Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

448 syf.
·
Puan vermedi
"Dünya Kadınları Birleşin! Kadın Hakları İnsan Hakkıdır!"
Yakın Ertürk kimdir? İlk önce bununla başlamak gerek. Cornell Üniversitesi'nden 1980 yılında kalkınma sosyolojisi alanında doktorasını alan, 1986'dan Ekim 2010'a kadar ODTÜ Sosyoloji Bölümünde öğretim üyeliği yapmış, daha önce Riyad Üniversitesi(1979-82) ve Hacettepe Üniversitesi'nde(1983-86) de görev yapmış, çeşitli kuruluşlara uluslararası düzeyde kırsal kalkınma alanında danışmanlık yapmış (1986-2003), Ekim 1997-Ekim 2001 arasında Birleşmiş Milletler(BM) araştırma ve eğitim kurumu olan INSTRAW'nun(Santo Domingo) başkanlığı, Mart 1999-Eylul 2001 arasında BM Kadının İlerlemesi Bölümü 'nün(DAW) başkanlığı ve 2003-2009 arasında BM Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörlüğü, Kırgızıstan Haziran 2010 olaylarına yönelik Uluslararası Bağımsız Soruşturma Komisyonu üyeliği(Ekim 2010-Nisan2011), BM İnsan Hakları Konseyi Suriye'deki olaylara ilişkin Uluslararası Bağımsız Soruşturma Komisyonu üyeliği, Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi üyeliği görevlerini yürütmüştür(2009-13). Halen Haziran 2013'te kurucu üyesi olduğu, İltica ve Göç Araştırma Merkezi Derneği'nin (IGAM) yönetim kurulu üyesidir. İnsan Hakları Komisyonu - HRC (ECOSOC [Ekonomik ve Sosyal Konsey/United Nations Economic and Social Council] 'a bağlı İH Komisyonu. 2006 itibariyle İH Konseyi) ÖZEL PROSEDÜRLER: • Kadına Yönelik Şiddet Raportörlüğü 1994 • İnsan Ticareti Raportörlüğü 2004 • Kadına Yönelik Ayrımcı Yasa Çalışma Grubu 2010 Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörlüğü 4 Mart 1994'te BM İnsan Hakları komisyonu(HRC) tarafından onaylanmış olup yukarıda gördüğünüz gibi "özel prosedürler bünyesinde yer almaktadır". Kadına Şiddet Özel Raportörü: Kadına yönelik şiddet, sebep ve sonuçları hakkında bilgi toplar, araştırma yapar ve hükümetlere bu tür şiddetin tasfiyesine ilişkin tavsiyelerde bulunur. Ve bu kişiler gönüllük esasına göre görev yapan bağımsız uzmanlar olarak insan hakları ihlallerini yakından takip edip anında müdahale etme yetkisine sahipler. İnsan Hakları Yüksek Komiserliğine gönderilen şikayetlerden, kadına yönelik şiddetle ilgili olanları değerlendirir; ilgili hükümetlerden bilgi ister; yaşam tehlikesi içeren durumlarda, hükümetlerden acil önlem talep eder. Son olarak da ülke ziyaretleri yaparak yerinde incelemelerde bulunur. Kadına Yönelik Şiddet Özel Raportörlüğünün iki temel normatif/yasal dayanağı vardır: Birincisi 1993 BM Kadına Yönelik Şiddetin Tavsiyesi Bildirgesi; ikincisi ise 1979 Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW). Diğer BM sözleşmeleri, insan hakları mekanizmaları ve bölgesel mekanizmalar da Raportörün çalışmalarına referans oluşturur. Ancak, Raportörün yetki alanı CEDAW ya da diğer sözleşmeleri onaylamış olan ülkelerle sınırlı değildir. Raportör, tüm ülkelerde gözlemlenen şiddet olaylarını kapsar ve olaylara iç hukukun tüketilmesi ilkesine bakmaksızın müdahale edebilir. 1979'da yürürlüğe giren CEDAW şiddet konusuna değinmez. 