Son incelemem olabilir..:)"'İnadına Yaşamak' ve 'İnadına İnsan' oyunlarının yazıldığı günden beri büyük bir duyarlılıkla oynayan ve sahneden taşırdığı insan sevgisi ateşiyle her kesimden seyircinin kalbini ısıtmayı sürdüren, Ankara Sanat Tiyatrosu'nun eski oyuncusu değerli aktör Altan Erkekli bu gösterilere ait birkaç anısını anlatıyor:
HER ŞEYE RAĞMEN ONURLU YAŞAMAK
1996 yılında ülke acılar içindeydi Duyarlı insanlar bu acılarla birlikte bir umudun çıkışını arıyorlardı.
Tutuklu ve hükümlülerin onurlu direnişleri sonunda, Adalet Bakanlığı ve bazı duyarsız kesimler, insan onuruna yakışmayacak ölümleri birer birer tutukevlerinden ailelerine gönderiyorlardı. Suçlu olsa da, insanların bu şekilde toprağın altına girmesi yaşamın önündeki bir çelişkiydi.
Yaşamak, her şeye rağmen onurlu bir şekilde yaşamak, inadına yaşamak gerekiyordu."
.
.
Kitaptan ve yazardan önce, bu oyunu sahneye koyan Altan Erkekli'nin sözleriyle girizgah yapmak istedim incelememe. Sizi çok sıkmadan yazar ve kitap hakkında da bir kaç bilgi vermek istiyorum. Gerçi usta sanatçımız Altan Erkekli kısa ve öz anlattı aslında da ben de biraz bahsedeyim istiyorum.
.
.
.
A. Metin Balay, 1956 Bergama doğumlu. İzmir Koleji'nden mezun. Afs bursuyla bir yıl ABD'de bulundu, Yale Üniversitesi'nde tiyatro seminerlerine katıldı. ODTÜ Elektrik Mühendisliği bölümünde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi DTCF tiyatro bölümüne geçti. Lisans, yüksek lisans ve doktora öğrenimini bu okulda tamamladı. Devlet Tiyatroları ve AST'ta oyuncu ve yönetmen olarak çalıştı (Vasıf Öngören'in "Zengin Mutfağı ve Oyun Nasıl Oynanmalı, Bertolt Brecht'in" Komün Günleri", "Ana" ve "Yuvarlak Kafalılarla Sivri Kafalılar, Ömer Polat'ın" Aladağlı Mıho", "804 İşçi", Uğur Mumcu'nun "Sakıncalı Piyade", Ahmet Tümel'in "Akıllı Hayvanlar", Nazım Hikmet'in "Ferhat ile Şirin adlı oyunlarında). Pek çok oyun yazdı. Haliç Üniversitesi Konservatuvarı ve Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro bölümünde ders veriyor.
.
.
Buraya kadar sıkılmadan geldiyseniz kitaba geçeyim artık:). Kitap altı farklı oyundan oluşuyor. Hepsi de birbirinden anlamlı ve öğretici. Yer yer güldüren ve eğlendiren; yer yer de hüzünlendiren oyunlar. Zaten hayat da böyle değil midir?, yer yer üzer yer yer mutlu eder. Tiyatro da hayatı yansıttığı için, hayatın içinden doğduğu için ve yaşanmışlıkları konu edindiği için bambaşkadır sanat dalları içerisinde. Oyunları teker teker anlatmayacağım merak etmeyin:) "Okumanın ne anlamı kaldı o zaman?!" gibilerinden sitemler etmeyin sonra:).
İnadına Yaşamak bölümü; her türlü koşula ve engele rağmen insanların yaşama tutunma çabalarının anlatıldığı bölümdür. Çektikleri acılara rağmen "daha da kötüsü" olabilirdi düşüncesiyle hayatlarına devam eden insanların anlatıldığı bir bölümdür.
İnadına İnsan'da da din, dil, ırk ayrımına rağmen, önyargılar ve tüm yolsuzluklara rağmen dostlukla ve sevgiyle yaşamaya çalışan insanlar anlatılıyor.
Son olarak şunu da eklemek istiyorum. Bu oyun için 1999 da Dünya Tiyatrolar Günü'nde Van Emniyeti tarafından suç duyurusunda bulunulmuş. Ama Van Cumhuriyet Başsavcısı tarafından bu suç duyurusu reddedilmiş. Reddetme yazısı da şöyle: "Oyunların eleştiri yaptığını ve bunun da sanatın en temel işlevi olduğunu," yazıyor ve bu nedenle sanatın bölücü değil birleştirici olduğu yargısında bulunuyor.
Adaletin, özgürlüğün ve sanatın eskiden daha çok değer gördüğünün kanıtıdır bu.
İçinizi ısıtacak bu güzel öyküleştirilmiş oyunları okumanızı tavsiye ederim. Kitapla kalın:)..