Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

120 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
2 saatte okudu
NE SENLE NE SENSİZ
Küçükken bol bol izlediğim Yeşilçam filmlerinde olsun günümüzdeki Türk film ve dizilerinde olsun işlenen temel bir tema vardır: Parayla mutlu olunmaz. Buna bağlı olarak, zenginlerin derdi çoktur yani paran var mı derdin var. Asıl mutluluk fakirlikte, yeter ki kalbin zengin olsun, para da neymiş arkadaş, el ele kol kola verelim musmutlu olalım. Bu yalan hem de apaçık bir yalan! PARASIZ MUTLU OLAMAZSIN. Size bu filmlerin çizdiği tablonun gerçekteki halini anlatayım: Toplumda şiddetin en çok görüldüğü aileler fakir ailelerdir. Evde tencerede sadece su kaynıyorsa, çocuğun önlüğü veya elbiseleri eski ve sen de bunları yenileyemiyorsan, kıt kanaat ay sonunu getiriyorsan, borç harç yüzünden ortalıkta ruh gibi dolanıyorsan tüm hıncını en kolay ve yakın yerden yani ailenden çıkarırsın. Eğer zengin bir ailedeysen, elbise vesaire imkanlarını geçiyorum onlar önemli değil; milyonlarca insanın en büyük stresi olan üniversite sınavı stresi gibi bir derdin olmaz. Sonra, kendini daha erken keşfetme imkanına da sahip olursun ve daha bilinçli şekilde istediğin mesleğe yönelirsin. Dönerin yanında ayran içsem çok olur mu diye düşünmezsin, alışveriş sırasında giysilerde ilk baktığın etiket olmaz, iş kuracaksan kafan rahat olur, hasta oldun mu iki ay sonraya randevusu verilen tomografiyi vesaire işlemi beklemek gibi bir durumun olmaz ve daha nice avantajın olur. Bu iki zıt durum üzerine karşılaştırmalı sayısız satır yazılabilir ama uzatmaya gerek yok. Sadece bu boş fakir romantizmine benim karnım tok ve buna oldum olası sinir olmuşumdur. Neyse ki Moliere bu fakir romantizmini yapmıyor. Eserinde Harpagon adında burjuvayı merkeze alıyor. Bu kişi anlaşılıyor ki yeterince zengin bir insan lakin bir sorunu var: Paraya tapıyor. Öyle ki masraf olmasın diye atlarına yem vermeye vermeye hayvancağızları iskeletora çevirmiş, uşaklarının poposunu açıkta bırakacak yırtık elbiselere mahkum etmiş, çocuklarını ise el kapılarında borç dilendirmeye yönlendirmiş, kendisini de bahçeye gömdüğü 10 bin altınına bir zarar gelir mi endişesine mahkum etmiş. İşte zenginliğin zararlı olduğu nokta burasıdır yani ona sahip olmayı takıntı haline getirmektir. Bunu besleyen ana etken elbette ki, kapitalizmdir. Para kazan onu tut ve ondan daha çok para kazan döngüsüyle insan eğer güçlü bir kişiliğe sahip çok yönlü biri değilse sonu Moliere’nin Harpagon’u gibi olabilir. Harpagon’un durumunu eserden en iyi özetleyen kısım, bahçesine gömdüğü altınlarının çalındığını öğrendiğinde verdiği tepkileridir; bu tirad gerçekten efsane! Bu tiraddan bir kısmı alıntılayarak onun üzerinden birkaç şey demek istiyorum: “… Neredeyim, bilmiyorum ki! Ben kimim? Ne yapıyorum? Bilmiyorum. Oldu bana olanlar! Param! Zavallı paracığım! Canım, sevgilim benim! Aldılar elimden seni! Sen olmayınca ben neye sığınırım artık, neyle avunur, neyle sevinirim? Her şey bitti benim için; dünyada yapacak işim kalmadı benim! Sensiz ne yaparım, nasıl yaşarım? ...” Parasını değil de eşini, kardeşini, anne babasını veya evladını kaybetmiş bir insanın feryadı sanki değil mi. Parasını kaybederek Harpagon’un mekan ve zaman algısı kayboluyor. Adeta kökleri şiddetli bir kasırga sırasında topraktan koparak etrafa savrulan bir ağaç gibi oluyor. Paraya sahip olduğunu sanırken onun yokluğunun ilk saniyelerinde aslında paranın ona sahip olduğunu fark ediyoruz, ne yazık ki kendisi bunun ne kadar farkında emin olamıyoruz. Para ona o kadar sahip olmuş