1980'li yıllarda uluslararası kadın hareketinin çalışmaları sonunda, şiddet konusu gündeme gelebildi ve CEDAW Komitesi, 19. tavsiye kararıyla kadına yönelik şiddeti kadına karşı bir ayrımcılık olarak tanımladı. Kadına yönelik şiddet, 1993 Dünya İnsan Hakları Konferansında resmen bir insan hakkı ihlali olarak kabul edildi ve konferans sonrasında kabul edilen Bildirge ile KYŞ ilk resmi belge ile tanımlanmış oldu. Dolayısıyla, CEDAW ve 1993 Bildirgesi kadının insan hakları açısından birbirlerini tamamlayan ve destekleyen iki önemli mekanizma. • 1993 Kadınlara Yönelik Şiddetin Bertaraf Edilmesi Sözleşmesi: Kitapta belirtilen maddeler: - Madde 1, kadına şiddeti "... ister kamusal ister özel hayatta olsun... tehtit etme, zorlama veya özgürlükten keyfi olarak yoksun bırakma dahil olmak üzere fiziksel, cinsel veya psikolojik zarar veya acı verme sonucu doğuran veya bu sonucu doğurması muhtemel olan cinsiyete dayalı her türlü şiddet eylemi..." olarak tanımlar. - Madde 2, fiziki, cinsel ve psikolojik şiddet türlerini aile içinde, toplumda ve devlet kurum ve aktörlerince işlenen şiddet olmak üzere üç düzeyde detaylandırır. (...) Kadına Şiddet Sözleşmesi'nin 4'üncü maddesi, devlet sorumluluklarından bahsetmektedir. Buna göre devlet, kadınlara yönelik şiddeti engelleme yükümlülüğünü yerine getirmemek için herhangi bir örf ve âdeti, geleneği veya dinsel düşünceyi ileri süremez. Tam metin incelemek isteyenler için link: turkkadinlarbirligi.org/tr/kurumsal/4/C... "Kadınlara karşı ayrımcılığın ne olduğunu ve bunların bertaraf edilmesi için ne gibi önlemlerin alınması gerektiğini hukuken bağlayıcı bir metinde tanımlıyor olması, CEDAW'ı dünya kadınları için vazgeçilmez ve güçlü bir mücadele aracı yapmaktadır. Bugün, uygulamadaki tutarsızlıklar bir yana, Sözleşme'nin 188 ülke tarafından onaylanmış olması onun uluslararası önemini göstermektedir. Kadınların insan hakları mücadeleleri ne statik ne de tek-doğrusal bir gelişim gösterir. CEDAW'ın bu denli yaygınlaşmış olması, mualiflerini de beraberinde getirmiştir. Bugün bazı ülkelerde siyasi gruplar CEDAW'dan tümüyle çıkmanın daha hayırlı olacağı gerekçesiyle baskı yapmaktadırlar."(s.67) UYGULAMADAKİ GENEL EĞİLİMLER: • ÖNLEME: Hepimizin bildiği üzere tüm dünya devletlerinin hemen hemen hepsinde kadına şiddetin önlenmesi için, "özel yasalar", bilinçlendirme kampanyaları(örneğin ; poster, dergiler, internet siteleri, televizyon, radyo, spotlar) ve belirli meslek gruplarının eğitilmesinde yükümlülükler getirmiştir. Ancak bunlar görünürde bildiğimiz gibi sadece "kamusal" alanı kapsıyor. Kadın haklarının korunması önündeki en büyük engellerden biri, uluslararası hukukunda yer alan özel/kamusal alan ayrılığı olmuştur. Buna göre(!?)"