakika. Şu gemi kazaları ile karakterlerin birbirini bulması durumu. Aklıma karşımıza çıkan insanların bir gemi kazası olabileceği düşüncesini getirdi. Saat? Saat çok geç olmuş. Bir dakika. Sizin de aklınıza bu gelmiyor mu? Neyse, neyse… Saat çok geç olmuş… Herkese iyi okumalar.
Deniz Kurdu
Deniz KurduJack London · İletişim Yayınevi · 20196bin okunma
·
77 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.