Aralarında yaklaşık 300 yıl olan tarihteki iki kişilik. Biri 1600'lerin ortasında yaşamış, Aydınlanma'nın temelini atmış, saf aklı savunmuş bir filozof; Spinoza. Öteki, 1900'lerin ilk yarısında yaşamış, Yahudi köklerini reddeden iflah olmaz bir ırkçı, Nazi Subayı Alfred Rosenberg. Psikiyatrist ve romancı Irvin D. Yalom bu iki tarihi kişiliği "zamansal ve mekânsal" anlamda olmasa da, paralel bir kurgu içinde buluşturmuş.
Yazar iki isim arasındaki zıtlıktan önemli bir felsefi problem yakalamış hatta varoluşsal bir problem desek daha da doğru olur.
Spinoza Problemi, baskı rejimleri, faşizan yönetimler, totaliter devletler olduğu sürece güncelliğini ve önemini yitirmeyecek sorular ile bizi karşı karşıya bırakıyor: “Irkçı ve baskıcı düşünceler nasıl bir kişilik yapısı içinde serpilip gelişir? Böyle bir kişiliğin iç dünyası nasıl biçimlenir? Ne tür düşünsel ve duygusal arka plan bu düşüncelerin gelişimi için uygun bir zemin sağlar?” Bu çok çarpıcı ve kitabın sonuna kadar işlenmiş soruların bir başka soru ile birleştirildiğini görüyoruz: “Özgür ve bağımsız düşünce nasıl bir kişilik yapısının ürünüdür ya da özgür düşüncenin içinde beslenip gelişeceği özel bir düşünce ve duygu bileşiminden söz edebilir miyiz?”
Bir psikoterapist için meydan okuyucu bu iki soruyu birleştirecek bir kurgu yaratmanın bütün zorluklarını aşan Yalom, kitabında hem bu soruları takip etmemizi sağlıyor, hem de heyecan verici olaylar örgüsünü felsefi düşünceler ile birleştirerek bir yazım ustalığı sergiliyor.