genç ya da geçkin,
etine et gibi bakan açlığa günaydın.
kedilere, delilere, yaşlılara,
ergen gencin sağ cebine sıkıştırdığı eline,
liseli kızın pileli eteğine,
bugün yine yüzümdeki meymenetsizliğe günaydın.
benim benimle bitmeyen derdime
senin benimle bitmeyen derdine
sonra da benim seninle bitmeyen derdime günaydın.
bir çarşambaya inanmış gidiyorum
tarih benim her gün hücrelerime inandığım bir gerçekse eğer yaşlanıyorum.
günaydın madam
bugün cesur bir hareket olarak
dürüst davranacak ve onlara şöyle diyeceksin
ben aslında sizi sevmiyorum.
kirli sakallarınızı,
kel kafalarınızı
dağınık saçlarınızı
vizyondan sınıfta kalmış gözlerinizi
kağıttan ince iyi niyetlerinizi
düzenli olarak boyadığınız tırnaklarınızı
mesleki deformasyonlarınızı
ben sizi hiç sevmiyorum ve hepinize günaydın
biliyorsun, kimse kimseye bayılmıyor
sen, bu kalabalığın ortasında yalnızlığınla oynaşırken
topluluklar birleşip falanlardan bahsediyorlar
insanlar hiç durmadan aynı şeylerden konuşuyor
ilk kez gibi bir istikrarla kafanı ütülüyorlar
gündüz düşlerinden başka dostun varsa şimdi kalksın ayağa
yaşlı ve vahşi bir adam,
çiçeklerini çürüttüğü ciğerinden çıkan tükürükle besliyor
sen burjuvanın kızı ancak mızmızlanmaktan ve
aptallardan anlıyorsun
ve toplumla arana kibirli bir günaydın çekiyorsun.
oldukça agresif bir hareket olarak
dünya böyle bir yer değil diyen bilgeden de umudunu kesiyorsun
iki yüzlülük sonradan öğrenilir biliyor ve gerekeni yapıyorsun.
günaydın sana madam
otuz yıllık bir mesaiden sonra
kırık aynanın kırığına bakarken anladığın
tüm o şeylerin tamamı için
günaydın.
özgün özerim