Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

275 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
5 günde okudu
Mezbaha No:5, 20 Yüzyıl Amerikan edebiyatının en başarılı isimlerinden biri olan Kurt Vonnegut’un en bilinen, en çok satan romanı. Sitede 360 kişi okumuş yaklaşık 190 sayfalık bu romanı. 60-70 binlerin okuduğu Zweig kitaplarıyla karşılaştırınca az geliyor biraz insana. Çeşitli nedenler vardır elbette, pahalı olabilir kitapları telif ücretinden dolayı, ya da Amerikan Edebiyatına olan önyargıyı kıramadığımızdandır belki. Belki de fazla baskısı yoktur, bakalım. 1975 – 2007 ve 2015’de olmak üzere üç kere yayınlanmış ülkemizde farklı çevirilerle. Bendeki versiyonu 2007 yılından, fazla beğenmediğimden çeviriyi (Bilim kurgu yerine hayal bilim diyor mesela) orijinalini bulup oradan okudum kitabı. 2015 çevirisini görmedim ama kitapta 100’den fazla geçen “So it goes” cümlesini “falan filan “diye çevirdiğini öğrenince ondan da soğudum açıkçası. Bugünlerde fazla takıyorum galiba çevirmenlere. Ama basit kitaplarda bile yapılan çeviri hataları ya da kötü cümle kurulması okuma zevkini mahvediyor tamamen ve yazardan soğuyoruz sırf bu yüzden. Neyse kitaba döneyim diğer konuları fazla zorlamadan. Zaten diğer incelemelere göz attıysanız ya da kitabın arkasından (Daha yeni fark ettim, burayı da oldukça eğlenceli yazmışlar:) bunun farklı bir roman olduğunu anlamışsınızdır. Açıklamaya çalışayım. Öncelikle bir nevi anı roman bu – Kurt Vonnegut’un İkinci Dünya Savaşında yaşadıklarını andırıyor bir nevi. Kurgu ağırlıklı tabii. Bu aynı zamanda bir savaş romanı oluyor dolayısıyla, türün klasiklerinden çok farklı ama. Savaş karşıtı roman diyelim o zaman. Ama sadece savaşı ya da karşıtlığını içermiyor ki? Dönem romanı? Ama hangi dönem, yazar kitap boyunca bir yıldan başkasına atlıyor. Bu bildungsroman olayını da geçersiz kılıyor bir parça. Nasıl yapıyor bunu peki, uzaylılar kaçırmamış mıydı onu? Hoop bilim kurgu, ama bir sürü de insan ölüyor kitapta. Hayat böyle ama ya da so it goes. Evet hayat gibi kitap da geçiyor bir şekilde. Oldukça keyifli bir anlatımı var Kurt Vonnegut’un. İkinci Dünya Savaşının en dramatik olaylarından birisi olan Dresden Bombardımanını oraya katılan askerlerin gözünden anlatıyor, kitabın yazılış amacı bu zaten. Ama bombardımanın kitaptaki yeri en fazla bir iki sayfa, toplarsak. Ben anlatıcı var kitapta, ilk bölümde bu anlatıcı Kurt Vonnegut, kitabın yazım öyküsünü anlatıyor. Daha sonra esas anlatıcı girip Billy Pilgrim isimli bir savaş gazisi optrometristin gözünden hayatı ve savaşı anlatıyor. Ama bu anlatıcıyı da rahat bırakmıyor yazarımız, kendisi de yaşamış olayları çünkü. Arada girip ben de orada şunu yapıyordum diyor ya da bir şekilde anlıyorsunuz hardal gazı ve gül kokusundan. İkinci bölümden itibaren bir o yana bir bu yana savrulup duruyoruz zaman ve mekan olarak. Karışık biraz evet, çünkü kendisini kaçıran Tralfamadoryanlardan hayatın her anının orada bir yerde durduğunu ve bizim istediğimiz an istediğimiz yere gidip