Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

904 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
Ailesiyle birlikte hâlâ yurtdışında bulunan Dosto, Ebedi Koca'yı teslim etmesinin hemen ardından, edebiyat hayatının belki de en büyük yapıtı olmaya aday olan ve kafasında beş roman olarak tasarladığı "Büyük Bir Günahkârın Hayatı" için kolları sıvarken, eşi Anna'nın üniversitede okuyan kardeşi Snitkin'in yanlarına gelmesiyle birlikte üniversitedeki gençler arasında hızla yayılan yeni düşünceler ve özellikle nihilizm akımlarından geniş ve detaylı bir şekilde haberdar olur. Ancak, yeni düşüncelere karşı siyasi bir yergi olan Ecinniler'i yazmaya karar vermesinin en büyük nedeni, Snitkin'in de büyük bir hayranlık beslediği öğrenci İvanov'un, Neçayev ve dört adamı tarafından öldürülmesidir. Ecinniler'in çıkış nedeni belli olsa bile sadece yazılmasına neden olayın çevresinde yükselen bir yapıya sahip değil. Dosto, Öğrenci İvanov'un öldürülmesini anlatırken bir yandan da bu kitap nedeniyle kenara bıraktığı Büyük Bir Günahkârın Hayatı'nın belli bir kısmına, geçmişten beri kafasını kurcalayan düşüncelere, sorunlara ve çekişmelere de bu kitapta yer vermiştir. Suç ve Ceza ile direkt olmasa bile dolaylı bağlantılar da mevcut. Ecinniler'de de tıpkı Budala'da olduğu gibi gereksiz uzatmalar, gelişime ve sonuca zerre etki etmeyen bazı karakterler ve olaylar sık şekilde bulunuyor. Mevzubahis sorunun Dostoyevski'de nedeni belli. Öte yandan Dosto'nun romanlarında konudan ziyade karakterler ve temsil ettikleri fikirler önemlidir. Pürdikkat odaklanılması gereken bana göre dört karakter var. Bu dört karakter ve temsil ettikleri düşünceler kavranıldıktan sonra, okur kitaptan yer yer aşırı kopsa bile anlatılmak istenen noktaların kaçırılmasının mümkün olmadığını düşünüyorum. Bu karakterler: Stavrogin, Pyotr Verhovenski, Şatov ve Kirillov. Ecinniler'in yazılma kararı sonrası bir kenara bırakılan ama bir kısmının da bu romana adapte edildiği Büyük Bir Günahkârın Hayatı projesinden ve Dosto'nun dini inancından bahsetmekte fayda var. Dostoyevski'de muhteşem bir bağnazlık örneği sayılabilecek İsa inancı mevcuttur. Bu romanda da geçen bir cümle, Sibirya dönemlerinde Dostoyevski tarafından bizzat kurulmuştur. Dosto, İsa diye birinin olmadığı net ve kaçınılmaz şekilde kendisine kanıtlansa bile İsa'ya inanmaya devam edeceğini söylemiştir. Anlaşılacağı üzere inancında zerre düşünce, mantık ve altyapı yoktur. Her şeyi geçtim, teoloji kökenli bir inanca bile sahip değildir. Zaten inancının herhangi bir temelden yoksun olması Dostoyevski'yi hayatı boyunca yoran ve aşırı zorlayan bir soruna neden olmuştur. Acaba kendisi tanrıyla birlikte olan bir İsa'ya mı yoksa tanrısız bir İsa'ya mı inanmaktadır? Bu sorun önemli. Çünkü romanda her iki seçenek de iki karaktere yüklenilmiştir. Büyük Bir Günahkârın Hayatı'nda ise kendi hayatına ve düşüncelerine geniş ölçüde egemen olan bir sorunu ele almayı planlar: Tanrının varlığı. Planladığı eserinde bir ateist inanç yoluna girip girip çıkar. İkinci kitapta ise manastırda yaşayan bir ermiş baş karakter olacaktır. Dosto'nun, Ecinniler'in kitaplaşmış hâlinde göremediği, sonradan dahil edilen ek bölümünden anlaşılacağı üzere ateist Stavrogin, ermiş ise Tihon'dur. Bu ek bölüm olmadan Stavrogin hakkında fikir yürütmek imkansız. Çünkü karakter tam bir muamma. Çevresine ve ailesine karşı davranışları Raskolnikov'u andırsa bile ek bölüm olmadan düşünce anlamında direkt bir bağlantı kurmak zor. Stavrogin ve Raskolnikov arasındaki ortak nokta her ikisinin de birer kural yıkıcı olmasıdır. Ama Dosto iki karakter arasındaki farkı çok güzel özetler: “Raskolnikov, inandığı vakit, inandığına inanıyor. İnanmadığı vakit de, inanmadığına inanıyor. Stavrogin, inandığı vakit, inandığına