Ortaçağ İslam âlimleri Nevruz’un
başlangıcını, Nuh Tufanı zamanına dayandırır. 20. yüzyıl başlarında Batılı arkeologların Güney Mezopotamya’da yaptığı arkeolojik kazılar ve Sümer tabletlerindeki ifadelerle de desteklenen Tufan, günümüzden yaklaşık 4000-5000 sene öncesine tarihlendiriliyor. Mesûdî’ye (öl. 956) göre Tufan zamanın hükümdarı, aşağıda örneklerini vereceğimiz birçok Nevruz rivayetinin kaynağı olan Fars sultanı
Cemşîd’dir. Dineverî (öl. 895), Cemşîd’i
Nuh Peygamber’in çocuklarından Sâm’ın
torunu olarak belirlemiştir. Dineverî,
Yakûbî (öl. 897) ve Mesûdî, Nevruz
Bayramı’nın onun zamanında ilan edildiğini ortaya koyar. Farsların Güneş takvimine göre senenin ilk ayı Fervardîn’in ilk
günü Nevruz’dur. Dolayısıyla Nevruz’un
aynı zamanda Farsların yılbaşı günü olduğu da söylenebilir.
Öte yandan kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Nevruz, Farsların bilinen ilk bayramıdır. Câhîz (öl. 869), yine çok meşhur bir Fars bayramı olan
Mihricân’ın Nevruz’dan 1050 sene sonra
kurumsallaştığını aktarır. Ayrıca Yakûbî
ve Mesûdî’ye göre Nevruz, Farsların en
büyük bayramıdır. Mesûdî, Mısır coğrafyasının kadim halkı Kıbtîlerin Güneş takvimlerinin Farslarınki ile uyumlu olduğunu, yılın ilk ayının ilk gününün Mısır’da Kıbtî Nevruzu olarak anıldığını söyler. Yakûbî aynı bilgileri biraz
daha açarak Kıbtîlerin ilk gününde Nevruz Bayramı yaptığı ayın adının “Tût” olduğunu aktarır. Yakûbi’ye göre Mısırlılar dünyanın imarının Nevruz gününde
başladığına inanır. Câhîz, Fars hükümdarlarının Nevruz ve Mihricân bayramlarında en güzel giysilerini giyip süslenerek halkı tatlı dil ve güler yüzle meclislerine kabul ettiklerini anlatır. Diğer yandan Câhîz, Kisrevî isimli bir âlime dayandırarak verdiği bilgilerde Nevruz’la
birlikte yaşanıldığına inanılan gelişmeleri sıralar. Öyle ki Nevruz’un ilanından
itibaren krallıklar hâkimiyetlerini kurmuş; gümüş, altın ve diğer madenler ile
inci çıkarılmış; misk, amber ve farklı kokular ithal edilmiş; demirden aletler yapılmış; at ve diğer bazı hayvanlar evcilleştirilmiş; saraylar, evler inşa edilip imalathaneler kurulmuştur. Kisrevî’ye göre
Nevruz, Sâm’ın torunlarından Pervîz oğlu Keyhüsrev’in kral olduğu gündür. Bu
ifadelerden Nevruz’un Farslar için medeniyetin başlangıcını da sembolize ettiği anlaşılır.
Bîrûnî (öl. 1048) eski toplumların
takvimleri, bayramları ve önemli günlerini konu edindiği Geçip Giden Asırlardan Geriye Kalan İzler (el-Âsâru’lBakiye ‘ani’l-Kurûni’l-Hâliye) isimli eserinde Nevruz’a ilişkin pek çok bilgi ve rivayet aktarır. Nevruz etimolojisine dair,
efsanevî hükümdar Cemşîd’e dayandırdığı çok sayıda bilginin yanı sıra Fars tarihi dışına taşan bir ifadesinde Nevruz’u
Süleyman Peygamber’le ilişkilendirir.
Câhîz’in Güzellikler’de (el-Mehasîn) kısmen değindiği bu bilgiye göre, İslami bir
mezhep olan Haşviye’ye mensup birisi
el-Bîrûnî’ye şunları anlatmıştır: Allah, Süleyman Peygamber’i cezalandırmıştı. Bunun sonucunda Süleyman meşhur yüzüğünü ve dolayısıyla hükümdarlığını kaybetti. Yaptığı kötülükten pişmanlık duyup Allah’tan af dileyen
Süleyman’a hâkimiyeti 40 gün sonra iade edildi. Böylelikle Süleyman rüzgâra ve
kuşlara hâkim olma yetisini de geri kazandı. Sultan Süleyman, rüzgâra kendisini taşımasını emretti. Rüzgâr onu dinledi ve emrini yerine getirdi. Derken bir
kırlangıç geldi ve Süleyman’a “Ey Melik!
