Bu, fırkanın (terakkiperver cumhuriyet fırkası) kuruluş amacıyla bağlantılı esas özelliktir. Doğal olarak halk otoritesi (Hakimiyet-i Milliye) birinci derecede öneme sahip bir ilke olarak dile getirilir73. Egemenliği o güne kadar ki uygulamalarıyla teorik olarak halka veren ve muhalifi olmadan iktidar olan bir parti karşısında, halk egemenliği ilkesinin pratiğe de yansıması istenir. Buna bağlı olarak da batılılaşmaya yönelik uygulamaların halkın onayı alınarak yapılması gerektiği savunulur74. Bildiriye göre; Parti, o zamana kadar "asrileşme" adına gerçekleştirilen tüm devrimleri onaylamaktadır75. Gerçekleştirilen devrimlere karşı bir karşıtlık veya eleştiri söz konusu değildir. Ancak, devrimlerin yöntemine ilişkin farklı düşünceleri vardır. Halk Fırkası'nın yaptıkları "tepeden inmeci" olarak değerlendirilir ve bu yöntem uygun bulunmaz. Toplumsal değişimin aniden değil, sarsıcılığını azaltmak amacıyla biraz uzun zaman diliminde gerçekleştirilmesi daha doğru bulunur. Bununla da "devrimci" yaklaşım reddedilir; "evrimci" bir yaklaşım kabul edilir. Fırkanın, Mustafa Kemal'in şahsıyla hiçbir sorunu yoktur. Onu ve onun desteklediği hükümeti devirip yerine kendi hükümetlerini kurmak gibi bir düşünce söz konusu değildir. Bu açıkça ifade edilir. Sadece, iktidarı sürekli kontrol eden bir muhalefet partisi olmak arzulanmaktadır76. Basının hiçbir keyfi kontrol mekanizması söz konusu olmadan görevini serbestçe yapması gerektiği, otoriter rejime gidişi önlemek için Cumhurhaşkam'nın partiler üstü kalması ve parti içi muhalefetin "normal" bir durum olarak algılanması gerektiği, savundukları diğer bazı ilkeleri teşkil eder. Ekonomik sistemle ilgili olarak da serbest girişime ağırlık verilmesi ve yabancı sermayenin ekonomiye fayda sağlayacağı da savundukları ilkeler arasında yer alır.
73 Kinross, Atatürk, s. 459, 460,462; Aybars, İstiklal Mahkemeleri, s. 78
74 Cebesoy, Bilinmeyen Hatıralar, s. 262,323
75 "Cumhuriyet Meclisi'nde yalnız onun [Mustafa Kemal'in] fırkası vardı. Atatürk gibi tarihi bir lidere karşı hiç kimse fırka teşkil etmeye cesaret edemiyordu. Bu yüzden, hükumet Meclis murakabesinden mahrum kalmıştı. Bu durum çok devam edemezdi. Düşündük; memlekete son bir hizmet daha ifa edebilmek için, o zaman işgal ettiğimiz mühim mevkileri bırakarak, sırf Büyük Millet Meclisi'nde murakabe durumunda kalmak şartıyla "Cumhuriyet" namını verdiğimiz bir fırka teşkil ettik. .. Cumhuriyet Fırkasını kurduk. Meclis'ten bize 80 kadar mebus gelmek istediyse de, bizim hedefimiz iktidara geçmek değil, bilakis murakabede kalmaktı. Bunun için 38 kişi ile iktifa ettik. Bu 38 kişi aynı zamanda bila kaydu şart, Atatürk prensiplerini kabul etmiş kimselerdi ... Meclis dışında da her taraftan vuku bulan müracaatlara rağmen, yalnız Istanbul'da parti teşkilatı kurduk. iktidara gelmek maksadı olan bir parti ise, elbette bütün memleket dahilinde teşkilat yapardı. Biz yalnız İstanbul'da yapmakla, iktidara gelmek niyetinde olmadığımızı fiilen de ispat etmiş olduk'' (Cebesoy, Bilinmeyen Hatıralar, s. 262, 279).
76 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası niçin kurulmuştu ve neyi amaçlamaktaydı? Fırka kuruluş amacını açıklamış olmasına rağmen, Fırkanın kişisel çekişmeler sonucu doğduğu kanaati yaygındır. Suna Kili, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası için "kuruluşunda bu parti ile CHP arasında bazı konularda görüş ayrılığı yanında her iki partinin üyelerinin bazıları arasında da, kaynağı Milli mücadele dönemlerinden gelen bir "şahsiyet mücadelesi" de vardı" (Kili, 1960-1975 Döneminde Cumhuıiyet Halk partisinde Gelişmeler, s. 77) tespitinde bulunur. Samet Ağaoğlu'nun inancı ise, bu partinin "geniş ölçüde Atatürk çevresindeki iktidar rekabetinin sonucunda doğduğu" biçimindedir (Ağaoğlu, Demokrat Partinin Doğuşu ve Yükseliş Sebepleri, s. 23). Bu kanaatleri destekler mahiyette olmak üzere, dönemin başbakanı İsmet İnönü'nün, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kuruluş nedeniyle ilgili açıklamaları önemlidir; "Terakkiper ver Fırkayı teşkil ettiler. Kendilerini bu yola sevk eden ve sonra ihtilafa vardıran endişeyi şöyle izah ediyorlardı: Cumhuriyetin ilanını bize sormadan, danışmadan yaptınız, aceleye getirdiniz. Olmaz' Bundan sonra neler yapacaksınız, rejimi hangi istikametlere götüreceksiniz, bilmiyoruz. Birçok reformlar yapacaksınız, ıslahat yapacaksınız ama bunların hepsini bir günde, üç senede, beş senede yapmak şart mı? .. Hani beraberdik diyorlardı. Evet, beraber olduğumuz zamanlar icraatı beraber yaptık. Şimdi beraber olmadığımız zaman geldi, ayrı yapıyoruz" (İnönü, Hatıralar, C.II, s.204).