1 Âşinâ-yı aşk olandan âh u zâr eksik değil
Keşti-i bahre dem-â-dem rûzgâr eksik değil
Deryâdaki gemiler hedefine varıncaya dek rüzgâra dâimâ muhtâçtır. Bunun gibi tevhîd-i hakîkî sâlikinde de deryâ-yı aslına yani vahdete ulaşıp onda yok oluncaya kadar aşk âh u zârı noksân olmaz.
2 Ol cemâl-i mutlakın aşkında artdıkça niyâz
Ol kadar nâz artırır bir gül-'izâr eksik değil
Zâtın cemâli, zuhûr ve taayyünâttan, kayıt ve ıtlaktan mutlaktır. Zâtın cemâlinin aşkı ve arzûsu âşıkta tecellî ettikçe ve niyâzı arttıkça gül yanaldı sevgilinin nâzı da artar. Âşık tevhîd-i sırfa erince maşûk ve mahbûb olur, niyâzı nâz olur.
3 Yeri cennet bakdığı dîdâr olursa âşıkın
Vech-i nûrundan am yakmağa nâr eksik değil
Sûret cennetleri mâsivâdır. Âşıkın Maşûk Hazretlerinden gayrıya nazarı ve şuûru olmadığından, bu gibi gayret ile mukayyed olan cenneti bakmak âşıka cehennem nârıdır. Cemâl nûru gayriyyeti kabûl etmediğinden Cenneti de mâsivâyı da yok eder. Hâsılı âşık zâttan başka cennet idrâk etmez.
4 Bu nişânı âşıkın, râhat ölür gam dirilir
Hayret-ender-hayreti leyl ü nehâr eksik değil
Aşılan nişânı, maşûk-ı hakîkî hazretlerinden gayrıya şuûru ve iltifâtı Olmayıp vahdet denizinde mahv ve müstağrâk olmak, dalgaların çokluğundan kurtulmaktır. İlk uyamşta (sahv-ı ewel) âşıka gam ve kesret verilir ise de yek vücûd olduğundan, fark ve temyîz ve asılda olmadığından hayrette olur. Çokluğun ne olduğunu bilemediğinden tahayyÜrde kalır (şaşkınlıktan kurtulamaz). Burası Ebû Bekri's-Sıddîk (r.a.)'ın "Rabbi zernifike tahayyuran./Yâ Rabbi, beni Sen'de hayret içinde bırak.” diye niyâz eylediği makâmdır.
5 Şem'-i aşka Mısriyâ yandır özün yok ol müdâm
Âşıka her yolduğun üstünde var eksik değil
Ey mürîd! Kendini vahdetin aşk şem'inde yakıp mahv et. Yolduk (mahv), vücûdun aym olmakla Hakkânî vücûd bulursun.
Sayfa 227 - H Yayınları