Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ateş'ten Dursun' a güdümlü füze
Turan Dursun. 159. sayfada, Kur'ân ve hadîste geçen bazı mecazî anlatımları, kelimenin sözlükteki mânâsına göre değerlendiriyor. Bilmediğindcn değil, kasden böyle yapıyor ki Kur'ân'da Tann'nın, bir insan gibi düşünüldüğünü anlatsın ve böylece Kur'ân düşüncesi hakkında kuşku uyandırsın. Diyor ki: “Kur'ân'ın, Muhammed'in anlattığına göre: ”Tanrı'nın terazisi” vardır. Hem bu dünyada, hem de "Ahiret”te. Terazi, bildiğimiz bir tam aygıtıdır. Farsça bir . sözcüktür. Kur'an'da "mîzân" diye geçer. 16 kez. "Teıâzi" bir simgedir de. "Hak ve adalet”in simgesi. Çok "doğru tutulması" gerekiyor "adalet"'için. Böyle dedikten sonra Mâide Süresinin 64. âyetinin anlamını yazıyor! "Yahudîler: 'Allâh'ın eli bağlıdır ( sıkıdır)’ dediler. Kendi elleri baglandı ve söyledikleri sözden ötürü Ianetlendiler. Hayır, Allah'ın iki eli de açıktır, dilediği gibi (rızık)_ verir... *** Görüldüğü üzre âyette terâzi kelimesi geçmemekte, sadece "Allah'ın elinin açıklığından" söz edilmektedir. Kur'ân'ın amacı, Yahudîlerin sözünü kötülemektir. Onlar: "Allah'ın eli bağlıdır” yani Allah cimridir demişler, Allah da onların bu sözlerini reddederek Allah'ın elinin açık olduğunu, dilediği gibi vereceğini, ihsanda bulunacagını söylemiştir. Burada el tabiri, gerçek mânâda bir organ olan eli ifade etmez. Bu tabir, mecâz'î bir anlam taşır. İnsanlar eli bağlılık deyimini cimrilik anlamında, eli açıklık deyimini cömertlik anlamında kullanmışlardır. Allah da kendi sozlerini, insanların anlayacaklan kavramlar ve üslüplarla ifade etmiştir. Aksi takdirde insan ile Allah arasında iletişim mümkün olmazdı. Bu ifadeden. Allah'ın insanlar gibi elleri olduğu anlamı çıkmaz, Allah, gerçekte harflerden ve kelimelerden yüce olan sözünü, insanların anlayış düzeyine indirerek vahyettiğine ve sözleri de Peygamber'e doğrudan değil, fakat melek aracılığıyla verildiğine göre "Allah'ın eli açıktır” sözü, insanların kullandıgı cömertlik anlamındadır. Bundan maksat, Allah'ın eli olduğunu anlatmak değildir. Nasıl ki birinin cömertliğini anlatmak için "Onun eli çok açıktır" denilir. Bu sözden o kişinin eli değil, fakat cömertliği düşünülür. İşte âyetin anlatmak istediği de Allah'ın son derece cömert olduğudur. İnsanlar, cimrilik ve cömertlik kavramlarını "eli bağlı ve eli açık" deyimleriyle anlatırlar. Bu, tasviri ifadedir. Kur'ân da bu tasvîrî ifadeyi kullanarak Allah'ın cimri değil, cömert olduğunu belirtm‘ek üzre "O'nun iki eli de açıktır" demiştir. Bundan Allah'ın iki eli olduğu değil, fakat cömert olduğu anlaşılır. Nitekim falanın eli açıktır demek, gerçekten onun elleri uzanmış, açılmış demek değildir. Hattâ elleri, kolları olmayan cömert kimseler için de "eli açık" tabiri kullanılır. Çünkü bu deyim, gerçek anlamını kaybedip başka bir anlam kazanmıştır ki o da comertliktir. Işte "Allah’ın elleri açıktır" demek de Allah