özel" alanda bulunan hiyerarşik ilişkilerine devlet müdahalesi dışında bırakıyor/bırakılıyor. • KORUMA: Acil yardım hatları, sağlık hizmeti, danışmanlık merkezleri, hukuki yardım, sığınma evleri, tedbir kararları ve şiddet mağduru kadınlara maddi yardım gibi hizmetleri içermektedir. Ancak Yakın Ertürk bununla ilgili şöyle söylüyor: "Birçok ülkede koruyucu tedbirler kabul edilmiş olmasına rağmen, uygulamada gerekli özenin gösterilmediği ve ciddi tutarsızlıklar olduğu görülmektedir." Cezai soruşturmaların, polis ve yargı makamları tarafından yeterince uygulanmaması, sığınma evlerinin yetersizliği ya da olmamasının da sorun olduğunu belirtmekte ve özellikle Türkiye'nin çarpıcı bir örnek teşkil ettiğini herkes tarafından bilinen bir gerçek. • SORUŞTURMA ve CEZALANDIRMA: Özellikle polisin, savcıların ve hakimlerin kapasite ve yetkilerini pekiştirmek, yeni yasalar çıkarmak ve var olan mevzuatı değiştirmek şekilde yorumlanıp uygulanmasıdır. Ve Yakın Ertürk bununla ilgili de şöyle söylüyor: "Ülke ziyaretlerim sırasında konuştuğum kadınların pek çoğu, şikayette bulunma konusunda yetkililer tarafından cesaretlerinin kırıldığını ve şikayette bulunmamaları yönünde yıldırılmaya çalıştırdıklarını belirttiler." Yine hepimizin bildiği gibi! Yetkililer kadına yönelik her türlü suç konusunda İSTEKSİZ olmakla beraber yargıya intikal etmesi durumda dahi "indirim" ve "serbest" bırakmakla tanınıyor. Velevki özellikle tecavüz davalarında mağdur fail ile evlenmeyi kabul eder ise ve çocuk sahibi olursa(?!) mahkumiyet düşürülmekte! Sırf bu yüzden mağdur olan kadınlarımız daha fazla mağdur olma durumunu göz önünde bulundurmaktalar hatta susmaktalar. Kadına Şiddet Sözleşmesi Madde 4c: Devletler "İSTER DEVLET İSTER ÖZEL ŞAHISLAR TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLSİN, KADINA ŞİDDET EYLEMLERİNİ ÖNLEMEK, SORUŞTURMAK VE FAİLLERİ ULUSAL YASALARA UYGUN BİR BİÇİMDE CEZALANDIRMAK İÇİN GEREKLİ ÖZENİ GÖSTERMELİDİR." Cinsiyete dayalı ayrımcılık tüm toplumlarda farklı biçimlerle ortaya çıkmakta. Kültür, töre, gelenek, din gibi nedenlere sığınarak, kadına karşı yapılan her şey toplum içindeki konumunu ikincileştirmektedir. Yerleşik kültürlerde ön plana çıkan bu ayrımcılığın kadın-erkek eşitsizliğini meşrulaştırmakla beraber devletin isteksiz başarılarını/başarısızlıklarını uluslararası platformlarda ön plana çıkartıyor. 1993 Viyana Deklarasyonu ve Eylem Programında belirtildiği gibi: "Bütün insan hakları evrenseldir, bölünmezdir, birbirine bağlı ve birbirleriyle ilgilidir. Uluslararası topluluk, insan haklarına aynı zemin üzerinde küresel olarak adil ve eşit bir şekilde ve aynı vurguyla yaklaşılmalıdır. Ulusal ve bölgesel özellikler ile çeşitli kültürel ve dinsel arkaplanlar göz önünde bulundurulurken politik, ekonomik ve kültürel sistemlerinden bağımsız olarak devletlerin görevi tüm insan haklarını korumak ve geliştirmektir. " ve bu doğal olarak "kadın haklarını" da kapsamaktadır. ".... köklerini evrensel ataerkil kültürde bulan kadına karşı tarihsel baskı, insan hakları hareketinin uğraş alanlarından biri olmuştur. Cinsiyet eşitsizliği ve bununla iliskili olan şiddet bütün "medeniyetleri" kapsayan, tarihin ortak bir öğesidir."