Bu işçinin ağır sövgülerini okur okumaz, bir şaşılası duygusallığa kapılıp, birden, üç kez linç edilerek öldürülmekten kılpayı kurtuluşumu anımsadım: Beyaz Saray'da, Eminönü Halkevi'nde, Adana'da... Hele o Adana'daki beşbin kişinin iki günde üç kez saatlerce bağırdıktan sonra üstüme saldırışları, en öndeki saldırganların,
- Kelime-i şahadet getir! diye bağırmaları.
Niçindi bütün bunlar? Yine işçilerin kendi çıkarlarını daha iyi hesaplamaları, daha da bilinçlenmeleri için; “Büyük Grev" adlı bir öykü yazdım diye, iki işçinin bana “Kaça satıldın? Kaç para aldın da bu öyküyü yazdın?” diye sormaları için miydi?