Gönderi

toplumsal cinsiyet kavramını yaratan toplumdur. Batısı Doğusu olmaz
İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelen şiddete karşı bir mücadele antlaşması mı yoksa geç-modern toplumun yeni politik epistemolojisi midir? Bu soruyu önemli bulan biri, bu sözleşme’nin toplumsal ve siyasal potansiyeli ile ilgilenmek zorundadır. Toplumsal olarak bu metin, şiddeti önleyici ya da şiddet gören kadın için bir dayanak olma iddiası yönüyle önemlidir. Ancak uzun vadede söz konusu olan, toplumsal cinsiyet kavramı ile Avrupa kültürüne uygun yeni bir cinsiyet, aile, kadın ve cinsellik prototipi ortaya koymaktır. Bu tasavvur kesinlikle klasik İslam ailesi ve müslüman kadın değerleriyle büyük bir farklılık arz etmektedir. Bu metin Avrupa’nın son 30 yılda, post-modern ailesizlik, partnerlik yaşamı ve feminist ideolojinin geliştirdiği kadın bakış açısını yansıtmaktadır. Yeryüzünde tek bir toplum, din ve devlet varmış gibi davranılmakta ve özellikle toplumsal cinsiyet ile ilgili yapılan tanımlamada tarihsel sosyolojik gerçeklikten uzaklaşılmaktadır. Başka bir ifadeyle metinde toplumsal cinsiyet, tarihsel sosyolojik pratikten öte post-truth çağın ruhuna uygun ontolojik ve apriorik bir alana taşınmaktadır. Böylelikle cinsiyetin toplumla beraber yapılandığı realitesi bir mutlaklığa dönüşmekte; doğuştan, yani biyolojik olan ve fıtratla gelen farklılıklar reddedilmektedir. Hatta bu farklılıklar ayrımcılık ve eşitlik önünde engel olarak kabul edilmektedir. Bir bakıma insani fıtrata uygun cinsiyet ontolojisi yerine, tamamen yeni ve seküler olan bir ontoloji önerilmektedir.
·
24 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.