İçinde yumurtalarım olan yuvam vardı.
Rüzgârla yok olsun istemiyorum. Lütfen
rüzgârı geri çevir ve yuvamı bana ver”
dedi. Süleyman kırlangıcı dinleyip isteğini yerine getirdi. Bir süre sonra kırlangıç
gagasında taşıdığı suyla Süleyman’ın huzuruna indi ve suyu önüne serpti. Kırlangıç Sultan’a bir de çekirge ayağı getirmişti. Onu hediye olarak Süleyman’a bıraktı ve uçtu gitti. Süleyman’a hâkimiyetinin
iade edildiği güne Farslar “Nevrûz âmad”
(yeni gün geldi) dediler ve o gün Nevruz
olarak anılmaya başlandı. Bîrûnî, minik
kırlangıcın yaptıklarının da Nevruz’daki
su serpme ve birbirine hediye verme geleneğinin sebebi olduğunu söyler.
Bîrûnî’nin Cemşîd’e bağladığı Nevruz’la ilgili bilgilerden bir diğeri, günümüzde Anadolu’da da görebileceğimiz,
bayramlarda salıncak kurma geleneğine
işaret ediyor gibidir: Cemşîd, uçan arabasını edindiği gün ona bindi. Cinler ve
şeytanlar onu hava yoluyla bir gün içinde
Debâvend’den Bâbîl’e taşıdı. Bunun üzerine insanlar o günü bayram ilan etti. Ayrıca her sene Nevruz’da Cemşîd’in uçmasına öykünerek salıncaklara binip sallandılar.
Diğer yandan Bağdat’ta Mecûsî bir rahibin el-Bîrûnî’ye anlattıkları, Nevruz’un
yanı sıra şekerin tarihine de ışık tutar:
Kadim zamanlarda Nevruz’da insanların birbirlerine şeker hediye etme geleneği vardı. Geleneğin ortaya çıkma sebebi ise şöyleydi: Daha önceleri bilinmeyen şeker kamışı ilk olarak Cemşîd’in ülkesinde ve Nevruz gününde ortaya çıktı. Cemşîd, şeker kamışının sulu bir bitki olduğunu gördü. Sıkıp suyundan içti ve tatlı olduğunu keşfetti. Bunun üzerine şeker kamışının suyunun sıkılmasını ve ondan şeker üretilmesini emretti. Nevruz’dan sonraki beşinci gün şeker hazırdı. Böylece Nevruz’da insanların birbirlerine şeker hediye etmesi gelenek haline geldi.
Cemşîd, Nevruz günü bir kanun çıkararak eski tapınakların yıkılmasını ve
yerine yenilerinin yapılmamasını emretti. Bunun üzerine Allah ondan razı oldu ve halkına sağlık bahşetti. Cemşîd’in
halkı o kadar çoğaldı ki topraklarına sığmaz oldu. Buna karşılık Allah onun topraklarını üç katına çıkardı. Arkasından,
yine bir Nevruz gününde Cemşîd halkına yıkanmayı emretti. Bîrûnî’ye göre
Cemşîd’in arzusu halkın günahlarından
temizlenmesini ve felaketlerden korunmasını sağlamaktı.
Bîrûnî, Nevruz günü yıkanma geleneğini o günün su perisinin havayla buluştuğu kutsal gün olmasına bağlayanlar
bulunduğunu da aktarır. İnsanlar Nevruz sabahı, gündoğumu vaktinde kalkıp
bir kaba su doldurur ve kendilerini ıslatırdı. Böylelikle bir yıl boyunca kötülüklerden korunacaklarına inanırlardı.
Bîrûnî, insanların Nevruz günü yıkanmaları gibi birbirlerine su sıçratmalarının da yaygın bir gelenek olduğunu söyler. Bu geleneğin kökenine ilişkin
duyduğu bir bilgiye göre, Fars hükümdarı İranşâh zamanında uzun süre yağmur
yağmadı ve büyük kuraklık yaşandı. Ardından Cemşîd tahta çıkınca, günlerce
yağmur yağdı. Halk bu duruma çok sevindi ve yağmuru uğurlu buldu. Bu nedenle Nevruz günü insanların birbirlerine su sıçratmaları gelenek haline geldi.