Gönderi

Gözlerimi kırpsam, sonsuza kadar damlayacakmış gibi o yaşlar.. Acısından gülümser mi insan? Kırık tebessümlerimde kaç kişiyi gömdüm geçmişe bilmiyorum. Kendimi en az hasarla nasıl kurtarırım bu günden diye düşünmek yoruyor.. artık dayanacak bir sebep yok! Yaslanacak sevinçler, kucaklanacak güvenler, konuşulacak fikirler yok! Kimisi çıkmış, 'Haline şükür edip, böyle yaşamaya çalış' diyor. Bizim şükür edip etmediğimizi bilmeyen mahluklar bunlar! Ben ister miydim böyle konuşmayı, bu şekil hislerin içerisinde boğulmayı? Neyin tatavasıdır, neyin çekememezliğidir ki asıl susup oturması gereken sizlerken! İnsanlar hayatlarının bir kısmında o boşluğa düşer.. düşer düşmesine de elinden tutan varsa kalkmasını bilir. Benim, bırak elimden tutanı sırtımdan el birliğiyle itenlerim oldu.. Söylediği sözü bir daha tekrar etmeyen ben, yalvardım. Kimsenin karşısında gözleri bile dolmayan ben, hüngür hüngür ağladım. Ne için? Kime karşı? Değer vermişim zamanında. Aptallığım o zaman baş göstermiş. O kadar boşmuşlar ki.. bir o kadar daha boşmuşlar. Bütün bunları bana yazdıranların çok yakınımda olması?.. Yorgunum. Bütün bu dert verenlerle aynı çatı altında yaşamak dermanımı sömürüyor. Uzaklaşmak, yalnız kalmaktan geçiyor. Her günün gecesini dört gözle bekliyorum. Bana çok sessizsin, insanın yüzüne bak, karanlık odada kala kala deliriceksin diyenler asıl sorunun kendilerinde olduğunu, çözümünün ise eleştirdikleri şeylerden türediğini bile bile... yapıyorlar. Her şeyi bilerek, bildikleri halde yapıyorlar... İnsan yazdıkça omuzlarındaki baskı biraz olsun hafifliyormuş.. ama o yükün acısı hala kendini saklıyor. Bir ben biliyorum. Hatta bazen zihnim o kadar karmaşık oluyor ki.. ben de kendimi anlamayacak duruma geliyorum. Yazdım da ne oldu? Tekrar tekrar okuyup acılarımı hatırlamaktan başka ne yararı var? Her okuyuşumun sonunda bir cümle daha eklemem ne fayda sağlar? 'Yardım..' diye yazıp yazıp sildiğim cümlenin devamı gelemiyor. Elim varmıyor yazmaya. Gururumun, 'Yeter! Kendine gel!' feryatlarını duymak zora sokuyor beni. Evet! Sorusu sorulmadan 'Evet!' diye bağırmak istiyorum artık. Yarım kalmış cümlemi tamamlamadan, ona karşın gelecek soruyu duymadan sadece 'Evet!'demek istiyorum. Yine aynı terane. Yaşadığım yıllar sanki bir paradoksun içine hapis edilmiş gibi. Günden güne değişey tek şey hayal kırıklığı seviyesi. Kötü, kötü, kötü! Bu hayatta iyilik yapmak bile kötülük olarak algılanıyor. Hiç kimse temelinde yatan, perdenin arkasında görülenleri fark etmiyor veya fark etmek istemiyor ki bu daha da kötü!.. Yabaniliğin de ötesinde olan karakterlere sahip insalardan kaçış yok. Onlar her zaman burnunuzun dibinde bitecek. Siz, biteceksiniz... onlar yine de burnunuzun dibinde bitmeye devam edecek. Hayat bu. Mutluluğun olduğu yerde hüzün de vardır. Umudun olduğu yerde umutsuzluk, güvenin olduğu yerde aldatılış vardır. Değişmeyecek bir döngünün içerisindeyiz. Sapmış düşünceler her zaman var olacak. Karamsarlık dünyayı kuşatmaya devam edecek. Kibir, tahtını terk etmeyecek. Biz, cibiliyetsiz insanların gölgesinden uzaklaşamayacağız. Bizim gibiler karanlığa mahkum.. kurtuluşu yok. Ölsek de yaşasak da olan yine bize olacak!
·
8 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.