Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

904 syf.
9/10 puan verdi
Herkesin cini kendine!
Gece ve sessizlik yeterli midir bir şeyler yazabilmek için? Ya da derinlemesine hissetmek bir kitabı, satırları? Bunlar bana yeterli olmuyor bazen. Çünkü kelimeler dökülmüyor bazen satırlara. Ne yazsam ne şekilde becermeye çalışsam da olmuyor diye düşündürüyor. Ben ise yetersiz ve önemsiz olacağını bilerek bir şeyler yazmam gerektiğini düşündüm artık. Çünkü bu kitabı ikinci kez ve sindirerek okuyuşumun bir tarifi olmalıydı. Sanki sandala atladım da süzüle süzüle yol aldım, sessiz ve huzurlu bir yolculuk oldu bu ve de uzun. Diğer eserlerinde ufak tefek rastlasak da siyasi olaylara bu kitapta dönemin siyasal izleri kendini çokça ele veriyor. Çok fazla değinmeyeceğim çünkü şimdi internette araştırmaya başlayalım bu kitabı herkes her yerde aynı şeyleri yazıp da anlatmış zaten. Ben neye değineyim öyleyse? Bunu ben de bilemiyorum. Kendimi bıraktım yazıyorum yine kendime. Ne de olsa artık yazdıklarımızın öyle pek önemi kalmadı. Zaten insan en çok kendisi için yaşamalı yazmalı öyle değil mi? Peki ya insan kendisi için neleri göze alabilir? Oturdum dinledim karakterleri tek tek en ince ayrıntısına kadar. Sahi dedim ben hangisi olabilirim? Ama hiçbirinde kendimi göremedim. Sadece bir yandan çok övündüğüm bir yandan da derinlere gömüldüğüm empati yeteneğim ile hissetmeye, onlar gibi düşünmeye çalıştım. Hepsinin ortak özelliği dünyaya bakış açılarını başkalarında görme isteği. Bu dediğim şey kitabı okuyan diğer okurlar için ya da okuyacaklar için tuhaf gelebilir. Koskoca kitaptan bunu mu çıkardın diyebilirsiniz. Ama dediğim gibi en çok kendim için yazıyorum kendi için yaşayan Ecinniler karakterleri gibi. Tek tek hangi birinin derinliklerini anlatayım ki? Kirillov'un tanrısızlığından mı bahsedeyim yoksa Stepan Trofimoviç'in vazgeçmeden tapındığı Tanrısından mı? Hangisi doğru hangisi yanlış kazanan kim kaybeden kim? Patır patır dökülürken kitabın sonunda insanlar, geriye kalan yalanlar ve ıstıraplar oldu. Her fırsatta sevgi derdik ama nefret kaldı elimizde. Derin bir iç çektim şu an düşündüm yazılanlardan birçoğu var etrafımızda parazit yaşamlar ucuza kaçmış söylemler yalanlar iftiralar suyu çıkmış siyasi ayaklanmalar tecavüzler kirli ilişkiler çıkarcı dostluklar insanların duyguları ile dalga geçmeler alay etmeler tuzak kurmalar ölümler say da say...Tüm bunların yanında kitabın kapağını kapatınca "eden bulur" yaklaşımı ile son sözü söylüyoruz zihnimize. Çünkü ya ölüyorlar ya hapsi boyluyorlar. Mutlu mutlu yaşayan kimseyi göremedim masum olan da kimse yok. Herkes cinleri ile yaşıyor. Onlarla yollarında ilerliyor. Herkesin cini farklı. Kimisi siyasal özgürlük için yarışan dava cinine sahip kimisi parazit bağımlı yaşam cinine. Ama öyle bir cin var ki kitap bitince sonuna ekleme yapılmış, ana karakter olan Nikolay Vsevolodoviç Stavrogin'in günah çıkararak öğrendiğimiz "vicdan" cini. Bu bölüm döneminde sansüre uğradığı için kısaltılmış ancak yine de eklenmemiş, sonradan yayıncıların eklediği bölüm. Çünkü burada çocuğa tecavüz olayı var...Bu bölüm eksik ve çarpık da olsa iyiki eklenmiş dedim ben. Çünkü karaktere olan bakış açım değişti ve davranış biçimlerinin sebepleri ortaya çıkmış oldu. Ecinni kelimesi anlamını kazanmış oldu böylelikle. Siyasetten pek bahsetmeyeyim dedim ama Pyotr Stepanoviç'den bahsetmesek olmaz. Kendi örgütünü kuran, Rus devrimini savunan bu karakterimiz ile ilgili kitabın son bölümünde yargıya varılmış olup şu alıntıyı paylaşmak istiyorum: "Toplumun temellerini ve bu temeller üzerinde yükselen ana yapıyı sistemli bir şekilde sarsmak, toplumda bir çözülmeye ve ayrışmaya neden olmak, herkesin cesaretini kırarak insanlarda toplu bir umutsuzluk yaratmak, böylece de bu hastalıklı, çürümüş, ahlaksız ve dinsiz...