Klasik Rus edebiyatı, okurken kendini belli ediyor bence. Karakterlerin içinde hep bir ruhi bunalım var. Öyle bir bunalım ki okuyanı da sarıyor. Sadece bunalım olsa iyi, büyük bir yoksulluk da mevcut. Yoksulluğun en şiddetli hali... Bu sebeple Rus edebiyatı okurken boğuluyor gibi hissediyorum. Ancak Tolstoy hariç. Onu okurken huzur buluyorum.
Kitaptaki karakter materyalist dünya ile ahlaklı yoksulluğun arasına sıkışmış gibi. O sıkışma arasındaki gelgitleri anlatıyor. Ahlak konusunda çok güzel ahkam kesiyor. Ancak kendisi de eleştirdiği kişilerin yanında olabilmek, onlardan onay alabilmek için uğraşıyor. Burada insanın aklına şu soru geliyor: " O çevredekilerce onay alsa ve kabul görse yine de bu ahlak vurgularına kafa yorup, ahkam keser miydi? Yoksa kedi ulaşamadığı ete mi mundar derdi?