Ölümsüz gençliğin şövalyesi
Ellisinde uyup yüreğinde çarpan aklına
Bir Temmuz sabahı fethine çıktı
Güzelin, doğrunun ve haklının:
Önünde mağrur aptal devleriyle dünya,
Altında mahzun ve kahraman Rosinant'ı
Bilirim hele bir düşmeye gör hasretin halisine
Hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek
Yolu yok Don Kişot'um benim, yolu yok,
Yel değirmenleriyle dövüşülecek
....
Nazım'ın Don Kişot şiiriyle başlamak istedim ben de...
Kitabım YKY yayınlarından iki ciltlik bir eser Roza Hakmen çevirisi...
Pek tabi hem eser hem yazar hakkında pek çok şey biliyorsunuz benimkisi biraz tekrar etmek gibi olsa da her ikisi hakkında bir kaç kelam etmek isterim.
Miguel De Cervantes İspanyol yazar 1547 ile 1616 yılları arasında yaşamış, berber-dişçi bir babanın oğlu, yedi kardeşin dördüncüsü.
Kanının deli aktığı zamanlarda kız davası yüzünden düelloya girip adam yaralıyor cezası sağ elinin kesilmesi bu kararı duyunca kirişi kırıyor tabiri caizse kaçıp orduya katılıyor kendisi İnebahtı savaşına katılıyor akabinde savaşta sol kolundan darbe alıyor ve işlevini yitiriyor sol kolu artık siz buna ilahi adalet mi dersiniz ne derseniz deyin...
Sakatlığından dolayı ülkesine dönerken Türk korsanlar tarafından esir alınıyor arkadaşlar ve esirlik hayatı 5 yıl sürüyor sonunda kefareti ödenip serbest kalıyor kitap içinde gerek Türkler'den gerek Müslümanlar'dan sevgi dolu bahsetmese de uçlarda bir saldırı görmedim ben olana da saygı duydum.
Ülkesine dönerken kendisine yüzbaşılık verileceğini umuyor Cervantes lakin öyle olmaz ambar memurluğu görevi verilir "eh buda bi şeydir" deyip işe girişse de yazarımız bela başından eksik olmaz hesaplarda usulsüzlük saptanır mahkemeye verilir ve suçlu bulunur. Hapiste başlar Don Kişot'u yazmaya.
1605 yılında yazdığı ilk cilt ikinciye nazaran benim favorim. Bu arada İspanya'da Donki Hote diye telaffuz ediliyormuş ismi ama biz Türkiye'de Don Kişot diye söylüyor ve biliyoruz bu sebepledir ki ben 40 yıllık Don Kişot'umu Donki Hote yapamayacağım İspanya'ya yolum düşerse bir şeyler düşünürüz.
Yine bildiğiniz üzre eser pek çok esere esin kaynağı olmuş pek çok ünlü yazara da ilham vermiştir.
Asıl yazılış sebebi dönemin İspanya'sındaki büyük bir abartı ve inandırıcılıktan uzak olarak yazılmış şövalyelik kitaplarının kökünü kazımak ve bu çılgınlığa bir son vermektir. Amacını da büyük bir başarıyla gerçekleştirir.
Hümanizmin etkisinde yazılmış olan bir eserdir ve muhtevasında bunu mükemmel bir şekilde hissettirir.
YKY yayınlarından olan eserde girişte Şule Parla'nın bir yazısı mevcut gerek onu gerekse ön sözü okumanıızı şiddetle tavsiye ederim.
Don Kişot'u bilmeyen yoktur fakat Cervantes'i daha az insan bilir eser sahibinin önüne geçmiştir.
"Don Kişot'un babası gibi görünsem de üvey babası olan ben ...." diye devam eden ön sözün de Cervantes eserini koruyamayacağını isteyenin onu yerip isteyenin övebileceğini söyler. Bu eserine güveninden mi doğar yoksa giriştiği çetin mücadelenin bilincinde olarak ne dersiniz deyin savunma yapmıycam benim yerime eser konuşacak mı demek istemiştir bilemedim.
Bir Temmuz sabahı Alonso Quijano uyanır ve okuduğu şovalyelik kitaplarının tesirinde aklını az biraz kaçırmış vaziyette ( az biraz diyorum çünkü şovalyelik dışında hiçbir mevzuda akıl dışı konuşmaz yahut hareket etmez) şovalyeliğe soyunur aileden kalma paslı zırhı parlatır kağıttan miğfer yapar sıska Rosinante'ye atlar ve köylü Sancho Panza' yı da silahtarı olamaya razı eder.Akıllılıkta da delilikte de birbiriyle yarışan bu iki adamın yaşadığı maceralar ve akıl almaz olaylar anlatılır.
Hikayede ufak tefek kusurlar göze çarpar bunları ikinci ciltte kendisi de dile getirir telafi etmeye çalışır lakin ikinci ciltte de minik olsa da bir kaç kusur bulunur. Birinci ciltten sonra çok okunan kitabın sahte devamı yazılır başka bir yazar tarafından Cervantes biraz da bu sebepten on yıl sonra ikinci cildi yazar.
Sancho Panza konuşmalarıyla ve birbiri ardına sıraladığı ata sözleriyle insanı gülme krizine sokar. Bu arada Panza şişman demekmiş canım Sancho'ma ne kadar da uygun.
Delilikle dahilik arasına ince bir çizgi vardır ve Don Kişot'la Sancho Panza da bu çizgi üzerinde adeta dans ederler. Sancho'un valilik yaptığı zamanki konuşmaları da Don kişot'un öğütleri de duvara asmalıktır.
Platonik aşkı Dulsinia'dan söz etmemek olmaz. Don Kişot hiç görmediği bir sevgili yaratır kafasında ve ona ölümüne sadık kalır. Belki de aşkta en doğrusu budur. Seni üzemez seni terkedemez ve hayal edebildiğin kadar da güzeldir...
Arkadaşları binbir çabayla Don Kişot'u bu çılgınlıktan vazgeçirseler de doğruyu yapıp yapmadıkları konusunda ciddi şüphelerim var bizim delilik olarak gördüğümüz şey belki de o insanı hayata bağlayan ince bir bağdır.
Bu eseri benimle birlikte okuyan arkadaşlarıma teşekkürü borç bilirim.
Don Kişotluğun alemi yok sevgili okur okuyun bu kitabı :))