Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Derde Deva Randevu 9: Nietzsche'nin Atı
N. ➡️
Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche
C. ➡️
Caner the CahilBender
Caner the CahilBender
🐎🐴 Serinin sondan bir önceki serüveninde Turin Atı ve Nietzsche hakkında benim bile yeni öğrendiğim şeyleri konuştuk. Sabah olur ve evde bir ölüm sessizliği vardır. Nietzsche'nin canı sıkkındır. Rengi de biraz soluk, Caner anlamıştır durumu ama ne olduğunu çözememiştir. Birkaç espri yapar Niçe pos bıyıklarının altından yalancı gülücükler atar masanın orta yerine. C. Friedrich, iyi misin, Üstad? 🙄 N. Sanki, yani galiba Herr Caner. C. Hocam bir rahatsızlığın yok değil mi? Geldiğinden beri ilk defa böyle görüyorum seni. N. Geldiğimden beri düşünmediğim bir şeyi ilk defa düşünüyorum. Ondan galiba bu tatsızlığım. C. Nedir bu halinize sebep olan durum üstad, dermanı varsa elimden geleni yaparım. N. Benim buraya geldiğime, karşında bu şekilde oturuyor, yemek yiyor, konuşuyor oluşuma hiç şaşırmadınız. Bana bir kere bile art niyetle konuşmadınız. Hiç merak etmediniz mi? C. Neyi hocam? N. Soruya soruyla karşılık verme ulan 😤 şey pardon. C. Estağfurullah alıştık. 😳 N. Caner nasıl öldüğümü, Torino'da o gün neden elden ayaktan düştüğümü hiç merak etmedin mi? (Caner çatal ve bıçağı elinden ipek örtülü masanın üzerine yavaşça bıraktı. Kafasını yavaşça kaldırıp Nietzsche'nin gözlerine uzun uzun baktı. Nietzsche yalancı bir tebessüm ile kafasını özür dilerim manasında yavaşça öne doğru eğdi) C. Merak ediyorum 'Hocam' ama üzülüp o günleri tekrar hatırlatmamak için üzerine düşmedim, konusunu bir iki yerde geçiştirdim. Ben sadece yazılıp çizilenleri okudum, gördüm ve dinledim hepsi bu. N. Olayı ilk ağızdan dinlemek ister miydin? C. (Caner yüzünde buruk bir tebessüm ile) Mahsuru yoksa Üstad... N. Hmm.. O gün eğer öyle bir şey yaşayacağımı bilseydim evden hiç çıkmazdım. 3 ocak 1889. İtalya, Torino... Piazza Carlo Alberto... O at bendim, Ben ve insanlık.. Ayağı kırılan bir ata yapılan zulme karşı kayıtsız kalamazdım. Atın boynuna sarıldım, öptüm ve kulağına eğilerek "Özür dilerim" dedim. Bayılmışım... Polisler ve çevredeki ahali beni evime götürdüler. Masanın üstünde bitmeye ramak kalmış bir
Deccal
Deccal
. Aklî dengemi tam olarak kaybetmedim. Hâlâ yazabiliyor ve okuyabiliyordum, yürüyor yemek yiyor ve tuvaletimi kimsenin yardımı olmadan yapabiliyordum. C. Bazı kaynaklarda Turin olayından sonra komple yatalak ve felçli kaldığınızı söylüyor.. N. Ya olum ilk ağızdan anlatıyorum, Goetheün ile mi dinliyorsun, 🤭 C. (Ulan dur elbet seni bozacağım bir yer çıkar) özür dilerim üstad. N. Hatta uzun süredir konuşmadığım Wagner ile bile mektuplasmaya başladım. basel üniversitesi'ndeki eski meslektaşlarımdan franz oberbeck'e ve jacob burckhardt'a mektuplar gönderiyor bu yolla biraz sakinleşmeye uğraşıyordum ama aklım hep 3 Ocak, Carlo Alberto'ya gidiyordu...(bir an duraksadı, ağzına bir salatalık parçası götürdü ve devam etti) asa sen asıl olayı bilmiyorsun o zamanın Almanya şansölyesi otto von bismarck'a bile yazdım 😎 C. Yürü bre Bolu beyi bu Cenk... N. Yaman olacak. Hayda breee C. Ulan noldu birden... N. Geriye kalan hikayeyi de biliyorsun, Akıl Hastaneleri, bakıcılar, annemin gözetimi ve maalesef kızkardeşimin refakati... Sürekli oradan oraya.. Kimse bana ne olduğunu neyin ters gittiğini bilmiyordu. Aklî dengemi yavaş yavaş kaybettim, yazamıyor okuyamıyordum ama.. C. Ama? 🙄 N. Ben o gün (3 Ocak 1889) en önemli şeyimi kaybettim: İnsanlığımı... İşin bir diğer ilginç tarafı hayatım boyunca en sevdiğim yazar olarak belirtebileceğim
