Dostoyevski'nin 1872 yılında yazdığı (yanılmıyorsam) 15. eseri... Kitap politik bir başyapıt niteliğindedir. Kitapta bir çok karakter olmasının yanında bu karakterlerin her biri 1800'ler Rusyası'nın farklı bir çok kesiminden farklı bir çok ideolojiyi yansıtmaktadır. En temel vurgulardan bir kaçı entelijensiya kesiminin halk ile olan çatışmaları, soylu-işçi(köylü) ayrımı, liberalizm, sosyalizm, marksizm, nihilizm, ateizm ve devrimcilerin ülke hakkındaki görüşleri ve çözüm önerilerini sunmalarıdır. Kitabı okurken kendime uzun süre söz konusu olan cinlerin kim olduğunu sormama karşın ancak bu sorunun cevabına yedi yüzlü sayfalara geldiğimde ulaşabildim. Son söz de belirtilen incelemelerde bahsedildiğine göre bu eserin dönemin Rus aydınlarına motivasyon sağlamak gibi bir amaca hizmet ettiği düşünülmektedir ve bu düşünce bu eseri daha da değerli bir noktaya eriştirmektedir. Kitaba başladığımda ilk 300 sayfaya kadar konuya adapte olmakta zorlandım. Çünkü bölüm ve kısım olarak ayrılan kitapta birbirinden farklı gibi görünen bir çok olaydan bahsedilmektedir. Ancak 300'lü sayfalardan sonra herşey daha bir yerli yerine oturmaya başlıyor. Ne kadar zorlansam da severek okuduğum bir eserdi. Okurken tüm Dostoyevski eserlerinde olduğu gibi Cinler'de de insan psikolojisinin derinliklerini ve hassasiyetlerini görmekten büyük bir mutluluk duymaktayım. Ve kitabı okumaya başlamadan önce ki siz ile okuduktan sonra ki sizin arasında belli noktalarda farklılıklar oluştuğunu gözlemleyebileceğinizi düşünüyorum.