Gönderi

Doğruluk ve neticesi
Medeniyet ilerledikçe hayat ihtiyaçları artar. İhtiyaçların ‎artması nisbetinde insan hak ve vazifeleri çoğalır. Mücahede ‎mücadeleye, samimiyet benlik kavgalarına dönüşebilir. Çok ‎karışık ve girift bir hale gelmiş olan ihtiyaç ve vazifeler ‎karşısında insan zekâsı kolaylık çareleri aramak mecburiyetinde ‎kalınca hak ihmal edilir, iradeler zaafa uğrar. Nifak, yalan, hile, ‎aldatma, baskı, tembellik gibi gayr-i meşru araçlar en kısa yol ‎zannedilir... Böyle bir çevrede istikameti/dosdoğru olmayı ‎muhafaza etmek, hayatı terk etmeğe muadil zorlukla karşılaşır.‎ Cemiyet birliğini kaybetmeğe başlamıştır. Nihayet cemiyet ‎perişan olacak ve ferdin de hali, belki geleceği yıkılacaktır. Böyle ‎perişan bir çevreye karşı galip gelmek bilhassa doğruluk ‎hissinden ayrılmadan meşru ve doğru yollardan galip gelmek, ‎doğru olmayan araçlara tenezzül etmeden galip gelmek, bütün ‎zorluklara ve hattâ imkânsızlıklara rağmen vazife hâline gelirse ‎işte bu vazifenin ifası ‎ ‎“Kim ümmetimin fesadı zamanında sünnetimle amel ederse, ‎ona yüz şehid ecri vardır.” hadîs-i şerîfi gereğince yüz defa şehid ‎olmaya azmetmek kadar şerefli olur‎
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.