inanmıyor. İnanmadığı vakit de inanmadığına inanmıyor.” Verhovenski karakteri büyük ölçüde Neçayev üzerinden kurgulansa bile Petraşevski grubundan bazı isimlerin izlerini de taşır. Çarlık karşıtı, devrim yanlısı olan ve Dostoyevski'nin çizdiği portreye göre yeni fikirlerin karşılığı olan bu karakter özünde iktidar düşkünü bir karakterdir. Derdi toplum değil yeni düzende elde edeceği güçtür. Düşünce öldürülecek, aşk ve neden olduğu aile bitirilecek dolayısıyla mülk isteği de bitirilecektir. Bu dönüşüm sırasında ona göre ve tabii ki Dosto'nun yeni düşüncelere bakış açısına göre aslında öldürülecek tek şey dindir. Dünyanın sahibi tekrar insanlar olacaktır. Ancak Dosto'ya göre Verhovenski karakterinin bile kendinden daha yüksek bir güce boyun eğme ihtiyacı vardır. Verhovenski'nin boyun eğeceği yüksek güç ise Stavrogin karakteridir. Sibirya sonrası çarlığa ve İsa'ya inancı tavan yapan Dosto, tüm yerleşik fikirlerinin karşıtlıklarını bu karaktere yükler. Şatov karakteri ise gerçekte Neçayev tarafından öldürülen İvanov'dur. Cinayetin işlendiği yere çağrılma sebebinden tutun, öldürülme şekli ve cesedinin yok edilmesine kadar birebir benzerlik gösterir. Çocuğu olduğunda girdiği hâl ve durumlar Dostoyevski'nin hayatına aittir. Düşünce anlamında da Dostoyevski'ye en çok benzeyen karakter heralde Şatov'dur. Hayatı boyunca Dosto'nun kafasını en çok kurcalayan iki seçenekten biri olan 'tanrı ile birlikte olan İsa' seçeneğini karşılayan karakterdir. Tıpkı Dostoyevski'nin Petraşevski grubuna katılması gibi Şatov karakteri de farklı fikirlere kapılmış, bir gruba girmiş ve pişman olmuştur. Dosto'nun sosyalizme bakış açısında olduğu gibi, Şatov'a göre de sosyalizmin karşılığı ateizmdir. Şatov'a göre en güçlü ulus kendine özgü tanrıyı arayan ve bulandır. Diğer uluslarla ortak bir tanrı kabul edilirse bu ulusun gerileyişi ve yok oluşu olur. Bu nedenle, çare Rusya, der Şatov. Ee Avrupa ile ortak tanrıya sahip değiller mi, sorusu akla gelse bile, Dosto'nun taşıdığı en büyük inançlardan birisi de Avrupa'nın hıristiyanlığı medeniyet eşliğinde kirlettiğidir. Dosto'ya göre İsa inancının bozulmadığı ve kurtarıcı payesi biçilebilecek tek yer biricik Rusya'sıdır. Son olarak da Dostoyevski'nin tüm romanlarında bulunan sayısız karakterler arasında zirveyi zorlama potansiyeline sahip olan Kirillov'a gelelim. Yan karakter olarak tasarlanmasına rağmen tüm karakterleri bana göre ezip geçen Kirillov. Bir ateist olan Kirillov'a göre eğer şayet tanrı olsaydı her şey onun buyruğu neticesinde olurdu. Kendisi onun buyrukları hariç hiçbir şey yapamazdı. Eğer yoksa kendi iradesini ve bağımsızlığını kanıtlamanın tek yolu kendi yaşamına son vermesi gerektiğidir. Hayata nasıl girdiğine karar veremese bile nasıl çıkacağına kendisi karar verdiği ve uyguladığı an tanrı kendisi olacaktır. Dosto'nun tüm hayatının en kritik sorunundaki diğer seçenek, yani tanrısız İsa seçeneğinin karşılığı Kirillov'dur. Kirillov tanrıyı kesinlikle reddetse bile İsa inancı onda tastamam durur. Tıpkı İsa'nın çarmıha gerilmesi, insanlık adına kanını dökmesi gibi o da kendini çarmıha gerip, kanını dökerek diğer insanlara kapıyı açan kişi olacağını düşünür. Dosto'nun hayatı boyunca cebelleştiği en büyük sorunundaki iki seçeneğe denk düşen Şatov ve Kirillov karakterlerinin, Amerika'ya gidip sırt sırta uyuması ve Rusya'ya döndüklerinde bile dip dibe oturması da hoş bir ayrıntı olmuş. Son olarak Kirillov'dan şu alıntıyı da bırakayım: #75656372 Ecinniler romanı o dönem için pek bir şey ifade etmediğinden feci şekilde topa tutuluyor. Ancak yazıldıktan birkaç on yıl sonra bu romanın gelecekte olacaklar hakkında kehanet niteliğinde doğrular içerdiği anlaşılabiliyor. Ecinniler, iyi bir psikolog olan Dosto'nun öte yandan iyi bir sosyolog olduğunun da kanıtıdır.