Fyodor Dostoyevski
Fyodor Dostoyevski
'nin Suç ve Ceza eserinin baş karakteri Raskolnikov'un da bir atın boynuna sarılıyorken ağlamasıdır. Bu kadar etkilendim mi diye kendime defalarca kez sorup durdum. C. Ee sonra... N.Sonra ben hayattayken kaskatı halde sözde entelektüel özenti kardeşim Elisabeth'e muhtaç kalmıştım. Hiçbir zaman Alman olduğumu savunmadım, Almanların yaptıklarını hiçbir zaman kabul etmedim, ben Asıl bir Polonya kanına sahiptim. Fakat internete bakıyorum insanlar beni bir Nazi propagandacısı olarak görüyormuş. Bu kabil edilemez bir durumdur. C. Hocam, peki
Güç İstenci
Güç İstenci
adlı eseriniz? N. Onu da araştırdım. Benim hain kardeşim ve onun ekürisi sözde dostum Peter Gast eserlerimi değiştirmis ve sansürlenmiş ve ben hâlâ hayattayken bunları yapmışlar. "Güç İstenci" de bu sansür ve eklentiler sonucu çıkmış bir derleme eserdir. Biraz daha araştırdım bir adam var benim eserleri çevirmiş aslına uygun yeniden edisyonlamış. C. Ulan neler dönmüş orada vay anasını her 😳😵 N. Asıl olay ise Deccal.. Ben bu büyük sıkıntıya girmeden hemen önce bitirdim Deccal'i.. ve eğer o gün öyle bir şey yaşamasaydım o kitabı bastırmak için elimden gelen her şeyi yapacaktım. Araştırmalarıma göre o da 1961 yılında sansürsüz olarak basılmış. 🥺😌 C. Üstad kefendeki toprak gitmemiş anlaşılan. Hâlâ gözünüze kaçıyor baksanıza. N. Öyle her Caner 🤗🤭 C. Ee peki ya sonra noldu? 🙄 N. Öldük işte pezeveng daha ne olsun! C. Ne kızıyorsun bee. Adam akıllı bir şey sorduk. N. Özür dilerim. Ya hu öldük dirildik hâlâ şu psikoz peşimi bırakmıyor. Kısacası Caner dostum, "Ben o kulaklara göre ağız olmayan acılarla ve sevgisizlik ile boğuşan bir garip Friedrich Nietzsche'ydim... "geride bıraktığım ne varsa kül, meğer ateş benmişim." C. Yürü bre Bolu beyi... Kapat şu televizyonu yaa dilime dolaştı adam akıllı şaşıramıyorum da... N. Hahahah 🤣🤣🤣 Hadi gel hazır Köroğlu'na reklam girmişken sofrayı kaldıralım sen de bize bol köpüklü bir Türk kahvesi yap.. C. Olu..rr. (ulan ne ara kahveyi bana kitledin hınzır 😳🤨)
··
161 görüntüleme
mειτεm okurunun profil resmi
Belà Tarr 'a selâm olsun 😄 Nietzsche’nin son sözleri: "Anne ben tam bir aptalım" ( +1)😮
Caner the CahilBender okurunun profil resmi
Mutter ich bin dumm.. 🚬🚬😕
mειτεm okurunun profil resmi
instagram.com/p/CLCrAGQFmBQ/?... Salomé /Paul Ree/ Nietzsche =At arabası + kırbaç + empati= Zihinsel, sinirsel, psikolojik ve ruhsal çöküş ! 🙃🙂
Caner the CahilBender okurunun profil resmi
Salome'un adını görünce aklıma geldi zaten o meşhur resim.. Kadınlara mı gidiyorsun kırbacını unutma şeysine ufak bir gönderme
mειτεm okurunun profil resmi
Kırbaçlanan at ile empati yapmış ve özdeşlik kurmuştur o an, âni refleks olarak. Dolayısıyla geçmişten gelen (Salomé & Nietzsche & P Ree & Rilke ) etkiye tepkisidir atın kırbaçlanması. .. 🍀
Caner the CahilBender okurunun profil resmi
Turin horse diyorsun yani 🐎🐎🐎
mειτεm okurunun profil resmi
Hem Belà Taar, hem Nietzsche diyorum aslında. .. Nietzsche, ata vurulan kırbacın acısını kendinde duyumsamıştır. O yüzden aşırı tepki vermiştir. ("Başkalarının veya başka canlıların acısını duyabiliyorsan insansın." düsturunca... O âna kadar sert bir Nihilist olan Nietzsche’nin acıyı kendinde duyumsamasıyla merhameti baskın gelir. Ve atın boynuna sarılıp ağlamaya başlar. Çünkü içinde yepyeni bir şey keşfetmiştir. Artık o tam bir insandır, beşerden hallice değil ) 🙂🙃
Caner the CahilBender okurunun profil resmi
Tam insan olmaklık durumu ubermenschene bizi götürür mü üstad? Yoksa dağlar kızı heidinin dayısı Heidegger'in de dediği gibi bu dasman ile Dasein arasında bir sıkışmışlık mıdır?
