Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

1752 syf.
9/10 puan verdi
·
14 günde okudu
Denemeler (4 Cilt Takım)
Denemeler (4 Cilt Takım)Montaigne
8.5/10 · 54,5bin okunma
·
2 görüntüleme
Tayfun okurunun profil resmi
1. Kitabın yarısına gelmeden 50 alıntı yapmışım ve dahası da olacaktır. Kısa süreliğine vereceğim bu rahatsızlıktan ötürü duyarsız olun ve takmayın. Zira bu kitabı da kendime kaynak gösterilecek kitaplar arasına aldım.
Tayfun okurunun profil resmi
-Not 1- Aldığım bazı kararlar gereği kendime kaynak kitaplar seçtim ve bunların en az iki farklı çevirisinden okuyup, kendime bir kaynakça yaratma telaşına düştüm. Bazı planlar neticesinde ise bu kaynaklara az kuşkuyla bakıp, doğru kabul ederek, kendi halimde ve daha çok kendime olan içerik hazırlama/yazma becerimi geliştirmek namına kullanmaktır niyetim. İlk olarak ise seçimim ise Monteigne oldu. Heyecanlı bir şekilde birinci cildine dalış yaptım. Az çok bildiğim dönemi hakkında kitap beni biraz daha açtı ve dönem hakkında olan bilgilerimi hem doğruladı, hem de ayrıntılayıp, güçlendirdi. Yazarın sadece bir günlük edasıyla az yaşantısını ama çokça düşüncelerini kaleme aldığını gördüm. Aristokrat bir ailede yetiştiği ve çevresinde hatırı sayılır bir soyluluğu olan ailesinden ötürü iyi bir eğitim aldığını eserinde kendisi beyan etmektedir. Özellikle Latin dilini bilmesi ve ortak yanımızın Plutarkhos olması beni sevindirdi. Şunu iyi bilirim ki Plutarkhos okuyan, beğenen onun gibi yazmak ister. Monteigne de bu şekilde kusursuz bir uslupla giriş yapıyor ve yaşam için gereksinim duyulacak her konu hakkında fikrini beyan ediyor, kendinden öncekilerle sohbet havası yaratarak, kah onlarla hemfikir oluyor ya da karşı çıkmakla yetiniyor. Denemeler birinci cildi okuyan çoğunlukla Monteigne okuduğunu söylese de Plutarkhos, Cicero, Terentius, Platon, Seneca, Plautus, Lucretius ve Horatius gibi isimleri de beraberinde okumaktan geri kalmıyor. Tam metin olması Monteigne’nin kafasından düşen tek bir düşünceyi dahi kaçırmıyor, anlattığı hikayeleri, yaşanmış olayları ve duyduklarını fikirlerinden pay çıkarak bizlere sunuyor. Eseri başka eserlerden etkilenmeden -ki bundan özellikle uzak duruyor- kendine has bir yöntemle sunuyor. İçerikte felsefe bulmak mümkün, kendi özyaşamı hakkında bilgileri de söylemekten çekinmiyor, Plutarkhos gibi tarihi konuları ele alırken olayların zamanı-yeri-nedeni gibi şeylere takılmadan olaylara müdahil olanların kişilik ya da karakteri hakkında düşünceler ortaya atıyor. Çeviride kusurlar mevcuttur. Ancak anlamada zorluk çekilecek bir durum söz konusu değildir. Yazım ve dizgi hataları okurunu yormuyor. Olmamasını tercih ederdik ancak tam metin olarak başka bir çeviri bulunmadığı için diğer çevirilerden bir tık üste duruyor. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nın baskısıyla da sık sık karşılaştırma yapıyor ve çeviri hakkındaki düşüncelerimi her iki çevirinin bittiğinde sunmayı uygun görüyorum. ...
