Zaman , can çekişirken ,
Akrep yelkovan , arasında ;
Bir adım öteye gidemezken geceden ,
Ay , ışığını çekerken sinesine ,
Yıldızlar çekilirken kuytu karanlıklara ,
Hüzün , bakır bir çaydanlıkta demleniyordu ,
Ve ben , son sigaramdaki dumanları da hapsediyordum içime ,
Saat on ikiyi beş geçiyordu .
Ekmek bıçağında dilimleniyordu ömrüm ;
Masum , yalınayak çocukluğum ;
Umudun kıyısından geçmeyen gençliğim ,
Ulu orta seriliyordu , harami sofrasına ,
Düş bahçelerim yağmalanıyordu ,
Herkes payına düşeni alıp giderken .
Bütün kimsesizliğimle ,
Bütün çaresizliğimle ,
Bütün çıplaklığımla , kalıyordum karanlığın koynunda ;
Üşüyordum ,
Tepeden tırnağa buz kesiyordu yalnızlık .
Saat on ikiyi beş geçiyordu .
Dişlerimle , şafağı sökmek isterken karanlığın göğsünden ;
Gün ağarıyordu saçlarıma ,
Tel tel ,
Raylarımdan çıkıyordum ,
Vagonlarım kopuyordu bir biri ardına ,
Savruluyordum ,
Bir cinayete kurban gidiyordum ,
Kaza süsü verilmiş ,
Faili meçhul bir ölüm biçiyordu terzi masasında ,
Bir tabuta çivileniyordum .
Saat on ikiyi beş geçiyordu .
Serkan Uçar