- ama aynı zamanda da kendini koruyacak ve yönlendirecek yüce bir düşünceye aç- toplumu bütünüyle silkeleyerek bir anda açılacak isyan bayrağıyla iktidarı ele geçirmek." Tüm karakterlerin ortak özelliği sanırım farkına varsalar da varmasalar da varoluş sancısıyla kıvranmaları. Dostoyevski biliyoruz ki bunu çok güzel yazıyor ve bizi kitabın içine alarak o hisleri yaşatıyor. Bu durumdan dolayı bazen içine girdiğimiz karakteri dövesiniz gelebiliyor, bazen de acıyarak sarıp sarmalayasımız... Ha bir de şunu da eklemem gerekir ki her türlü birbirleri üzerinden entrikalar üreten karakterler bir yerde toplanıp edebiyat sohbetleri ve şiir okumaları yapmayı da başardılar. Bu bölüm yine beynimizi zorladı Dostoyevski. Çelişkiler içinde kavrulduk. İncelemeyi burada sonlandırırken Albert Camus 'un bu kitabı tiyatroya çevirip aynı isimle yayınladığını ve kitabın özeti niteliğinde olduğunu da belirtmeliyim. Herkese hayırlı cinler dilerim.:)
Ecinniler
EcinnilerFyodor Dostoyevski · Türkiye Kültür İş Bankası Yayınları · 20195,5bin okunma
··
4.528 görüntüleme
İclâl okurunun profil resmi
Bu inceleme uzun zamandır okuyacaklarım arasındaydı ama iyi ki beklemişim şuan çok güzel geldi. Çok seviyorum böyle iç dökmeli samimi incelemeleri. Yakın zamanda okumayı düşünmediğim bir kitabı okumak istedim, senin hissettiklerini hissedebilmek için. Eline emeğine sağlık Sema çok güzeldi :)
Esther. Sema okurunun profil resmi
Düşüncelerin ve yorumun için ben teşekkür ederim İclal. Umarım okursun:)
Necip G. okurunun profil resmi
Sonunda kurtuldum manyaklardan:)) 17 gündür beraberiz... Senin incelemeni de kaydetmiştim, kitap bitince okumak için... Hemen hemen benzer hissiyatlar yaşıyoruz. Çıkarımlarına aynen katılıyorum... Buram buram 'Dostoyevski varoluşçuluğu' kokan bir kitap. Hatta bana göre diğer Dostoyevski kitaplarından daha ileride bu yönüyle... Eğer okurun gözü alırsa, araya belli bir zaman koyduktan sonra ikinci defa okunabilecek bir kitap. Çünkü bir yandan karakterleri tanırken ve bir yeri atlamama kaygısı yaşarken bazı önemli diyolog ve tespitleri kaçırma ihtimali yüksek. Kitabın sonundaki ek çok önemli... Düşünün ki, 900 sayfalık bir kitap bitiriyorsunuz. Sonunda 30-40 sayfalık bir ek çıkıyor karşınıza. Bu eki okuyunca her şey çok farklı bir anlam kazanıyor... Neyse, böyle devam edersem sabaha kadar yazacağım:) Harika bir Dostoyevski yolculuğunu daha kazasız belasız tamamladık... Kitabı bitirip taze taze incelemeni okumak çok iyi oldu benim için... İnsan hemen birilerinin daha düşüncesini öğrenmek istiyor kendi kafa karışıklığı içerisinde:) Emeklerine sağlık Sema... Keyifli okumalar...
Esther. Sema okurunun profil resmi
İnsan kitabın kapağını kapatınca bir oh çekiyor gerçekten ama bir yandan da haz verici bir rahatlama oluyor.:) İlk okumadan sonra dedim ben yine okumalıyım bunu. Çünkü oturtamadığım o kadar çok şey vardı ki. Ha yavaş yavaş ve sindirerek okunursa da elbette ki bunu karşılayabilir. Ben de ilk okuduğum zaman birileri okusun çok istemiştim hatta bazı kitaplarda birlikte okumak tartışmak ihtiyacı çok ağır basıyor. Bu kitap da onlardan birisi. Uzun uzun üzerine konuşulacak yazılacak tartışılacak kitaplardan diye düşünüyorum. Değerli yorumun için ben de teşekkür ederim Necip abi. Nice güzel kitaplarda karşılaşmak dileğiyle.:)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.