Kumul'da bulunduğumuz cuma günü biz de abdest alarak camiye gittik. Hafiz Efendi minbere çıkarak bir hutbe okudu. Biz güfteye değil, hafizın bize Istanbul’u hatırlatan teganni tarzına dikkat ediyorduk. Biliyorduk ki Hafız da okuduğu hutbenin manasını bilmiyor. Fakat nağmeler onun hançeresinde titriyor, makamdan makama müselsel (ard arda) bir ahenk ile geçerek İstanbul nağmeleri saçıyordu.
Biz ne vakitten beri bu nağmelerden uzak yaşıyorduk. Musikişinas değildik. Fakat işte bu nağmeler bizim dimağımızda bin ıirtına yarattı. Nerde olduğumuzu unuttuk.