Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Önsöz
Tezgâhımıza buyurun muhteremler. Bir Azeri halısı satmadayız ki en has usta elinde dokunmuş. Nakışları, Yusufu kandırmaya azmetmiş Züleyha'nın sarayının duvarları sanki. Dokumacı gayrımız değil, hepimiz pekiyi tanırız. Onu, Fuzûlî namı ile anarız. Yabancı bilmeyin, beride kalmayın efendiler. Oğlan, bizim oğlan. Hissettiği bizim, yazdığı bizim, ne anladı ise kürre-i arzdan ve de âlem-i mevcudattan o da bizim yârenler. Kafiyeli, vezinli lâfzı söyleyen çok bulunur, bulunur amma bu söylemek, altın zincire ziynet dizmek. Umula ki nasıl olduğunu izaha muktedir olalım. Ah efendim, bir mesele üzre Hudûdullah'ı bilmeyip, yeltendiğimiz bu işte muvaffak olabilmeyi nasıl da murad etmedeyiz. Hem vallahi, hem billahi ve dahi tallahi. Muhakkak ki sual edilecek ve "Ne idi mesele be hey hadsiz?” denecek. Şu idi hazretler; şu idi ki biz öyle kolayca diyemeyiz bu meseleyi. Evvel elden geldiğince izaha gayret gerek. Galib'e de sual ettik de bize şöyle buyurdu: Bir gün olursan sen de iki gözüm aşka yâr Bu mâcerayı o zamân söylerim sana ben Anca böyle.... Belki Musa'nın umusu gibi bir kör parçası getirir de onunla hem ısınır, hem ziyalanırız
Sayfa 5 - ÖtükenKitabı okudu
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.