Gönderi

294 syf.
7/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Abluka çevrilmiş gergedan’ın suyunun dehlizinde kaybolmak gibi... Öyle muzip ki bir an neler olmuş, neler bitmiş; neler neler... Tanzimat dönemi uzun süren bir maarif belki, oradaki farsça, arapça tümceler içinizi şen veriyor, akşam sefası gibi rengârenk... azıcık da hüzün veren bir mağrur Bihruz Bey. Bihruz Bey, kendimi bifiil olarak benzetebilirim. Güneş gibi parlayan, erik gibi debdebeleşen. Fransızca kelimeler derunuza bir an tesir etsin etsin uğraşmış meğer Recaizede Mahmut Ekrem. Kitap ağdalı dil oysa, madem arı dil okuyamıyoruz madem koyu renkler bizlere iştigal ediyor öyleyse nüfuz ediyor biçimdeki sesler. Öyle hafif ki, bazan bitmesin istedim, bazan okumamak istedim... yorucu mu? Bilakis enteresan. Enterasan olan..? Garip huylar beslemek... çiçekler gibi taptaze ya da şaibeli olmaksızın tabiat bana oyun oynar gibi... yollar, kırlar, bahçeler oyuna girer gibi... Öyle akıcı, öyle seyrek, öyle kanıksanmış söyleşiler, tahayyül ederek bahçelerde çırağın sarayı gibi dolaşmak... çırağın sarayı... Bitkin bir ayşe, darmadağın yollarında eciş büçüs kıvrılarak daracık ağaçlarından yol yodam bilip bilmeden tagazzül eden bir çevre. Orada ay camdan bakmaktan ısrar eden yavaş yavaş süzülerek kedi gibi bir kadının eteğinin altından geçerken ufucık küçük sular fışkırıyordu yanıbaşında; öyle ferah. Anlarki her şey muzdarip, hiçbir varlık kötümserlikten uzaklaşır.
Araba Sevdası
Araba SevdasıRecaizade Mahmut Ekrem · Akvaryum Yayınları · 201325,4bin okunma
·
9 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.