mειτεm okurunun profil resmi
Kanımca götürür üst insana. Zirâ Nietzsche’nin Zerdüşt'ü ile Herakleitos'u, yâni karanlık filozofun yaşantısı da aynıdır. Her ikisi de dağlarda yaşamış ve kendilerini bulmaya-bilmeye adamış, ilk olarak akl'edip daha sonra da nakletmeye şehre inmiştir. Artık onlar birer üst insandır. (Ek bilgi olarak- Ki Nietzsche’nin Zerdüşt'ü bir nevi peygamberdir. Ayrıca ortak noktaları Herakleitos'un arkhesi ateş, Zerdüşt'ün de taptığı ateş. Tam bu noktada Belà Taar filminin sonuna dikkat! Filmde dört arkhe de kullanılır fakat ateş söndüğünde hayat biter. Artık patatesi dahi çiğ yemeye başlarlar. ) 🙂🙃
Caner the CahilBender okurunun profil resmi
Bèla Taar derken Turin horse'u mu kastediyorsunuz. İkidir soracağım unutuyorum. Bèla Taar kendi hayatını filme aldı da benim mi haberim yok🤔 Şimdi Herakleitos her ne kadar ateşi arkhe olarak ele alsa da onda suyun da önemi büyüktür ki Zerdüştun karşıtlar kuramını kendi felsefesine yedirmiștir. Zerdüştlugun 5 temel elementini Herakleitos felsefesinde de görürüz. Bazıları Zerdüşt Herakleitos'tan etkilemiştir der bazıları Herakleitos Zerdüştten. Sizce? Not: kronoloji burada fatal error verip duruyor. Not²: süre kısıtlaması yok istediğiniz sorudan başlayabilirsiniz 🤗🤗🤗🤭
mειτεm okurunun profil resmi
Evet, Torino Atı'ndan bahsediyorum.🙂 Herakleitos'un Su ya afettiği önem, arkhe olmaktan ziyâde, kendinin onlarca yıl dağda yaşayıp otobur beslenmesi sonucunda vücudunun ödem şişkinliği denilebilir.😄 (İnsan vücudunun, beyninin su yüzdesi ve suya olan mecbûriyeti bağlamında da temel gördüğü şeydir su. Ama ilk neden değildir. Ve ruhla da özdeşleştirmiştir suyu.) Zerdüşt'e gelince, doğru, kronolojik ve akademik olarak hangi yüzyılda yaşadığına dair herhangi bir asgari müşterek mevcut değil, dolayısıyla bilmiyorum hangisi hangisinden etkilenmiştir veya birbirlerinden haberdarlarmıydı vs.( Doğu-Batı uzaklık... Bunu bir araştırmak lâzım. ) Ama Nietzsche’nin kimden etkilendiğine dair şöyle bir itirafı var ki, aynen yazmakta fayda görüyorum. "Dionysos (Apollon-Dionysos karşıtlığı) olgusunun benden önce böyle feylosofca bir tutkuyla duyulması görülmemiştir: Trajik bilgelik eksiktir; bunun izlerini, hem de Sokrates'ten iki yüzyıl önceki o büyük Yunan felsefesinde bile boşuna aradım. Bir tek Herakleitos üzerinde kuşkum vardı; zaten onun yakınında kendimi ~her yerden daha sıcak, daha rahat~ duymuşumdur. Dünya her zaman hakîkâte mecbur olduğundan, Herakleitos'a da mecburdur." 🙃☄
Caner the CahilBender okurunun profil resmi
O zaman bütün gerçeklere hükmedecek tek bir hakikat vardır: yaşasın Herakleitos yaşasın ex nihilocuların değişmez kardeşliği 🤗🍀
Caner the CahilBender okurunun profil resmi
Tam duygusallaşıyorum, Nietzsche yine höt hötlük yapıyor. Olay ciddiyetini kaybediyor. 😄
12 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.