(s.123) KADINA YÖNELİK ŞİDDETTE KÜLTÜR REFERANSLI(!?) YAKLAŞIMLAR: - Female Genital Mutilaltion - FGM/Kadın Sünneti - Kamerun ve komşu ülkelerde kadınların cinselliklerini kontrol edilmesine "göğüs yakma" adı verilen uygulamada artış olmuştur. Bu uygulamada genç bir kızın yeni gelişen göğüsleri üzerine yakıcı sıcaklıkta objelerin konulmasıyla kızın göğüslerinin gereken zamandan önce büyümesinin engellenmesi ve cazibesini yitirerek erken yaşta cinsel ilişkiye girmesi amaçlanmaktadır. Bu uygulama birçok yaralanmaya, yüksek ateş, göğüslerde deformasyon, kistlerin oluşumu ve apselere neden olabilmektedir. Araştırmacılar Kamerun'da 11 yaşından önce göğüsleri gelişen kız çocuklarının %38'inin bu uygulamaya maruz kaldığını göstermektedir. (s.125) - Hindistan'da sömürgeciler, çocuk evliliği ve "sati"(kocalarının ölmesi ile dulların ölen kocayla birlikte yakılması) - Töre, namus, insan kaçakçılığı/ticareti, seks sektörü... ... TOPLUMLARINDA KADINLARIN KAMUSAL ALANDAKİ BİRÇOK KAZANIMLARINA RAĞMEN EV İÇİ ŞİDDETİN NEDEN HÂLÂ DEVAM ETTİĞİNİ AÇIKLAMAYA YARDIMCI OLSA DA BUNUN ADINA "KÜLTÜR" DENMEMEKTEDİR!"(s.131) Şöyle bir durumda var, yukarıda da belirtildiği gibi; devletler kadına yönelik şiddeti önlemek amacıyla pek çok uluslararası sözleşmelere dahil olurken, bilinçlendirme kampanyaları da yapıyorlar dedik... dedik ama medyanın kadını cinsel obje olarak yansıtması? Gerçek olmayan güzellik ölçütleri? Kültür hiçbir insan hakları ihlali durumunda gerekçe gösterilecek bir kolektif bir olgu değildir! "Kadına Şiddet olgusu ihtimalini güçlendiren üç yapısal faktör söz konusudur: - cinsiyete dayalı iş bölümü - günümüz neoliberal makro-ekonomi ortamı - savaş ve barış süreçleri "(s.140) • EKONOMİK VE SOSYAL HAKLAR - BARINMA HAKKI: Yeterli kapasitede olmamakla beraber erişilebilir sığınma evleri ve destek sistemi olmayan bir ülkede, bir kadının şiddet tehdidinden kendisini koruması düşünülemez! Her türlü aktif kentsel dönüşüm, baraj, köprü vs gibi yapılandırmalar pek çok insanı evsiz bırakırken(asker/polis gücüyle) devletlerinde uygulanan fiziki ve psikolojik şiddete ortak olduğu ortada. - GIDA VE SU HAKKI: Kadınların üretim kaynaklarına sınırlı erişimleri ve hane içi yiyecek/içecek dağıtımında erkeklere öncelik verilmesi gibi pek çok neden, kadın ve kız çocuklarının temel besinlere ve suya erişimlerini sınırlamakta ya da engellemektedir. Anadolu'da "kız boğazı kıl kadar, erkek boğazı kol kadar olur," sözü konudaki ayrımcılığın net bir ifadesidir.(s.145) - SAĞLIKLI YAŞAM HAKKI: Dünya Sağlık Örgütü(WHO), KADINA şiddeti sağlığı olumsuz etkileyen temel neden olarak tanıyor. WHO'nun çok ülkeli araştırmasına göre(2005) hayatının herhangi bir evresinde fiziki ve cinsel şiddete maruz kalan kadınlar kalmayanlara kıyasla daha fazla sağlık sorunundan şikayet etmekte. Bu kadınlar, - ağrı - baş dönmesi - hafıza kaybı - düşük vb sorunlar yaşadıklarını ve yürüme, gündelik işlerini yapmakmakta güçlük çektiklerini belirtmişlerdir.(s.146) Dünyanın her yerinde kadınlar şiddete maruz kalmaya devam ediyor, cinsiyet ayrımcılığı ve kadın/erkek eşitsizliği de aynı şekilde. Kitabın hemen hemen her bölümünde okuduğum şu cümle çok önemli: "Kadın hakları söz konusu olduğunda siyasi iradenin her yerde yetersiz kaldığı ve genel olarak zayıf/tutarsız olduğu büyük bir gerçek. Yakın Ertürk 2003 ve 2009 yılları arasında tam 17 ülkeye resmi ziyarette bulunmuş. Bu ülkeler şunlardır: 2004 - El Salvador, Guatemala, İşgal Altındaki Filistin Toprakları, Darfur, Sudan. 