Tayfun okurunun profil resmi
Önsözdeki bir cümle Türk-Fransız arasındaki gelişmeden dem vuruyordu. Aklıma Rousseau’nun “Hayır’ı” geldi. 1759 yılında Dijon Akademisi’nin ülkede yaptığı bir araştırmada “Bilimlerin ve sanatların gelişmesi ahlakın düzelmesine yardım etmiş midir?” sorusunun cevabını arıyor ve bir şekilde cevap buluyorlar. Böyle bir soruyu ülkemizde cevaplama gerekliliği olsaydı, acaba bunu salt düşüncesiyle, etkilenmeden, korkmadan cevap verecek gözü kara bir akademisyene rastlar mıydık? Sanırım ülke olarak buna hala hazır değiliz. Biz bugünlerde el nasıl yıkanır, oruç nasıl bozulur, yaza tatile gidebilir miyiz? Gibi soruları araştırıyoruz. Yıllardır. Yıllarca da sürecek gibi...
Tayfun okurunun profil resmi
Not-2 Monteigne zenginin namussuzluğu ve fakirini namusu, zenginin dinsizliği ve fakirin imanlılığı gibi yerlere değiniyor, bu da her fakir iyimiş gibi bir algıya dönüşmekten öteye gitmiyor. Zengin neden namussuz ve inançsız, fakir neden namuslu ve inançlı? Bana kadar olan beynim bu hususta der ki; zorundalar. Zengin fıtratı, kişiliği gereği, fakir ise mecbur olduğundan. Düşün: Zengin ve fakir ikisi de faiz yemediğini söylüyor. Zengin parası var diye bunu diyor ama fakirin parası olmadığı halde bunu diyor? Bu hususta hangisini asıl olarak ele alabiliriz. Burada Emile Zola’dan destek alıp; “insan kötülük etmiyorsa fırsat çıkmadığındandır,” diyorum ve buna birde Seneca’dan “Kötülük yapmayı istememekle, yapmayı bilememek arasında büyük fark vardır,” cümlesini ekliyorum. Bir insana iyi ithamlarda bulunurken insanın o eylemi yaparken ki durumuna bakılması esastır. Bir dövüşten artakalan iki insanı ela almak gerekirse; elinde gücü yani kılıcı olan kişinin diğer savunmasız kişiyi öldürebileceği halde öldürmemesi bu konuya esastır. Tıpkı kötü mizaçlı, şiddet yanlısı adamın gücü eline geçirdiği vakit katliam yapmasının esas olduğu gerçeği gibi... Bu örnekte güzel bir iyi / kötü örneği yapabilirdik. Bu konu üzerine düşündüğümüz vakit zenginin namuslu ya da namussuz olduğunu elindekilerle değerlendirip sonuca ulaşabiliyorken, fakirin neyine bakıpta kanaatimizi doğru bir şekilde onayacağız. Uzaktan bakıyorsun adama evinden işine, işini hiç aksatmadan gidiyor gözüküyor. Eee mecbur gitmese aç kalacak. Bu adamın maddi yanını biraz daha esnetseydik bu adamda dürüstlüğünü bu oranda esnetmez miydi? Zenginleştikçe hayat standardını gelişletip, yapması gereken işi muhtemelen aksatacaktı. Mecburiyet kişiyi iyi olmaya iter. Bu erdemde geçen iyiy midir tartışılır !!! İkincisi ise korku olmalı. Sun Tzu Savaş Sanatı’nda der ki çaresiz kalmış bir ordudan uzak dur, tehlikelidir ve ne yapacağı belli olmaz. Platon ise bu hususta der ki; “korkudan cesaret bularak.” Korku, çaresizlik gibi durumlar erdemin en iyi parçalarından biri olan cesareti ortaya çıkarır, ancak bu cesaret bahsettiğimiz cesaretin aynısı değildir. Üçüncü bilememezlilik...
Tayfun okurunun profil resmi
Say Yayınları - 2. Basım - 1. Cilt - 2019 - Çeviri: Engin Sunar Türkiye İş Bankası Yayınları - 34. Basım - 2018 - Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu
Tayfun okurunun profil resmi
Say Yayınları - 2. Basım - 3. Cilt - 2019 - Çeviri: Engin Sunar
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.