Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

494 syf.
9/10 puan verdi
·
22 günde okudu
Faşizm yükselirken insanlığın çöküşü...
Eğer siz de tarihi; hele hele büyük kırılma dönemlerinde sıradan halkın yaşadıklarını benim gibi tanıklarının dilinden okumayı seviyorsanız, Shirer’in 1934-1941 yılları arası Nazi yönetimi altında Berlin’de yaşadıklarını günü gününe aktaran bu kitabı seversiniz. Shirer, 1934-1941 yılları arası CBS adına Berlin’de görev yapan ve radyoculuğa bir çok yenilik getiren Amerika’lı bir gazeteci. Berlin’den her gün yayın yapan Shirer, Nazi iktidarının yükselişinin, gittikçe dozu artan baskı ve şiddetin, sansürün, politik oyunların da canlı şahidi. Savaş anılarını bir çok farklı kitap altında toplamış; “Günü Gününe Nazi İmparatorluğu”, yazarın bu dönemde tuttuğu günlüklerden oluşuyor. Savaşın başlangıcını, Nazilerin önlenemez ilerleyişini, Polonya’yı 8 gün, Benelux ülkeleri ve Fransa’yı 15 günde işgal edip Manş Denizi kıyılarına kadar sorunsuz gelişlerini, İngilizlerle kapışmalarını, Hitler’in Rusya’da Stalin ve İtalya’da Mussolini ile ilişkilerini anlatırken Alman halkının bu yaşananlara reaksiyonunu da aktarıyor bize. Shirer kitabını 1941 yılında, Almanya’dan Amerika’ya döndükten hemen sonra yayınlamış. Sonrasında yazarın notları ile karşılaştırıldığında, özellikle Hitler’i tanımlayan bölümlerde yazarın günlüğünü değiştirip yayınladığı farkedilmiş. Aslında bu alışılmadık bir şey değil; zira savaşın ilk yıllarında Nazilerin hızlı ilerleyişinden ve Hitler’in karizmatik kişiliğinden etkilenen bir çok gazeteci ve yazarın Hitler’i ve kurduğu güçlü ülkeyi metheden yazılar yazdığı, ancak faşizmin dozunun arttığı ve sivil halka yapılan eziyetlerin ortaya çıktığı dönemlerden sonra bu dilini değiştirdiğini biliniyor. Shirer de ilk yıllarında Hitler’i beğenir ve methederken savaş ilerledikçe fikrini değiştirmiş; ama savaşın hala sürdüğü o yıllarda görüşlerindeki bu değişikliği açıklamak zor olacağından günlüklerinde değişiklik yapmayı tercih etmiş. Bu, eleştirildiği gibi, bir sahtekarlık değil, tam tersine son derece insani bir hal olarak göründü bana; hatta hoşuma bile gitti. Hiç değişmediğini iddia eden ve hatta değişmemeyi gurur kaynağı sayan bir dolu kalem var; halbuki insan değişir, hata da yapar. 2. Dünya Savaşı hakkında çok okudum, tarihi gelişmeleri büyük ölçüde biliyordum. Shirer’in günlüğünde o yüzden beni daha çok etkileyen baskının gün be gün, ama sezdirmeden artışı ve Alman toplumunun buna reaksiyon verememesi oldu. Hani bir anekdot vardır; kurbağayı kaynar suya atmaya çalışırsanız zıplayıp kaçar, ancak soğuk suya atıp yavaş yavaş ısıtırsanız neler olduğunu farketmeden yavaş yavaş ölürmüş. Alman halkının büyük ümitlerle başlayan, büyük zaferlerle taçlanan, ancak giderek yıldızları dökülen Nazi iktidarı sırasında yaşadıklarını belki en iyi anlatan örnek bu. 1. Dünya Savaşı sonrası ekonomisi dağılan, bunalım döneminde özlemini çektikleri siyasi birliği uzun yıllar bulamayan, boşluk ortamında iyi örgütlenen Nazilerin yükselişi ile önce ümitlenen, ilk zaferlerle kendine güveni yerine gelen, ancak giderek açlığın, baskının, cepheden haber alamamanın, yalanların, bombaların gölgesinde hevesleri sönen, endişeye düşen Alman halkının yaşadıklarını kısa bir liste halinde özetlemeye çalıştım; bir nevi faşizmin el kitabı oldu: 1. Ortak bir bilinç yaratmak için tarihteki şanlı günlere atıf. İşe gelmeyen noktalarda tarihi tekrar yazmak, özellikle kahramanlık hikayeleri üretmek 2. Çocuklara ve gençlere özel önem; önceleri bedava yaz kampları, izcilik kampları, geziler ile birlik sağlamak. İlerleyen dönemlerde bunu “zorunlu” Nazi kamplarına dönüştürmek. Beyni yıkanan gençleri, ailelerini dahi ihbar edebilir hale getirmek 3. Eğitim sistemini, eğitim kadrosu ve ders kitapları da dahil olmak üzere faşist ideolojiye göre sil baştan değiştirmek 4. Basının tüm ahlaki değerleri çiğneyişi. İnanılmaz ölçüde kandırma, manipülasyon ve yalan! İnsan artık bu kadar da olamaz diyor, ama oluyor. 