bakabileceğimizi/yaşayabileceğimizi öğrenmiş Billy. Böyle olunca bir an Dresdendeki 5 No’lu mezbahadayız, bir an Tralfamadoryan hayvanat bahçesinde Billy ile birlikte sergileniyoruz, ya da hak ettiği değeri bulamamış bilim kurgu yazarı Kilgore Trout’un kitaplarından birini karıştırıyoruz. Böyle olunca da kitabı anlamak oldukça zorlaşı… saçmalamayın, bu kadarcık bir kafa karışıklığını bile kaldıramıyorsanız belki de doğru yerde değilsiniz en başından beri. Yazarın oldukça keyifli bir dili var daha önce söylediğim gibi, bilim kurgunun altın dönemleri henüz bitmiş ve feyz alıyor ustalardan, ama daha önce söylediğim gibi bu bir bilim kurgu kitabı değil tamamen. (Zaten kaçırılma olayının gerçek olup olmadığı muallak her şeye rağmen). Bolca ironi var romanda. Mesela, Billy Pilgrim’in o zayıf çocuğun o kadar insan etrafında ölürken savaştan sağ çıkması ve Dresden nüfusunun büyük bir kısmının öldüğü bir saldırıdan, ölümle bağdaştırılan bir mezbahada kurtulmaları. Onbinlerce sivilin eridiği Dresden Saldırısını haklı göstermeye çalışanlarda var kitapta. İnternette gezindiğimizde gerçek hayatta da bunların benzerlerini görüyoruz ama. Yine atom bombasını haklı göstermeye çalışan bir ABD başkanı görüyoruz arada. Savaşı normal hayatın bir parçası gibi anlatmış Vonnegut. İnsanlar ölüyor kitap boyunca sürekli, bazen tek tek , bazen binler halinde. Ama sonuçta hayat devem ediyor yine (Ya da diğer çevirmenin dediği gibi falan filan) Bundan başka, simgelerle doldurmuş yazar romanı. Bazı şeyler (İsa, Ölümler, Berber dörtlüsü,vb.) sürekli tekrar ediyor kitapta, bir şeyleri hatırlatıyor bize. Savaş ve ölüm ana temalar evet, ama zaman yolculuğu ve buna bağlı olarak özgür irade, bilim kurgu , ya da Amerikan rüyasının gerçekleşmesi de insanı düşündüren şeyler arasında. Sözün kısası “Mezbaha No:5” kesinlikle” overrated” bir kitap değil bana göre. En fazla bu kadar kısa bir kitaba bu kadar çok şey sığdırdığı için şikayet edebiliriz belki yazardan. Ya da Tralfamadoryanlar gibi hayatımızın neşeli günlerine bakıp kalan kısımları boş vermeye çalışırız. Ne de olsa hayat devam ediyor ve bizim yapabilecek hiçbir şeyimiz yok bununla ilgili.
Slaughterhouse-Five
Slaughterhouse-FiveKurt Vonnegut · Dial Press · 19991,508 okunma
··
751 görüntüleme
Anna K. okurunun profil resmi
Çok ilginç ve orjinal bir kitaptı. Güzel bir inceleme olmuş.. kaleminize sağlık
Erhan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler :)
Bu yorum görüntülenemiyor
Osman Y. okurunun profil resmi
Eline sağlık , epeydir alıp beklettiğim bir kitap ama sayende daha çok merak ettim. 1975 çevirisi bendeki , umarım iyidir ya da so it goes.. Savaş edebiyatını seviyorum , en çok da Alman Böll ve Rus diğerlerini , bunlardan biri de Ehrenburg. Okumadıysan tavsiye ediyorum , bu kitabı ve incelemeyi okumanı aramızdaki hukuka bakarak rica ediyorum :) #69339175
Erhan okurunun profil resmi
Ayıp ediyorsun, okurum tabii. Kitabı da bulabilirsem alırım. Çok teşekkürler :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.