Gönderi

- PAPATYA VE KELEBEĞİN AŞKI -
Bilindiği üzere kelebeklerin ömrü kısadır. Bazılarının ömrü 24 saat ile sınırlıdır. Bazılarının 3 gün ve bazı türlerde yaklaşık olarak 2 ay yaşamaktadırlar. Papatyaya aşık olan kelebeğin ömrü ise 3 gündür. Günlerden bir gün uzak diyarlarda küçük bir tırtıl dünyaya gelir. Doğal iç güdüleri sayesinde ilk olarak beslenmeye başlar tırtıl. Belirli bir büyüklüğe gelene kadar her bulduğunu yemiş, küçük tırtıl. Koza örebilecek büyüklüğe geldiğinde, kendine güvenli bir yer bulmuş ve kozasını örmeye başlamış. Ördüğü kozanın içerisinde uzunca süre kalarak büyümeye devam etmiş. Küçük tırtıl kozasının içerisinden çıkarken, artık rengarenk bir kelebek olarak çıkmış. Minik kelebek uçuyor olmanın mutluluğu ile oradan oraya uçmaya başlamış. Ormanın her yerini karış karış uçarak gezmiş. Dağlar tepeler aşmış ve birçok vadilerden geçip gelmiş. Son olarak yemyeşil ve rengarenk çiçeklerin olduğu bir vadiye gelerek orada kalmaya karar verir. Derken, etrafı şaşkın şaşkın izleyen kelebek bir de ne görür! Muhteşem bir çiçek. Daha yanına yaklaşmadan yüzlerce çiçeğin arasından gözüne çarpar ve yanına giderek tanışmayı ister. Yüzlerce rengarenk çiçeğin üzerinden geçerek muhteşem çiçeğin yanına gelir. "Merhaba" demiş kelebek, sizi uzaktan gördüm ve yanınıza tanışmak için geldim. Papatya nazlı nazlı süzülerek "merhaba hoş geldin" demiş. Böylece kelebek ve papatya tanışarak konuşmaya başlamışlar. Kelebek, papatyaya hayat hikayesini anlatmış. Nereden geldiğini, hangi dağlardan, tepelerden ve vadilerden geçtiğini teker teker anlatmış.Papatyada, kelebeğe hayatını anlatmış ve birbirlerinden hoşlanmaya başlamışlar. Kelebek bütün zamanını papatyanın yanında geçirmeye başlamış. Gece olunca birlikte yıldızları izleyip, ateş böceklerinin danslarını seyretmişler. Gün ağarmaya başlayıp, güneş çıkınca kelebekte kanatlarıyla papatyayı, güneşin yakıcı sıcağından korumuş. Kelebek papatyayı çok sevmiş. Kelebek papatyayı öyle çok sevmiş ki, bir an bile yanından ayrılmak istememiş ve ayrılmamış. Kelebek, papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret edipte papatyaya bir türlü söyleyememiş. Duygularının karşılığı olmayacağından korkarak, papatyayı kaybetmekten korkuyormuş. Kelebek ve papatya birbirlerinin yanında birbirlerinin aşkından habersiz, kendi içlerinde aşklarını yaşamışlar. Bolca sohbet ederek. Böylece saatler saatleri kovalamış, günler geçmiş ve kelebeğin zamanı dolmaya başlamıştır. Gücü gittikçe tükenmeye başlamış ve zamanın geldiğini anlayınca papatyaya dönmüş ve ”Üzgünüm ama senden artık ayrılmam gerekecek” demiş. Papatya buna hiçbir anlam verememiş. ”Neden” demiş. ”Yoksa benim yanımda mutsuz musun?” Hayır demiş kelebek. ”Bilakis sen benim hayatıma anlam kattın. Ama biz kelebeklerin ömrü sadece 3 gündür” diyebilmiş. Ve bende ömrümü senin yanında en güzel şekilde tamamladım ve artık hiç kaybolmayacağım bir yere gitme vakti geldi. Gitmem gerek, gitmeliyim demiş. Papatya bu duruma çok üzülmüş, kahrolmuş ama yapacak bir şeyin olmadığını anlamış. Gidecek birinin önünde durulmaz ki. Elinden hiçbir şey gelmeden çaresizlik içinde baka kalmış. Kelebeğin gücü tamamen bitmiş ve son bir gayretle papatya sadece ”Seni seviyorum” diyebilmiş. Ancak papatya donakalmış ve sadece ”Bende…” diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş. Papatya kahrolmuş, keşke daha önce bilseydim de söyleseydim demiş. Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin acısına dayanamamış. Bir süre sonra papatyanın yaprakları solmaya ve daha sonrada dökülmeye başlamış. Her düşen yaprakta ”Seviyormuş” diye geçirmiş içinden. İşte o günden beri bunu bilen aşıklar, sevdiklerine soramadıklarını, papatyalara sormuşlar. ”Seviyor mu?, sevmiyor mu?…”
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.