1968-70 yılları arasında, Dündar Taşer ve Rıfat Baykal'ın yönetiminde, Türkiye'nin farklı illerinde toplam 45 komando kampı açılmıştır. Bu kamplarda ülkücü gençlere silah ve yakın dövüş derslerinin yanı sıra ideolojik eğitim de verilmiştir. "Komando kampları" yaygın kanının aksine "kadro yaratma yönünden, sayı ve nicelik bakımından vazgeçilmez bir işlev"i yerine getirmemişlerdir. (Bora&Can, 2000: 58) Ancak bu kampların başka bir önemi vardır: Komando kampları, daha sonra MHP adıyla Türkiye siyasetinde yer alacak Ülkücü Hareket'in kendisini sola karşı bir sokak gücü olarak kurma hedefinin açık bir işaretidir ve 1970'ler Türkiye'sinin iç savaş manzaraları bu hedefe ulaşıldığına dair bir gösterge olarak okunmalıdır. Ayrıca, bu kamplar, yine 1970'lere damgasını vuracak "ülkücü militan" profilinin netleşmeye ve hareketin kadrolarını kimlerin oluşturacağının anlaşılmaya başlandığı mekanlardır. Bu profili ise esas olarak "taşralı, Sünni, muhafazakar, alt-orta sınıf gençlik" olarak tanımlayabiliriz. Ülkücü Hareket'in İslamileşmesindeki en önemli faktörlerden biri de, zaten tabanın bu karakteristiği olmuştur. Kentli kadroların aksine, taşralı muhafazakar gençliğin antikomünist motivasyonu ve mobilize edilmesi, sadece kitabi bir milliyetçilikle ve İslamiyet öncesi döneme dair kahramanlık menkıbeleriyle ya da Nihal Atsız'ın romanlarıyla mümkün olamayacağından, Ülkücü Hareket'in ideolojik terkibinde İslamın dozu giderek artacak, cihat ve şehitlik sola karşı savaşın esas unsurları haline gelecektir.