5. Sürekli birbiri ile çelişen söylemler. Başlarda bu çelişkiler arasında süre var, o yüzden çok göze batmıyor, ancak ilerleyen dönemde halk desteğinde soru işaretleri oluşmaya başlayınca 1-2 gün ara ile söylenenin tam tersi dile geliyor. 6. Orwell’in 1984’ündeki gibi; hep barıştan bahsedip sürekli savaş hazırlığı yapmak, bahane bulup saldırmak. 7. Sansür, baskı, kontrol. Dozu yavaş yavaş arttırıldığından halk farkedip itiraz ettiğinde geç oluyor. Halkın yabancı basını takip etmesi zinhar yasak; komşular duvardan dinleyip birbirini ihbar ediyor. Beni en çok etkileyen, cephedeki evlatlarından gelen haberin bile manipüle edilmesi oldu; evlatlarının öldüğünü yıllar boyu öğrenemeyen aileler var, sırf uçakların düştüğü, gemilerin battığı ortaya çıkmasın diye. 8. Hukuk sisteminin alaşağı edilmesi. Halk mahkemeleri var, ancak 5 üyenin 4’ü Nazi partisi üyesi. Gizli Servisin başındaki Himmler’in “vatan hainleri”ni mahkeme kararına gerek olmadan infaz yetkisi var. Dolayısıyla Himmler’in yakaladığı herkes “vatan haini”. 9. Hitler’in her konuda bilgisi var, ekibi ancak o izin verirse konuşabiliyor. İstediğini atama, istediğini görevden alma hakkı var. Başlarda yanındaki ekip daha yetkin, alanında başarılı isimler. Giderek korkusu artıp içine kapandıkça çok yakınındaki bir kaç kişi hariç herkese düşman; gizli servis ekibi ile ilgili sürekli malzeme topluyor. 10. Aşırı bağnazlık, sadizm, zulüm, korku, militarizm. Her yerde Gestapo ajanları. 11. Hiçbir işe yaramaz boş insanlar, serseriler -Nazi Partisi’nde kendilerine yer bulabildiklerinden- büyük servet sahibi; halk ise enflasyon, kıtlık ve sınırlamalar nedeniyle yarı aç yaşıyor. 12. Ve tabii ki yakılan, yakılan, yakılan kitaplar; kütüphanesindeki bir kitap nedeniyle terörist ilan edilip öldürülen insanlar… Shirer’in anılarında görüyoruz ki Almanya’da yaşayanların, Nazilerin 1941 ortalarına kadar Avrupa şehirlerinde sivil halkın bombalandığından, Yahudi soykırımınından, Nazilerin “saf üstün ırk”ı korumak için sakatları ve akıl hastalarını öldürdüklerinden haberleri yok. Sanki bir fanusta gibi yaşıyorlar. Shirer bile Yahudi’lerin çalışma kamplarında tutulduğunu biliyor, buralarda insanların öldüğüne dair söylentileri duyuyor, ama bunun planlı bir soykırım olduğunu anlamıyor. 1941 sonlarına doğru, ancak ayrılmadan önceki günlerinde akıl hastanelerinde yapılan “seyreltme”leri duyuyor, yapılan açıklamaları söylentilerle birleştirdiğinde Almanların akıl hastalarını “hastalara iyilik olsun diye” öldürdüklerini, haberin ortaya çıkmasından korktukları için de hastaneyi bombaladıklarını ve suçu İngilizlere attıklarını anlıyor. Halkın tabii ki haberi yok, söylentiler ve tahminler var. Çocuklarını kaybeden ailelerin, açıkça kimseye soramadıkları için, gazete ölüm ilanları ile şifreli şekilde şüphelerini paylaşmaları ve kendileri ile aynı durumdaki aileleri bulmaya çalışmaları var ki, insanın yüreği sızlıyor. Velhasıl, “faşizm”in herkesten uzak olması ve her ne sebeple olursa olsun “barış”ın hiçbir zaman kaybedilmemesi dileğiyle…
Günü Gününe Nazi İmparatorluğu
Günü Gününe Nazi İmparatorluğuWilliam L. Shirer · Cem Yayınevi · 19775 okunma
·
61 görüntüleme
Sultannn okurunun profil resmi
Kötülük yükselirken çevresindekilerin fark etmemesi ne kadar ilginç. İnsanın gözü bu kadar mı kör olur diye düşünmeden edemiyoruz. Hitlerle ilgili ne zaman bir inceleme okusam aklıma hep esir kampında hücre duvarına yazılmış yazı gelir.  "eğer bir tanrı varsa onu affetmem için yalvarmak zorunda." Eline sağlık. Çok bilgilendirici bir inceleme olmuş.
AkilliBidik okurunun profil resmi
Teşekkürler hocam, sevindim beğendiğinize... Kötülük, eğer yavaş yavaş yükseliyorsa toplumun büyük kısmının fark etmesi zaman alıyor, fark edildiğinde de iş işten geçiyor. Zira toplum "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" derken bir gün o yılanın dönüp kendisini de sokacağını anlayamıyor maalesef.
1 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.