Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

90 syf.
·
Puan vermedi
·
17 saatte okudu
Önsözde, Schopenhauer ile birlikte 19. yy'da felsefenin bir dönüşüm yaşadığından bahsedilmiştir: Felsefede genel olarak insanın düşüncesi yani zihni üzerine bina olunma, Schopenhauer ile birlikte beden üzerine bina olunmaya doğru kayma göstermiş. Schopenhauer'a göre hayatın temelinde 'irade' bulunur. Bu irade'nin temeli ise istemedir. İstemenin
Aşkın Metafiziği
Aşkın MetafiziğiArthur Schopenhauer · Bordo Siyah Yayınları · 201213,2bin okunma
··
188 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Semih Doğan okurunun profil resmi
Eline sağlık Kaan, harika bir inceleme olmuş. Ben de bugün bitirdim kitabı. Kendim bir şeyler yazmadan önce nedense senin yazacaklarını okumayı çok arzulamıştım. Öncelikle bir şeyler yazdığın için şahsen teşekkür ederim. Schopenhauer'in felsefesi, kadınlar hakkındaki düşünceleri, aşka yönelik ifadeleri, tekeşlilik/çok eşlilik üzerine yorumları, evliliğe yönelik düşünceleri vs. tartış tartış bitmez. Oralara girmek istemiyorum. Kısaca, birçok konuda ondan farklı düşünüyorum. Fakat senin de son paragrafında belirttiğin gibi, yazarın yaşadığı çağı, şartları, çocukluk dönemini vs. göz önünde bulundurmak gerekir. Geçenlerde bir yazarların çocukluk döneminde yaşadığı sıkıntılardan bahsettiğinde sana haksız bir şekilde tepki gösterilmişti, şimdi de Schopenhauer'i anlamaya çalışıyorsun diye tepki görebilirsin. Dikkatli ol :) Ahlak konusunda da Nietzsche'ye katıldığımı belirtmek isterim. Ayrıca dikkatini çekti mi bilmiyorum; ama Schopenhauer "haz" gibi bir kavramdan hiç bahsetmemiş. Üreme, soyun devamı, geleceği şekillendirme diyerek her şeyi açıklamaya çalışmış ama insanlığı yönlendiren çok önemli bir kavram var: Haz... Bence felsefesindeki eksik bu :) Bu güzel inceleme için teşekkürler.
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim Semih. :) Gerek senin gerek Ömer'in inceleme yönünde isteğiniz biraz da inceleme yazmamı sağladı diyebilirim. Değerli buldugum insanların bu yönde bir isteklerinin varlığı insanı mutlu ediyor. Senin kitap hakkindaki incelemeni de merak ediyorum. Evet, tartışa tartişa bitmez, nitekim ben de filozofun bu yöndeki fikirlerinin temelinde yatan etkene odaklandim daha çok. Tabi, sitede kitaptan en çok tepki çeken sözlerine deginmek istedim. Çünkü filozofu bu yönde bir düşünceye iten etmenleri hiç düşünmeden insanların tepki verdiklerini görüyorum. Evet, tepkilerini anlıyorum bilhassa kadinlarin. Lakin tepki verdikten önce veya sonra "ya bu filozof veya bu insan, bunu neden demiş" diye merak edilmesi de gerekmiyor mu. Bir diğer örnek de başlıca Aristo. Aristo kadar dünyayı çok uzun yüzyıllar etkilemiş bir insan var midir, böyle bir insanın kadınlar hakkında neden öyle düşündüğünü merak etmeden salt 2020'den bakarak tepki vermek, yargılamak ve hüküm vermek ne kadar mantıklıdir. Ben Atsiz'in fikirlerinin çoğuna katılmıyorum, belki de katıldığım bir fikri var mıdır onda da emin olamadim ama bu önemli değil şimdi. Ama onu okurken anlamak istedim. Ve anlamak istedim diye geçenlerde yine başka nedenlerden tartıştığim biriyle daha sert bir tartışma yaşadım. Atsiz'i anlamak Hitler'i anlamak olur, birinin eline fırsat geçmiş diğerinin geçmemis, bunlar normallestirilmemeli vesaire. İyi hoş da ben normallestirilsin demiyorum ki. Madem anlamaya çalışmak kabahat, o halde bu tarz insanlar tepki verdikleri bu isimleri anlamadan tepki veriyorlar sonucu çıkmaz. O halde de bir insanın birine anlamadan tepki vermesinin fanatizmden ne farkı var hatta bunun adı fanatizm olmaz mı. Benim zaten ideolojik kavramını kullanmamin nedeni budur. Yoksa ideolojinin kelime anlamını ben de biliyorum veya ne olduğunu. Ama ideoloji içinde hapsolmaktir benim ideolojik ile anlatmak istediğim şey. Aslında inceleme içinde yer verecektim, sonra vazgeçtim, yorumunda deginmene bir kat fazla memnun oldum Gecenki o eleştiriye. Ayrıca o eleştiriye verdiğim cevaba da henüz yanıt gelmedi. Umarım gelir. Cevabimda da demiştim: sitede