Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Haziran Ayı Hikaye Etkinliği
"Gerçeği bilenler ile onu sevenler hiçbir zaman eşit değildirler." Gerçeği bilenler mi,yoksa onu sevenler mi? Eşit Çocukluğundaki günlerini düşününce içine sıkıntı çökerdi. Sıcak öğle sonraları,ipe dizilmiş çamaşırlarının kurtulduğu bomboş sessiz sokaklar,dilleri dışarda bitkin dolaşan köpekler,sinek ve arı vızıltıları... Uyumak zorunda olduğu öğle uykuları,mızmızlanmasının yararı olmazdı,çabuk büyümesi için nasıl yemek gerekiyorsa uyuması gerekiyordu. Evin en seri yeri,üst kattaki hemen girişteki sol taraftaki pencereleri bahçeye bakan odaydı. Annesi ona yatağına yatırır,üzerine ince örtü örterdi. Önceleri perdelerini kapattığından oda loş olurdu."Dondurmam kaymak" diye bağıran yaşlı dondurmacı ikindinden sonra geçecekti,tam da uyanınca. Hem uyursa dondurmayı hak edeceğini söylerdi annesi, Berkay'a. Gözlerini hemen kapar, uyumaya çabalardı.Gözlerini kapatmaya çalıştıkça kuş seslerini duyuyordu. Kuşların birbiriyle konuşuyormuş ya da şarkı söylüyormuş gibi çıkardıkları sesleri dinlerdi. Neler söylediklerini merak ederdi. Evin çatısında yuvaları vardı,komşunun çatısında da vardı.Nereye baksa kuştu. Birde güvercinlerin sesleri duyulurdu. En çok sineklerin vızıltısı... Bir at arabası geçerdi ya da bir eskici sokaktan,tekerleklerinin kaldırımda çıkardığı sesten bilirdi. Uzun, sıcak,sıkıcı yaz günleriydi. Uyumamak için ne kadar dirense de sesler arasında dalıp giderdi. Çok şık olmasa da,ablası uyutmaya yanına gelirdi. Yanına uzanır,saçını okşayarak kısık masallar anlatırdı. Masallarında mutlaka,ayıcıklar, arabalar,gemiler olurdu. Birileri bir şeylerin daha güzel olması için uzaklara giderdi. Onlar,bir yerlere giden ama geri dönmek için gidenlerdi. Masalların sonunda gidenler döner,ayrılanlar birleşir,dillere destan masallardı bunlar. Gemili,arabalı masalları severdi de en çokta yolculuğa çıkan,bin bir güçlükle macera atlatan ayıcıkları yani ayıcıklar diyarını gezen küçük bir çocuğun masalını severdi. Ablası da en çok sevdiğinden sona bırakır, ballandıra ballandıra anlatırdı. Artık büyümüştü Berkay,ablasının ona masal anlatmasına gerek yoktu. Alışkanlık gereği ablası arada da olsa gelir masal anlatırdı. Berkay derdi ki, hep bebek masalları anlatıyorsun biraz da büyüklerin masallarını anlatır mısın?. Ablası derdi ki, aaa kuzucum sen benim gözümde halen minnak bebişsin. Biliyordu ablası ona şakacıktan diyordu bütün bunları... Başlıyordu ona bir masal bir hikaye anlatmaya. Masalın biri Keloğlan' dan diğeri hikaye ise Küçük Prens'ten ne çok sevmişti o zamanları şimdi büyüdü Berkay. Hâlâ masalları, hikayeleri seviyor, düşünüyordu. İnsan büyüyünce de kendi masalını veya hikayesini yazıyordu tüm olumsuzluklar peşini bırakmasa da... Hayatı çok çabuk değişti, çünkü büyüdü. Ne hikaye anlatan bir abla ne de sürekli uyuması için direten bir anne vardı artık, Zaman o kadar hızla değişiyordu ki,bir an da hayatı kaydı. Babası ve Berkay kalmışlardı hayatta. Akrabaları ziyarete geliyordu ama yanlarında fazla kalmıyordu, sadece geçmişi hatırlatmaktan başka bir işe yaramıyordu. Keşke diyorlardı arabanın sürücü koltuğunda sen olsaydın diyorlardı babasına çünkü o zaman ablası vardı, dikkatini dağınıktı ehliyetini bir ay içinde almıştı. İyi sürüyordu aslında ablası. Babası öyle demişti... Karşılarında dikkatsiz sürücü yüzünden kaza yapmışlardı. Hayal meyal hatırlıyordu Berkay, çünkü 5 yaşındaydı kaza yaptıklarında... Dedesi babasını suçluyordu. Çünkü oldu olası istenmeyen damattı. Kızı yerine damadı gitseydi diyordu dedesi. Berkay'ın yanında tabii ki acılı baba oda evlâdını kaybetmişti,anlıyordu Berkay ama düşünüyordu neden herkes gerçeği anlamak istemiyordu kimsenin suçu yok bu olayda olacakla öleceğe çare yoktu. Sürücü koltuğunda kimse olsa zaten ölecek. Babası annesini ve ablasını da seviyordu. Sonuçta biri evladı diğeri de hayat arkadaşı kaç yıllık... Dedesi Babasını affedecek miydi ? Hâlâ suçlamaya devam mı edecekti. Bilmiyordu. Belki bir ihtimaldi bütün bunlar... Berkay,dedesiyle babasını barıştırmayı düşünüyordu. Aslında anneannesi de kırgındı babasına ama yinede Evladından kalan iki hatıraydı kaybedemezdi. Ama dedesi inatçıydı bir türlü barışmak istemiyordu. Bir gün plan yapmışlardı hep beraber yolculuğa çıkacaklardı. Babası hariç dedesi Berkay ve babannesiyle birlikte... Dedesi buna sevinmişti. Olacaklardan haberi yoktu dedesinin çünkü aynı kazayı onlarda yapacaktı. Hiç kimseye bir şey olmayacaktı. Hepsi sağsalim kurtulacaktı. O an dedesi düşündü ya Berkay'a bir şey olsaydı. Babasına ne cavap vereceklerdi. Dedesi günlerce düşündü. Damatta suç yok, Eğer kaza bizim başımıza geldiği gibi olduysa anlattıkları doğruysa bunca küs kalmak olmazdı. Sonunda Barışmışlardı babasıyla dedesi mutluydular. İşte Gerçekler acıdır bazen kabullenmek gerekirdi. Gerçeği bilenler ve Berkay'ı sevenler hiçbir zaman eşit değiller..
··
70 görüntüleme
FatmaYıldız okurunun profil resmi
Kaleminize sağlık Büşra Hanım. Bir şeye kafam takıldı yalnız hikayedeki baba damatsa dede annenin babası olmalı onun eşi anneanne olmalı lakin siz babaanne diye bahsetmişsiniz.
L Büşra A. okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Fatma Hanım, hikayemi dikkatli okuduğunuz için, yeni farkettim siz yazınca, düzelttim. :)
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.