ki, yokluğuyla Harpagon’un kişiliğinin yarısını götürmüş gibidir: Harpagon’un benlik algısı ağır yara alıyor, beyinciği alınan bir kuş gibi savrula savrula yere çakılıyor. Aynı zamanda para, sorgu odasındaki ışık gibidir Harpagon için; parayla sadece kendini görebilen Harpagon, çevresindeki hayata yabancılaşmıştır ve onun yokluğunda da karanlıklar içinde kaldığını sanır, her şeyin bittiğini düşünür. Halbuki, yabancılaşmanın farkına varmasının ruhuna verdiği bir daralma hissini yaşamaktadır. Moliere’nin Cimri’sinden, İNSAN SALT PARAYLA MUTLU OLAMAZ sonucunu çıkarabiliriz. Para bir araçtır, amaç değil. Eğer onu amaç haline getirirsek, o bizi bir araç haline getirir ve biz bunun farkına belki de hiç varamayız. Önsöz kısmında Cimri’yi yazarken Moliere’nin eski Yunan’dan faydalandığını görüyoruz. Plautus’un Çömlekçi adlı komedyasıyla temel noktada benzerlik gösteriyor Cimri, ancak bu durum 17. yy Fransız ve haliyle Avrupa edebiyatında olağan bir durumdur. Öyle ki, dönemin sanatçıları eski Yunan’dan aldıkları tragedyaların isimlerini bile değiştirme gereği duymuyorlarmış. Dönemde hakim olan klasisizm akımının bir başka yansımaları ise oyundan bir iki parafla örneklendirebiliriz: “Her şey babama bağlı, biliyorum. O ne derse uymak zorundayım. Hayatımızı borçlu olduğumuz insanların rızası olmadan bağlanamayız kimseye.” ve benzeri paraflarla oyun yazarı, eserini ahlaki amaçlarla kullanır. “Bizim kör tutkumuza bağlı değil, onların ışıklı aklına ve görgülerine inanmak doğrudur…” ve benzeri paraflarda, insanın içgüdülerine hakim olması gereken bir canlı olduğu, bunun için de en yüce özelliği olan aklını kullanması gereliliği işaret ediliyor. Yine bu akla sahip olanlar büyükler olarak gösterilerek ahlaki düzene dair bir öğüt verilmiş olunuyor. Harpagon gibi ayrıksı bir karakter işlenmiş olsa da onun kötü özellikleri alaya alınarak onun örnek alınmaması gereken bir tip olduğunun altı çiziliyor. Ayrıca onun oyunun sonundaki akıbeti, devrin hakim anlayışı olan aklı her şeyden önde tutmanın zaferi olarak nitelenebilir. Moliere’nin Harpagon karakterini anlatırken oldukça mizahi olduğunun altını da çizmeliyim. O kadar güzel ve komik şekilde işlemiş ki karakteri, okurken onu gözümün önüne getirdim. Gerek oyunu okurken gerekse şu an yazıyı yazarken oyundan aklıma gelen kısımlar nedeniyle oldukça güldüm ve gülüyorum. Harpagon’u usta ve doğal yapısı da komikliğe elverişli bir oyuncunun canlandırdığı bir Cimri oyununu izlemek ayrı bir zevk verirdi. Son olarak eserden şu oldukça doğru tespitleri aktarmak istiyorum: “Bakıyorum da, insanları kazanmak için en iyi çare onların sevdiklerini sever görünmek, doğru dediklerine doğru demek, kusurlarını övmek, her yaptıklarını alkışlamak. Yaranacak mısın, aşırı gitmekten hiç korkma. Yalan söylediğin istediği kadar belli olsun, suratından aksın, en zeki insanlar bile kanıveriyorlar dalkavukluğa. Pohpohu bastınız mı, en gülünç, en yüzsüzce söylenmiş sözleri bile yutuyorlar.” İyi okumalar.
Cimri
CimriMolière · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200621,8bin okunma
··
129 görüntüleme
Sultannn okurunun profil resmi
Yemeyenin malını yerler diye bir laf vardır. İyi olmuş Harpagon'a. Çoluğunu çocuğunu dilendir, altınların bahçede gömülü kalsın. Sen yemezsen yiyen birileri çıkar. İncelemeyi okurken 'para para para' diye bir parça vardı, aklımdan o geçti. Onsuz hayat mümkün değil ama esiri de olunca iş çığırından çıkıyor maalesef. Eline sağlık, güzel bir inceleme olmuş.
Kaan okurunun profil resmi
Teşekkür ederim. :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.