cömerttir, demektir. Cenabı Hak, insanların kavrayabilmesi için onların kullandıkları deyimi kullanmıştır. Allah'ın yüzü, yani, bacağı gibi tabirlerin esprisi de budur. Bu gibi tabirleri, maksadı dışına çıkarıp bunlardan Allah'ı bir insan gibi elli ayaklı düşünmek hatâdır. Dursun'un eleştiri konusu ettiği (s.159) Allah'ın elinde terâzi olduğundan söz eden hadîse gelince Buhârîde'ki ifade aynen şöyledir: "Yüce Allah buyurdu: 'Allah yolunda harca, yardım et ki sana da verilsin' ve buyurdu: 'Allah'ın eli doludur, gece gündüz sürekli vermek, O'nun elindekini eksiltmez (harcamakla hazinesi eksilmez).' ve buyurdu:" Gögü yeri yarattışından beri harcamasını düşünsenize, bu(harcaması) elindekini eksiltmemistir. Tahtı su üstündedir, elindeki terazi durmadan iner kalkar. (Buhari, Tefsir:1; Tevhid 19; Fethu' l-Bari: 13/395) Hattabi'nin de dediği gibi bu hadiste terazi, Allah'ın bol lütuf ve ihsân dağıtımını anlatan bir temsîldir. Bunu anlamayan, hiç edebiyat bilmeyen ümmî, incelik ve zerafetten yoksun kimseler olabilir. Bu zevkten yoksun insan, şöyle demekten çekinmez: 'Tanrının elindeki terazide bir bozukluk mu var?” Oysa hadis metninde "elindeki terazi durmadan iner kalkar" ifadesi yani sürekli olarak tartıp tartıp yaratıklara dağıtır, rızık verir, demektir. Ama bu verme de ölçüsüz, rastgele, başı boş değil; bir hesâb ile yapılmakta, tartılarak verilmektedir. Allah, herkese; ne miktar rızık vereceğini bilir ve her kula verilmesi gereken ölçüde verir. Her kula verilen, ölçülüdür, takdir edilmiş, ölçülmüş biçilmiş, tartılıp verilmiştir. Işte hadiste mîzân, yaratıklara verilenin başı boş değil, bir ölçü ve miktar ile verildiğini anlatan bir temsildir. Bunun anlaşılmayacak bir yanı yok. Ama bunu anlayabilmek için biraz zerâfet, edebî zevk gerekir.
·
14 görüntüleme
Serhat okurunun profil resmi
Yalnız kitabı okurken ben de Dursun'un verdiği ayete bakmıştım ama mizan kelimesinin geçmediğini fark etmemiştim. Çok tehlikeli adam bu Dursun sjwkwjw "... Aslında o da İslam‘ın tanrısının insani özelliklerle hiçbir zaman kıyaslanamayacağını bilmektedir. Çünkü Kur‘ân‘da geçen ve tanrıya atfedilen antropomorfik ifadeler, İslam filozoflarınca ince ayrıntısına kadar tartışılmıştır. Kelam İlmi konuyla yakından ilgilenmiştir. Ancak Dursun literatürde geçen antropomorfik tartışmaların hepsini görmezden gelmiştir. Düz mantıkla sıradan bir insan gibi Kur‘ân‘daki her ifadeyi, konunun arka planına inmeden, mecazi kastı anlamadan (anlamak istemeden) yorumlamaya çalışmıştır. Kendisi her defasında, her yazısında Arap Dili ve Belagati uzmanı olduğunu dile getirmiş, kimsenin Kur‘ân‘ı kendisinden daha iyi tercüme edemeyeceğini iddia etmiştir. Ama buna rağmen onun Kur‘ân‘ın üslubunu, dil sanatlarını, kısacası belagatini anlayamamış olması düşündürücüdür." Kaynak: Din Felsefesi Bağlamında Turan Dursun'un Ateizm'inin Kaynakları, İlyas Demir
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.