Ecinniler
EcinnilerFyodor Dostoyevski · Türkiye Kültür İş Bankası Yayınları · 20195,5bin okunma
··
336 görüntüleme
furkan okurunun profil resmi
Kitapla bağlarımı koparmak üzereydim birkaç yeri toparlamış oldum.. İnceleme için teşekkürler!
Kaan okurunun profil resmi
Yine harika bir yazı olmuş hocam. Emeğine sağlık. Bayadir inceleme yazmiyordun ayrıca, özlemişim.☺ Dostoyevski'nin din konusundaki bagnazligi malum belirttiğin üzere. Bununla birlikte kitaplarında ateist karakterleri de çok iyi oluşturuyor. Bu nokta da beni hep Dostoyevski'nin bağnazlığının nedeninin her daim yanında gölge gibi gezmekte olan inancsizlikla arasına bariyer koymak istemesi olduğunu düşündürmüştür. Arada bariyerde delik açıp merakına ve mantığına yenilerek bakıyor ve karakteri oluşturuyor ama Tanrısız ahlak olmayacağı ve haliyle Rus halkının sonunun vehamete sürüklenecegini düşünmesi, onun hemen bariyerindeki deliği kapatmasina neden oluyor gibi geliyor. Tanrısız İsa'dan kasıt İsa'nın salt insan olması galiba değil mi bu arada hocam? Dostoyevski'de bu konuda net bir sey varsa, o da İsa galiba. Tanrıyı da bir yere sıkıştırırız mi demiş :))
Numan okurunun profil resmi
Çok teşekkürler hocam. Bana da öyle geliyor. Buradaki kötü karaktere bile yine ondan daha üstün bir güce boyun eğme özelliğini getirmiş. Oraya saplanıp kalmış. Bir türlü çıkamamış. Kafasındaki İsa simgesi salt bir insan değil gibi. Budala romanında biraz teolojiden beslenerek mucizelerine yer vermişti diye hatırlıyorum. Ama teolojiyle ilgisi yok Dosto'nun inancının. Yani tamam teoloji sayesinde duymuş İsa diye birini ama kendi iç dünyasına göre modifiye etmiş o figürü. Zaten hepsinde fena yanıldı. Bana net şekilde kanıtlasalar bile yine de bırakmam diyor bu inancı. Üstüne tartışmaya değecek fikirleri yok bu konuda yani. :D
3 sonraki yanıtı göster
FatmaYıldız okurunun profil resmi
İncelemelerinizde eserin öncelikli oluşu, karakter analizleriniz, benim gibi sıradan bir okurun farkedemeyeceği hususlara dikkati çekmeniz benim açımdan çok kıymetli. Okuma listemdeki kitapların sizin tarafınızdan yapılan incelemelerine denk gelmek ise paha biçilemez. Kendi adıma çok yararlı bir inceleme okuması oldu kaleminize sağlık Numan Bey.
Numan okurunun profil resmi
Düşünceleriniz için çok teşekkürler Fatma Hanım. Herkesin bir ya da birkaç tane diğerlerine göre daha fazla ilgilendiği, içselleştirdiği yazar, konu ya da tür olabiliyor. Dolayısıyla sıradan ya da sıradan olmayan okur gibi bir ayrım söz konusu değil bence. Yararlı olmasına sevindim. Tekrar teşekkürler.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.