Çocuklarımızı büyütürken
birçoğumuz onları genellikle dikensiz bir gül bahçesinde dertsiztasasiz, karnı tok sırti pek, hiç mutsuz olmayacakları, ayaklarina
taş değmeyecek bir ortamda büyütmeye çalışıyoruz. Fakat unuttuğumuz çok önemli bir temel ayarımız var: Insan bireyleri ancak
zorluklar, travmalar, hatalar, sıkışıklıklar ve sıkıntılar deneyimle-diği takdirde gelişebilir. Sıkıntisiz bir ortam insan melekelerinin
ifâsına kadar giden bir sürece yol açabilir. Günümüzün "şımar-tilmiş çocuk modelinde karşımiza en fazla dikilen sorun; hayatın
ciddi sorunları ile baş etme becerisi olmayan, hayatını ancak aile
şemsiyesi altında idâme ettirebilen, bağımlı ve otonomi yetenegi gelişmemiş bireylerdir. Böyle bir insan modelinin 200 bin yılönceki bir ortamda hayatta kalıp kalamayacağını șöyle kısaca bir
düşünün isterseniz!