aynı kitaba yapılan başka incelemelerde de yazar hakkında benim verdiğim bilgiler verilmiş ama NEDENSE o kişilerin yazınca kadınları travmatize ederek şiddet göstermek olmuyor da ben yazınca öyle oluyor. Bir insana kadına yönelik şiddet uyguluyor yaftasi vurulmasi bu kadar kolay ise ben sık sık yaşanılan şiddet, taciz veya tecavuz ihbarı olaylarının bir kısmında acaba kadının erkeğin bir tutumundan rahatsız olması nedeniyle ona istemli veya istemsiz iftira atmasinin etken olup olmadığı sorusu aklıma geliyor. (Okuyup rahatsız olan yorumu, buradan yürüyebilir linç için, ne de olsa anlamak lükstür) Ben anlıyorum kadınların öfkesini, tepkisini, yüzyıllarin birikimi var. Lakin öfke ile kalkan zararla oturur. Atatürk'ten örnek vereyim: Atatürk üzerinde de yaşadığı devlet ve toplumun yüzyıllardir geri kalmisliginin öfkesi vardı. Bu açıkça görülebilir adamın yazılarında falan. Haklı da. Ama Atatürk öfkesine mağlup olmadan mücadelesini verdi ve başarıya ulaştı. Yok anlık ofkelenmelerle hincini cikarmakla yetinseydi şimdi muhtemel ki Ortadoğu Ülkelerinden beter olacaktık. Bak, beni biraz biliyorsundur en azından, yüz yüze denk gelmemiş olsak da. Geçen gün ırkçı yaftalamasinda da bulunuldu bana. Aynı zamanda at gözlüklü Kemalist yaftalamasi da. Neden? Çünkü bazı konularda farklı düşündüm birilerinden. İdeolojik hapsolunma budur. Yaftala geç, duyarlı hassas Humanist görünümü altında, nasilsa destekleyecek birileri çıkar. Aynı nedenlerle günlük birçok insan bilhassa Twitter'da linç yiyor. Bu açıdan benim yaşadığım önemsiz kalır. Kusura bakma kafanı sisirdim. Evet, Schopenhauer hazzı iskalamis gibi onun gibi kendi hayatında çokça cinsel haz yasamisa benzeyen bir insanın bunu atlamasi da ilginç :)
3 sonraki yanıtı göster
Numan okurunun profil resmi
Erkek yılda yüzlerce kadın ise 1 tane çocuk yapabilme şansına sahip olsa bile bu mevzu senin de dediğin gibi tamamen biyolojik ve Schopenhauer'in ruhsuz bakışı ise saçmalık. İhanet ihanettir. Cinsiyeti, yapayı, doğalı, şusu busu olmaz. Bu konuda "Baba Evde" teorisi Schopenhauer'in teorisini desteklese bile sonuç olarak Schopenhauer'inkinden daha mantıklı. Erkek, Schopenhauer'in teorisine göre iradesine boyun eğip bu konudaki biyolojik avantajıyla genlerini yaymak istese bile evde bıraktığı eşi de bir başka iradesine boyun eğen ve genlerini yayma amacı güden erkekle beraber olabilir ve erkek eve geri döndüğünde bir ömür başkasının genlerinin bakımını üstlenmek ve büyütmek zorunda kalabilir. Bu ihtimalin babaları evde tuttuğu söyleniyor. Ki bu teori mağaralarda yaşanan döneme kadar dayandırılıyor. Avcı-toplayıcı dönemde ise biraz sallantıda bu konu. O dönemde babanın belli olmadığı ve çocuğa gruptaki tüm erkeklerin baktığı görüşü hâkim. Yerleşik yaşamla birlikte gelişen toplumsal etkenle bu teori daha kesinlik kazanıyor gibi. Son kısımda değindiğin hususa da sonuna kadar katılıyorum. Schopenhauer birçok konuda zamanını aşmış bir düşünürdür. Bazı konularda ise zamanından ötesine doğal olarak geçememiştir. Her konuda istisnasız şekilde zamanının ötesine geçebilen tek bir örnek bile verilemez. İnsanların bir mal gibi kadın ya da erkek demeden satılmasının üzerinden henüz 1 asır bile geçmemişken kadınlar konusunda zamanına saplanıp kalmış, bir gram ilerleyememiş Schopenhauer'in bu konuda günah keçisi hâline getirilmesi çok mantıksız. Ona gelene kadar günümüzde uğraşılması ve savaşılması gereken tonla ataerkil zihniyet var. Kalemine sağlık.
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim hocam. Bir ekleme yapacak olursam; hak arama mücadelesinde son kısımda degindigin pek çok ataerkil sorun varken, Schopenhauer veya bir başkasının bir fikriyle veya bu fikir üzerinden filozofu anlamak isteyen birine karşı yogun tepki vermekle ancak enerji israfı yapılmış olur. Bunun da hak arama mücadelelerine bir katkısının olacağını zannetmiyorum.
Furkan bostan okurunun profil resmi
Merakla okumayı beklediğim kitap sıranın buna gelmesi için baya çabalıyorum
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.