Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ortaçağ İslam Âlimlerine Göre Nevruz
Günlerin 21 Aralık’tan itibaren uzamaya başlayıp gece ve gündüzün eşitlendiği 21 Mart’a verilen isimdir Nevruz. Kış boyunca dinlenen doğanın yavaş yavaş uyanıp bahar kıvamına girdiğinin müjdecisi olan Nevruz, değişik isimler altında da olsa tarım ve hayvancılıkla geçinen tüm kadim halkların toprağa bağlı hayatlarında büyük önem taşımıştır. Farsça “nev” (yeni) ve “rûz” (gün) kelimelerinin bir araya gelmesinden oluşan Nevruz, etimolojik izlerinden de anlaşılacağı üzere Fars/İran kaynaklı bir bayramdır.
·
1 görüntüleme
Epiktetos okurunun profil resmi
Ortaçağ İslam âlimleri Nevruz’un başlangıcını, Nuh Tufanı zamanına dayandırır. 20. yüzyıl başlarında Batılı arkeologların Güney Mezopotamya’da yaptığı arkeolojik kazılar ve Sümer tabletlerindeki ifadelerle de desteklenen Tufan, günümüzden yaklaşık 4000-5000 sene öncesine tarihlendiriliyor. Mesûdî’ye (öl. 956) göre Tufan zamanın hükümdarı, aşağıda örneklerini vereceğimiz birçok Nevruz rivayetinin kaynağı olan Fars sultanı Cemşîd’dir. Dineverî (öl. 895), Cemşîd’i Nuh Peygamber’in çocuklarından Sâm’ın torunu olarak belirlemiştir. Dineverî, Yakûbî (öl. 897) ve Mesûdî, Nevruz Bayramı’nın onun zamanında ilan edildiğini ortaya koyar. Farsların Güneş takvimine göre senenin ilk ayı Fervardîn’in ilk günü Nevruz’dur. Dolayısıyla Nevruz’un aynı zamanda Farsların yılbaşı günü olduğu da söylenebilir. Öte yandan kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Nevruz, Farsların bilinen ilk bayramıdır. Câhîz (öl. 869), yine çok meşhur bir Fars bayramı olan Mihricân’ın Nevruz’dan 1050 sene sonra kurumsallaştığını aktarır. Ayrıca Yakûbî ve Mesûdî’ye göre Nevruz, Farsların en büyük bayramıdır. Mesûdî, Mısır coğrafyasının kadim halkı Kıbtîlerin Güneş takvimlerinin Farslarınki ile uyumlu olduğunu, yılın ilk ayının ilk gününün Mısır’da Kıbtî Nevruzu olarak anıldığını söyler. Yakûbî aynı bilgileri biraz daha açarak Kıbtîlerin ilk gününde Nevruz Bayramı yaptığı ayın adının “Tût” olduğunu aktarır. Yakûbi’ye göre Mısırlılar dünyanın imarının Nevruz gününde başladığına inanır. Câhîz, Fars hükümdarlarının Nevruz ve Mihricân bayramlarında en güzel giysilerini giyip süslenerek halkı tatlı dil ve güler yüzle meclislerine kabul ettiklerini anlatır. Diğer yandan Câhîz, Kisrevî isimli bir âlime dayandırarak verdiği bilgilerde Nevruz’la birlikte yaşanıldığına inanılan gelişmeleri sıralar. Öyle ki Nevruz’un ilanından itibaren krallıklar hâkimiyetlerini kurmuş; gümüş, altın ve diğer madenler ile inci çıkarılmış; misk, amber ve farklı kokular ithal edilmiş; demirden aletler yapılmış; at ve diğer bazı hayvanlar evcilleştirilmiş; saraylar, evler inşa edilip imalathaneler kurulmuştur. Kisrevî’ye göre Nevruz, Sâm’ın torunlarından Pervîz oğlu Keyhüsrev’in kral olduğu gündür. Bu ifadelerden Nevruz’un Farslar için medeniyetin başlangıcını da sembolize ettiği anlaşılır. Bîrûnî (öl. 1048) eski toplumların takvimleri, bayramları ve önemli günlerini konu edindiği Geçip Giden Asırlardan Geriye Kalan İzler (el-Âsâru’lBakiye ‘ani’l-Kurûni’l-Hâliye) isimli eserinde Nevruz’a ilişkin pek çok bilgi ve rivayet aktarır. Nevruz etimolojisine dair, efsanevî hükümdar Cemşîd’e dayandırdığı çok sayıda bilginin yanı sıra Fars tarihi dışına taşan bir ifadesinde Nevruz’u Süleyman Peygamber’le ilişkilendirir. Câhîz’in Güzellikler’de (el-Mehasîn) kısmen değindiği bu bilgiye göre, İslami bir mezhep olan Haşviye’ye mensup birisi el-Bîrûnî’ye şunları anlatmıştır: Allah, Süleyman Peygamber’i cezalandırmıştı. Bunun sonucunda Süleyman meşhur yüzüğünü ve dolayısıyla hükümdarlığını kaybetti. Yaptığı kötülükten pişmanlık duyup Allah’tan af dileyen Süleyman’a hâkimiyeti 40 gün sonra iade edildi. Böylelikle Süleyman rüzgâra ve kuşlara hâkim olma yetisini de geri kazandı. Sultan Süleyman, rüzgâra kendisini taşımasını emretti. Rüzgâr onu dinledi ve emrini yerine getirdi. Derken bir kırlangıç geldi ve Süleyman’a “Ey Melik! İçinde yumurtalarım olan yuvam vardı. Rüzgârla yok olsun istemiyorum. Lütfen rüzgârı geri çevir ve yuvamı bana ver” dedi. Süleyman kırlangıcı dinleyip isteğini yerine getirdi. Bir süre sonra kırlangıç gagasında taşıdığı suyla Süleyman’ın huzuruna indi ve suyu önüne serpti. Kırlangıç Sultan’a bir de çekirge ayağı getirmişti. Onu hediye olarak Süleyman’a bıraktı ve uçtu gitti. Süleyman’a hâkimiyetinin iade edildiği güne Farslar “Nevrûz âmad” (yeni gün geldi) dediler ve o gün Nevruz olarak anılmaya başlandı. Bîrûnî, minik kırlangıcın yaptıklarının da Nevruz’daki su serpme ve birbirine hediye verme geleneğinin sebebi olduğunu söyler. Bîrûnî’nin Cemşîd’e bağladığı Nevruz’la ilgili bilgilerden bir diğeri, günümüzde Anadolu’da da görebileceğimiz, bayramlarda salıncak kurma geleneğine işaret ediyor gibidir: Cemşîd, uçan arabasını edindiği gün ona bindi. Cinler ve şeytanlar onu hava yoluyla bir gün içinde Debâvend’den Bâbîl’e taşıdı. Bunun üzerine insanlar o günü bayram ilan etti. Ayrıca her sene Nevruz’da Cemşîd’in uçmasına öykünerek salıncaklara binip sallandılar. Diğer yandan Bağdat’ta Mecûsî bir rahibin el-Bîrûnî’ye anlattıkları, Nevruz’un yanı sıra şekerin tarihine de ışık tutar: Kadim zamanlarda Nevruz’da insanların birbirlerine şeker hediye etme geleneği vardı. Geleneğin ortaya çıkma sebebi ise şöyleydi: Daha önceleri bilinmeyen şeker kamışı ilk olarak Cemşîd’in ülkesinde ve Nevruz gününde ortaya çıktı. Cemşîd, şeker kamışının sulu bir bitki olduğunu gördü. Sıkıp suyundan içti ve tatlı olduğunu keşfetti. Bunun üzerine şeker kamışının suyunun sıkılmasını ve ondan şeker üretilmesini emretti. Nevruz’dan sonraki beşinci gün şeker hazırdı. Böylece Nevruz’da insanların birbirlerine şeker hediye etmesi gelenek haline geldi. Cemşîd, Nevruz günü bir kanun çıkararak eski tapınakların yıkılmasını ve yerine yenilerinin yapılmamasını emretti. Bunun üzerine Allah ondan razı oldu ve halkına sağlık bahşetti. Cemşîd’in halkı o kadar çoğaldı ki topraklarına sığmaz oldu. Buna karşılık Allah onun topraklarını üç katına çıkardı. Arkasından, yine bir Nevruz gününde Cemşîd halkına yıkanmayı emretti. Bîrûnî’ye göre Cemşîd’in arzusu halkın günahlarından temizlenmesini ve felaketlerden korunmasını sağlamaktı. Bîrûnî, Nevruz günü yıkanma geleneğini o günün su perisinin havayla buluştuğu kutsal gün olmasına bağlayanlar bulunduğunu da aktarır. İnsanlar Nevruz sabahı, gündoğumu vaktinde kalkıp bir kaba su doldurur ve kendilerini ıslatırdı. Böylelikle bir yıl boyunca kötülüklerden korunacaklarına inanırlardı. Bîrûnî, insanların Nevruz günü yıkanmaları gibi birbirlerine su sıçratmalarının da yaygın bir gelenek olduğunu söyler. Bu geleneğin kökenine ilişkin duyduğu bir bilgiye göre, Fars hükümdarı İranşâh zamanında uzun süre yağmur yağmadı ve büyük kuraklık yaşandı. Ardından Cemşîd tahta çıkınca, günlerce yağmur yağdı. Halk bu duruma çok sevindi ve yağmuru uğurlu buldu. Bu nedenle Nevruz günü insanların birbirlerine su sıçratmaları gelenek haline geldi.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.