2005 - Rusya Federasyonu(Çeçenya dahil), İran, Meksika, Afganistan 2006 - Türkiye, İsveç, Hollanda 2007 - Cezayir, Gana, Demokratik Kongo Cumhuriyeti 2008 - Suudi Arabistan, Tacikistan, Moldova. Kitapta ise şu ülkeler var: El Salvador, Guatemala, İşgal Altındaki Filistin Toprakları, Rusya Federasyonu, İran, Türkiye(Batman, Şanlıurfa, Van intihar vakaları), Hollanda, İsveç, Gana, Demokratik Kongo Cumhuriyeti(bu seçilmiş ülkeler içinde okuduğum, lanetler yağdırdırdığım en kötü ülke!) • NE YAPILMALI? - Polis ve yargı sisteminde köklü düzenlemeler - Polis, savcı, hakim, doktor, hemşire gibi insan ilişkileri üzerinde aktif bulunan mesleklerde bilinçlendirme programlarının devinim halinde bulundurulmalı - Objektif siyasi İrade - Cinsiyet eşitliğine ilişkin eğitim müfredatı - İsveç 'te uygulanan, yakın ilişkilerde şiddet eğilimi ve davranışı gösteren erkeklerin değişmelerine yardım aracılıyla Fredman(Barışçıl Erkek) programını yürütmektedirler. Pekâlâ her ülkede uygulanabilir! - Yeterli ekonomik ve sosyal yardım Evet! Neler Yapılmalı? kısmına eklenmesi gereken pek çok madde bulabilir ama en temel gereksinimiz bunların olduğunu düşünmekteyim/iz. Kitabı okuyan arkadaşlarım ve okuyacak olan arkadaşlarımın burada yazılı olan her şeyi orada okuyacaksınız. Açıkçası bu kitaba inceleme yapmayı başta düşünmedim/düşünemedim, çünkü işinin ehlinden, aktif bir şekilde bu sahada rol almış olan bir uzmanın ve tamamen objektif bir şekilde yazılmış bu kitaba inceleme yapmak benim için çok büyük durum. Okuyan ve okuyacak olanlar için genel bir içerik göstermek istedim sadece. Ülkelere özellikle girmedim o zaman çok daha uzun bir yazı okuyor olacaktınız. Lütfen bu kitabı okuyun! Okumalısınız!
Adem
Adem
ve pek çok arkadaşımız tarafından başlatılan İstanbul Sözleşmesi Yaşatır etkinliği kapsamında Kadına Yönelik Şiddet'i içeren kitapları içeren okuma etkinliğine bağımsız bir katılımcı olarak #80024404 bende dahil oldum. Lisetede bulunan; İstanbul Sözleşmesi +
Cinsel Şiddeti Anlamak
Cinsel Şiddeti Anlamak
+
Sınır Tanımayan Şiddet
Sınır Tanımayan Şiddet
kitaplarını okumakla beraber, listede bulunmayan birkaç kitap daha okudum. Kitap için ayrıca
Adem
Adem
teşekkür ederim. "Adalet çağırısı yapanlar, ""eşitliğin" olmadığı bir yerde "adaletin" birilerinin merhametinin ötesine gidemeyeceğini artık görmelidirler. Mücadele düzeyimiz ister ulusal ister uluslararası düzeyde olsun, sonuç itibariyle kadınlar olarak ortak hedefimiz bu kısır yaklaşımlara meydan okumak ve hegemonik emperyal ya da yerel baskıcı güçlerin çıkarlarından uzak ataerkil ötesi bir cinsiyet rejimi tasavvur etmek, tasarlamak ve uygulamaktır."
Yakın Ertürk
Yakın Ertürk
Sınır Tanımayan Şiddet
Sınır Tanımayan ŞiddetYakın Ertürk · Metis Yayınları · 201523 okunma
··
379 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.